Tuesday, June 7, 2011

ATATÜRK'TEN ERMENÝ SORUNU-SEÇMELER


Rum, Ermeni gibi unsurlardan ayrý ayrý oluþan bir takým çeteler, adi hýrsýzlýkla, ara sýra da öldürmelerle meþgul olmuþlar, Rum ve Ermeni sürgünü esnasýnda bu unsurlardan ortaya çýkan bazý çeteler ise siyasi bir hüviyet kazanmýþtýr. Ruslarýn istilasý baþlayýnca, memleket içinde karýþýklýk meydana getirmek için bunlar, Ruslar tarafýndan da teþvik ve denizden de desteklenmiþlerdir.


(22 Mayýs 1919) Ermenilerin siyasi emellerini fiilen elde etmek ve asayiþi bozuk göstermek maksadýyla Doðu vilayetleri içine çeteler geçireceklerini pek muhtemel görüyorum. (24 Mayýs 1919)


Ermenilere vilayetlerimizi peþkeþ çekmeleri de (...) ihtimal bulunuyor. Böyle bir vaziyette Ýngiliz birliklerinin Ermenilere öncülük edeceði çok muhtemeldir. böyle bir hali biz düþmanlýk olarak görmeye ve saymaya, meþru topraklarýmýzý ve milli baðýmsýzlýðýmýzý kurtarmak için mecburuz.... (30 Mayýs 1919)

Rum ve Ermeni komitacýlarýyla, bunlarýn ileri gelenleri, devamlý þekilde temasta bulunduklarý Ýngiliz subaylarý ile bazý Amerikan memurlarýndan çok yüz buluyorlar.


(5 Haziran 1919) tehcir sýrasýnda Merzifon'da esasen çokça kalan Ermenilerin bu kez baþka yerlerden de gelenler ve göçten dönenler yüzünden miktarlarýnýn daima artmakta olduðu Merzifon Amerikan Mektebi'ne getirilen eþya sandýklarýnýn üzerinde Otoman Amerikan markalarý görüldüðünden bunlarýn herhalde silah olduðunda þüphe býrakmýþtýr.
(6 Haziran 1919)


Ýngiliz subaylarý tarafýndan sevk ve idare edilen altý bin kiþi olduklarý tahmin edilen Ermeni kuvvetinin Nahcivan ve havalisini iþgal ettikleri ... (11 Haziran 1919)

bir Ýngiliz subayý Iðdýr'dan Bayezit'e gelerek, Mutassarýf'a: Ýngiltere himayesinde teþekkül eden Ermenistan'a Bayezit havalisinin de býrakýldýðýný bir aya kadar on beþ bin Ermeni muhacirinin Ermeni düzenli birlikleri himayesiyle eski yurtlarý olan Bayezit sancaðýna sevk edileceðini bildirmiþtir. Doðu vilayetlerinden bir karýþ topraðýn bile Ermenistan'a býrakýlmasýnýn mümkün olmayacaðý, bir tek Ermeni askerinin sýnýrýmýzýn bu tarafýna geçmesinin ateþle karþýlýk göreceði (12 Haziran 1919)

Doðu vilayetleri halkýnýn, Ermeni çetelerinin acýmasýzlýðýna ve taarruzlarýna hedef olmuþ, en büyük felaketi görmüþ bir unsur olmak sýfatýyla, birlik ve fedakarlýk lüzumunu en önce takdir ettikleri iftiharla görülmektedir. (16 Haziran 1919)

Devlet ve milletimizin parçalanmasý ve Ermeni ve Yunan esaretine düþülmesi söz konusudur. Altý yüz elli sene efendilik eden bir milletin köle mevkiine düþmesi kolay bir hadise deðildir.
(6 Temmuz 1919)

Mübarek vatan ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak ve Yunan ve Ermeni emellerine kurban etmemek için açýlan milli mücadele uðrunda milletle beraber serbest surette çalýþmaya resmi ve askeri sýfatým artýk mani olmaya baþladý. Bu mukaddes gaye için milletle beraber nihayete kadar çalýþmaya mukaddesatým adýna söz vermiþ olduðum için pek aþýðý bulunduðum yüce askerlik mesleðine bugün veda ve istifa ettim. (8 Temmuz 1919)

Osmanlý tebaasýndan olan Ermeni unsurlarý, gördükleri teþvik ve yardýmýn neticesiyle de, milli namusumuzu yaralayacak taþkýnlýklardan baþlayarak, nihayet hazin ve kanlý safhalara girinceye kadar küstahane tecavüzlere koyuldular. Vatanýn parçalanmasý söz konusu ve karar olarak, Doðu Vilayetlerimiz'de "Ermenistan", Adana ve Kozan havalisinde "Kilikya" adý ile yine Ermenistan; bu milletin, esarete, kölelik payesine indirilmesi ve nihayet bu devletin tarih sayfasýný kapatarak ebediyet mezarýna defnetmek gibi, insaniyet ve medeniyetle ve hele milliyet esaslarýyla baðdaþmayan emeller kabul ve onay yeri bulmuþ ve görülüyor ki, tatbikat devresi de baþlamýþtýr. Bir istila fikri besleyen Ermeniler, Nahcivan'dan Oltu'ya kadar bütün Ýslam ahaliye baský ve bazý mahallerde katliam ve yaðma yapýyorlar. Sýnýrlarýmýza kadar Ýslamlarý mahva mahkum ve göçe mecbur ederek Doðu Vilayetleri'miz hakkýndaki emellerine doðru emniyetle yaklaþmak ve bir taraftan da 400 bin olduðunu iddia ettikleri Osmanlý Ermenisini bir dayanak olmak üzere memleketimize sürmek istiyorlar. memleketimizde külliyetli yabancý parasý ve birçok propagandalar cereyan ediyor. Bundaki gaye, pek aþikardýr ki, milli hareketi neticesiz býrakmak, Yunan, Ermeni emellerini ve vatanýn bazý mühim kýsýmlarýný iþgal gayelerini kolaylaþtýrmaktýr. (23 Temmuz 1919)

Doðuda Ermeniler Kýzýlarmaða kadar geniþleme hazýrlýklarýna ve þimdiden sýnýrlarýmýza kadar dayanan katliam siyasetine baþladý. (4 Eylül 1919)

vatanýmýz içinde baðýmsýz Ermenilik teþkili gayesine yönelik harekata karþý birlikte müdafaa ve mukavemet meþru esasý kabul edilmiþtir. (11 Eylül 1919) Mütareke gününden beri Rum ve Ermenilerin, Ýtilaf Devletleri teþvik ve himayesi altýnda nasýl milli izzeti nefsimizi yaraladýklarýný, ne suretle saltanat ve hükümet hakkýný ayaklar altýna aldýklarýný ... (17 Eylül 1919)

Ermenilere hiçbir kötü kastýmýz yoktur. Bilakis onlarýn her türlü tabiiyet haklarýna tamamen riayetkarýz. Bunun aksi olarak yayýnlar, düzmeceden ve Ýngilizlerin aldatmacasýndan ibarettir. Ermeni facialarýnýn hala mevcut eserlerinin gösterilmesi uygun olur. (21 Eylül 1919)

Ateþkes sonrasýnda hükümetimizin Adana ili ile Antep, Maraþ, Urfa sancaklarýný býrakma güçsüzlüðünde bulunmasý, bu yörede Fransýz ve Ýngiliz koruyuculuðu altýnda Ermeni iþgalini ve örgütlenmesini kesinleþtirmiþ ve bunlar, o il ve sancaklarý Ermenileþtirmek amacý ile bir yýla yakýn bir süre çalýþma göstermiþ 1. Þimdiye dek yapýlan saldýrýlarýn türü aþaðýda özetlenir: A. Fransýz ve Ýngiliz görevlileri ile Ermeni komitelerinin ve oralarda bulunan Ermeni topluluðunun açýktan açýða Müslümanlarýn haklarýna saldýrmalarý. B. Osmanlý topraklarýnýn deðiþik yerlerinde oturan Ermenilerin buralara göçlerinin kolaylaþtýrýlmasý ve burada sayýlarýnýn artýrýlmasý. C. Yabancý üniformasý ile Ermeni birliklerinin buralara gönderilmesi ve buradakilerle birleþtirilmesi. D. Ýslam halkýn az zamanda ekonomik ve baþka baskýlarla yok edilmesi ve öldürülmesi ve göçe zorlanmasý. E. Aralarýna aþamalý olarak sokulan bölücülükle Ýslam halkýnýn yabancý koruyuculuðunu istemek zorunda býrakýlmasý. (22 Eylül 1919)

Merkezi Erivan olan Ermeni Cumhuriyeti'ne karþý dostça olmayan hiçbir niyetimiz yoktur.... Bu yeni devletteki Ermeniler, Ermeni müfreze kumandanýnýn emirleriyle, Müslüman unsuru imha etmek üzere faaliyette bulunuyorlar. Bu emirlerin suretlerini gözlerimizle gördük. Erivan'daki Ermenilerin, Müslümanlarýn imha siyaseti güttükleri ve bu kanlý vahþet dalgasýnýn sýnýrlarýmýza kadar geniþlediði, sýnýrlarýmýzýn, öbür taraftan, ölümden kaçan sayýsýz Müslümanla dolu olmasýyla da teyit edilmiþ oluyor. Ýngilizler, bu hareketlerin cereyaný esnasýnda, bir yandan Ermenilerin Müslümanlara karþý tutumlarýný teþvik ettiler, hatta onlarý bu konuda kýþkýrttýlar, diðer taraftan Ermenilerin tecavüzlerini bize sayýp döktüler ve bunlarý tahammül edilemez hareketler olarak nitelediler ve bu komþu devlete saldýrarak misillemede bulunmaya bizi zorladýlar. Fakat biz hakikatin kendini göstereceðinden emin olarak Ermeni tahriklerine tahammül ettik ve Ýngilizlerin öfkelerini fark etmemiþ göründük. Hakikaten, bizi Ermenilere saldýrmaya teþvik eden ve bu þekilde kendi bölüklerini o topraklara gönderebilmelerini saðlayacak bir ortam yaratmayý planlayan Ýngilizlerin tutumlarýný meydana çýkarabileceðimizi düþündük. Ýngilizlerin bütün bu manevralarý, Kafkasya'yý boþaltmalarý mecburiyetini hissettikten sonra, onlarýn subay ve temsilcileri tarafýndan baþlatýldý. Erzurum ve Van'daki Müslümanlarýn ve bilhassa sýnýr bölgelerinde yaþayanlarýn; Ermenistan'da cereyan eden katliama dair her gün aldýklarý haberler ve ölümden kaçan ve aðlanacak vaziyette olan mültecilerin manzarasý karþýsýnda, büyük heyecana kapýlmalarý çok normaldir. (24 Eylül 1919)

Adana dahilinde, Ermenilerin Fransýzlar tarafýndan silahlandýrýldýðý ve Ýslamlarla boðazlaþmaya sevk edildikleri. (23 Ekim 1919)

Maraþ'a Fransýz kuvvetleri girmekte ve oradaki Ermeniler vasýtasýyla Müslüman kardeþlerimize karþý bir katliam icra etmekte olduklarý haber alýndý. (1/2 Kasým 1919)

Maraþ'tan alýnan saðlam malumatta, Maraþ'ý iþgal eden Fransýz kýtalarýnýn yüzde yirmisi Fransýz Cezayirli olup, geri kalaný Osmanlý Ermenilerinden meydana gelen fedailerdir. Bunlar þehirde namuslu Ýslam kadýnlarýna taarruz etmekte ve Müslüman ahaliye zulüm ve iþkence yapmaktadýr. Dükkanlar bütünüyle kapalý, ahali heyecandadýr.

(7 Kasým 1919) Küçük - Ermenistan teþkiline ve Kilikya'nýn Fransýzlar tarafýndan tamamen iþgaline mani olmak için, mülkiye memurlarýnýn ve askeriyenin el ele vererek Adana vilayetinde ve baðýmsýz sancaklarda karþý koyma vasýtalarýný hazýrlamalarý ve hazýr bulundurmalarý bütün alakadarlara yazýldý. (10 Kasým 1919)

Adana'da Fransýzlar ve Ermeniler tarafýndan yapýlan zulümlerin ve tecavüzlerin artmasýndan dolayý Ermeni zulümlerini görmek üzere milletlerarasý bir heyetin Adana'ya yollanmasý (16 Kasým 1919)

Ermenileri geri çekerek, Ýslamlar aleyhindeki zulme nihayet vereceklerini söyleyen Fransýzlarýn bu defa birlikte Ýslam halký katliam eyledikleri son derece dikkate deðerdir. (11 Ocak 1920)

Adana'da 1170, Toprakkale-Islahiye þimendifer hattý üzerinde 270, Osmaniye-Adana üzerinde 200, Katma'da 300, Kilis'te 600, Antep'te 1200, Maraþ'ta 1200 kadar Fransýz sömürge ve Ermeni askeri olmak üzere iþgal kuvvetleri bulunduðu anlaþýlmýþtýr. (24 Ocak 1920)

Maraþ'ta, Fransýzlar, Ermeniler, Müslümanlarý katliam etmektedirler. insanlýk aleminden bu katliama nihayet verilmesini. (25 Ocak 1920) Maraþ'ta, Fransýz ve Ermeniler tarafýndan Müslümanlarýn katliamý, insanlýðý dehþete düþürecek þekilde devam ediyor. (29 Ocak 1920)

On yedi günden beri Maraþ'ta cereyan eden feci ve kanlý vakalara nihayet verilmesi hakkýnda, medeniyet ve insanlýk aleminin duyup öðrenmesi için yükseltilen feryat ve acýnýn yankýlanacak bir yer bulmadýðý, hala bu vahþetin devamýyla sabit oluyor. (8 Þubat 1920)

Adana'da heyecan ve asabiyet ziyadeleþmiþtir. Ermeniler, kilise ve mekteplerde sýk sýk toplanmaktadýrlar. Ýnekler ve Bahçe Ermenileri, Güller ve Zencirli Ýslam köylerini yaðmalamýþ ve ahalisini pek vahþiyane katliam etmiþlerdir. (10/11 Þubat 1920)

Medeniyet maskesine gizlenen Fransýzlar ve onlarýn öncüsü olan Ermeniler, Urfa ve havalisinde Ýslam ahali hakkýnda zalimane katliamlara baþlamýþlardýr. (14 Þubat 1920) Tarihte emsali görülmemiþ olan bu vahþetin faili Ermeniler olup, Müslümanlar ancak namus ve hayatlarýný muhafaza kaydýyla mukavemet ve müdafaada bulunmuþlardýr. Yirmi gün devam eden Maraþ katliamýnda Müslümanlarla birlikte þehirde kalan Amerikalýlarýn bu hadise hakkýnda Amiral Bristol'a çektikleri telgraf, facia sebeplerini, tekzip edilemez bir þekilde tayin etmektedir. General Keret'in geri çekilmesiyle neticelenen bu muharebelerden sonra Kuvayi Milliye'ye teslimiyet arz eden muharip Ermeni kuvvetlerine karþý hiçbir ceza tatbik etmeyip bilakis onlarý þefkatli sinesine ve himayesine alan milletimizin alicenaplýðýný Maraþ Ermenileri de minnet ve þükran ile teyit etmektedirler. Þu halde Ermenilerin intikam fikri ve tecavüzleri neticesi meydana gelmiþ bazý vakalar var ise, bunlarýn mesuliyeti milletimize deðil bizzat Ermeni milletine ve onun tahrikçilerine ait olmak lazým gelir. (20 Þubat 1920)

Hiçbir yerde Ermeni kýtali (kýrýmý) yapýlmakta deðildir. Maraþ hadisesinden bahsedilmek murat ediliyorsa, orada Fransýz askerleriyle beraber milletimize taarruz eden Ermeniler katledilmiþ olmayýp, bilakis Fransýz askeri kendilerini terk edip çekildikten sonra Ýslamlar tarafýndan himaye ve þefkate mazhar olmuþlardýr. milletimiz sebepsiz hiçbir yerde hiçbir yabancý unsura mütecaviz deðildir. (22 Þubat 1920)

Kozan'da birçok Türklerin kiliseye doldurulduðunun tesbit edildiði, Feke ilçesinin 80 Ermeni tarafýndan sarýldýðý bildiriliyor, ayrýca Saimbeyli'ye az zamanda takviye yetiþtirilmediði takdirde Türklerin sonunun fena olacaðý, silahlý olmayan Ermenilere hiçbir sebeple taarruz edilmemesi.... (2 Mart 1920)

Bir uydurma Ermeni kýrýmý meselesi ve tüm dünyayý aldatmak için yaratýlan bu kin ve hýrs ürünü propagandalarýn niteliði hakkýnda uygarlýk ve insanlýk dünyasýnýn bir kere daha aydýnlatýlmasý ve bu suretle haksýzlýða uðramýþ Türk ulusunun iðrenç ve alçakça bir suçlamadan arýndýrýlmasý. (7 Mart 1920)

Bugün Kozan, Haçin (Saimbeyli), Feke gibi bölgelerde fiilen kendisini göstermiþ olan Ermeni mezaliminin bir an önce söndürülmesi gereklidir. Yalnýz þu aralýk her türlü islam hareketlerini Ermeni kýrýmý biçiminde göstermek istenildiði anlaþýldýðýndan harekatýn her halde bu gibi yanlýþ söylentilere ve suçlamalara yer býrakmayacak þekilde idaresi.
(9 Mart 1920)

13 Mart tarihli Temsp gazetesinde Lord Curzon Avam Kamarasýnda irad ettiði nutukta Ermenilere dair demiþtir ki: Bana öyle geliyor ki siz Ermenileri sekiz yaþýnda pek temiz ve masum bir kýz gibi zannediyorsunuz. Bunda pek yanýlýyorsunuz. Zira Ermeniler bilhassa son harekatý vahþiyaneleri ile ne derecelere kadar hunhar bir millet olduklarýný bizzat kendileri ispat eylemiþlerdir.
(27 Mart 1920)
Fransýzlar Maraþ ve Urfa'da yaptýklarýný Adana'da da yaparak Ermenileri silahlandýrýyorlar. Bunlar Ýslam halkýna saldýrýyor. Kozan çevresinde Ýslam halkýndan toplanan silahlar ve hayvanlar saldýrgan Ermenilere veriliyor. Kozan çevresindeki Hamam, Kurtoðlu Çiftliði, Çolak Hasan, Yassýçalý, Mehmet Aða ve Kabasakal köyleri Ermeni jandarma ve gönüllülerince bütün olarak yakýlmýþtýr. Buçak yakýnlarýnda birkaç köyün daha yakýldýðý da haber alýnmýþtýr. Kilikya'da ve çevresindeki iþgal bölgelerinde Fransýzlarýn yarattýðý durum, Türkler ve Ermeniler arasýnda karþýlýklý olarak bir öç alma duygusunu beslemek ve bunun sonucunda da, iþgalin kaldýrýlmasý ile birlikte yerli halkýn birbirlerini boðazlayacaklarýný dünyaya yayarak amaçlarýna varmaktýr.
(31 Mart 1920) Esirlerin hastalýk sebebiyle bile olsun elimizde ölmeleri dini ve milli ahlakýmýza uygun düþmedikten baþka vatani çýkarlarýmýzý da gerçek biçimde yaralar.

(13 Nisan 1920) Düþmanlarýn bütün çalýþmasý, barýþ esaslarýnýn kararlaþtýrýlacaðý þu sýralarda memleketimizi dýþarýda ve içeride güçsüz bir durumda býrakarak istedikleri her þeyi kabul ettirmeyi amaçlýyordu. Geleceðe yönelik çýkarlarýný, çeþitli baskýlarla bütün dýþ ülkeleri aleyhimize çevirmekte gören bazý kuruluþ ve unsurlar ise, tarafýmýza yöneltilen bu akýmý temelinden yýkmak ve bütün dýþ ülkelerin milletimiz lehine, düþüncelerinde deðiþiklikler olmasýna fýrsat vermemek için, tümüyle yalan olan en son Ermeni soykýrýmý uydurmasýný düzenlediler ve açýkladýlar. Ýngilizler, bir yandan dýþ durumumuzu yeni toplu öldürme iftiralarý ile sarsarak tasarladýklarý Ýstanbul iþgalini kolaylýkla uygulayabilecek bir ortam hazýrlýyorlardý Anadolu'da yerleþmiþ Ermenilerin ve Rumlarýn hükümet emirlerine ve milli amaçlara karþý gelmedikçe her türlü saldýrýdan korunmalarý ve tam anlamý ile mutlu ve rahat bir hayat yaþamalarý öteden beri kabul edilmiþ bir ana konu idi. Kilikya ve dolaylarýnda ve doðu hududumuz dýþýndaki resmi ve resmi olmayan Ermeni kuvvetlerinin dindaþ ve ýrkdaþlarýmýza karþý yapýlan cinayete varan saldýrýlarý karþýsýnda bile, ülkemizde yaþayan Ermenilerin her türlü taarruzdan korunmasýný saðlamayý pek önemli bir medeni görev kabul ettik ve Anadolu'nun dýþ dünya ile iliþkisinin kesik olduðu bu günlerde yüce vatan çýkarlarýný amaçlayan önlemler içinde Ermeni halkýnýn esenliðinin korunmasý gerekliliðini bütün makamlara bildirdik. Ýþte, Ýstanbul'un yabancý kuvvetlerce iþgalinden bu güne kadar geçen acý günlerinde hiçbir dýþ ülkenin fiili korumasýna eriþemeyen Anadolu Ermenilerinden hiçbir kiþinin, en küçük bir anlamda bile, saldýrýya uðramamýþ olmasý, bize her nedenle cinayet yükleyen ve medeni duyarlýlýðý kendi tekelinde sanan entrikacý Avrupalýlarýn yüzlerini kýzartacak ve milletimizin yaradýlýþýndan sahibi bulunduðu insanlýk törelerinin yücelik derecesini ispat edecek çok önemli bir konudur. (24 Nisan 1920) Adana, Maraþ, Ayýntap ve Urfa gibi en eski Ýslam memleketleri Fransýz zabitlerinin idaresinde Ermeni kin ve öfkesine, Ermeni ruhunun yýrtýcý kabalýk ve düþmanlýðýna yenecek, parçalanacak bir av gibi terkedildi. (09 Mayýs 1920) Üç Sancak'taki Türk halký Ermeniler tarafýndan devamlý olarak katliam edilmektedir. Ermenilerin böyle hareket ettiklerini Avrupalýlar da kabul etmektedirler. (13/14 Haziran 1920) 11 Haziran öðleden sonra saat üçte bu zavallý halk, Kahyaoðlu Çiftliði'ne vardýðýnda silahlý otuz Ermeni'den kurulu bir çetenin saldýrýsýna uðrayarak erkekler bir eve, çocuklarla kadýnlar bir baþka eve doldurulmuþ, kýrk üç erkek, yirmi bir kadýn ve sayýsý saptanamayan çocuklar kamadan geçirilmiþlerdir. Ayrýca, dördü erkek ve on sekizi kadýn olmak üzere yirmi iki yaralý vardýr. Kadýnlarýn kollarýný keserek bileziklerini ve küpelerini almýþlardýr. Adana'nýn 10 km doðusundaki Ýncirli köyünde 9 Haziran 1920 günü Ermeni çeteleri bütün köy halkýný bir yere doldurup bomba ile havaya uçurmuþlardýr. (13 Haziran 1920) Bolþeviklere Azerbaycan'da muhalifler vardý. Onlar bir karþýt hareket yaptýlar. Azerbaycan'da bizim kendi arkadaþlarýmýz vardý. O arkadaþlarýmýza Ýngilizler dediler ki: "Bolþeviklerle muharebe ediniz. Türkiye bizimle anlaþtý." Orada bulunan arkadaþlarýmýz da ellerindeki kuvveti çarptýrdýlar ve tabii maðlup oldular. Maðlup olduktan sonra biz de iþittik. Haber gönderdik, filan ettik. Halbuki Bolþeviklerle bu muharebe baþlayýnca ahali-i Ýslamiyenin katline baþlanýldý. Ermeniler bundan istifade etti ve hudutlarda bulunan ahali-i Ýslamiye de bundan istifade etti. (3 Temmuz 1920) Gümrü'de baþlayan barýþ görüþmelerinin iki ulus için karþýlýklý güvenlik ilkesine dayalý bir barýþ ve bolluk dönemi getirecek bir sonuca ulaþmasý bizce de pek uygun ve gerekli olduðuna kuþku duyulmayacaðý umudu ile Ermenistan'ý artýk zararlý dýþ etkilerden korumaya yönelik yurtseverce çalýþmalarýnýzda kesin baþarýlar dilerim.

(29 Kasým 1920)
Ermeniler Van ve Bitlis'i ele geçirince, Irak'taki Ýngilizlerle birleþeceklerinden dolayý bütün Yakýndoðu'da Ýngilizlerin yeri çok saðlamlýk kazanacaktýr. Rum, Ermeni gibi Batý emperyalistlerinin hizmetçisi olan uluslarla, bu çabalarýnda direndikleri sürece anlaþma olanaðýmýz yoktur. Yunanistan ancak Türk çoðunluðunun yerleþik bulunduðu Ýzmir ve Trakya'dan ve Ýngiliz köleliðinden vazgeçtiði zaman bizimle dost olabilir.
(1 Aralýk 1920) Ve gerek Rus gerek Garb istatistikleri bu hususta kanýt olarak yeterlidir. Birkaç asýrdan beri Þark Vilayetlerimizin hiçbir kýsmýnda hiçbir vakit bir Ermeni çoðunluðu olmamýþtýr. Ve Çarlýk idaresi veya Garb emperyalistleri tarafýndan teþvik edilen Türk ve Ermeni halklarýnýn giriþmiþ olduklarý kanlý mücadeleler bir tarafa olduðu kadar, öteki tarafa da can kaybýna malolmuþtur. 1917'de Ruslarýn çekilmesinden sonra Ermeni çetelerinin Þark vilayetlerimizi ne halde býraktýklarý bunun kafi derecede bir ispatýdýr. Ermenistan'ý Mezopotamya'da yerleþmiþ Ýngilizlere yaklaþtýracak surette uzatmak, Moskova ve Ankara hükümetlerine pek çok nahoþ sürprizler yaratmak demek olur.
(27 Aralýk 1920) Soru - Yakýn zamanda Türklerin Ermenilerle katliam yaptýklarý hakkýnda neþredilen haberler doðru mudur? Cevap- Türkler tarafýndan Ermeniler aleyhinde katliam, uydurulmuþ rivayetler ve daha önce yayýlmýþ bir takým yalan ve iftiralardan ibarettir. Bunlarýn kat'iyyen doðru olmadýðýna emniyet edebilirsiniz. Bu hakikatin belgelendirilmesi için tarafsýz heyetlerin memleketimizde kemal-i serbesti ile icra-yý tahkikat eylemelerini memnuniyetle kabul ederiz. Bu meseleye dair Ermenistan'daki Yakýn Doðu Amerika yardým heyetleri tarafýndan verilen en son raporlarýn okunmasýný tavsiye eyleriz. Soru - Türklere Ermeniler tarafýndan katliam yapýlmýþ mýdýr? Cevap - Türk ahali hakkýnda Ermeniler tarafýndan yapýlan mezalim ve katliam ki Ermenistan üzerine ordularýmýz tarafýndan ihtiyar edilen harekatý zaruri kýlmýþtýr. Gayet geniþ mikyasta vaki'dir. Buna dair vesaik-i kat'iyeye malikiz; bu vesaik suretlerini size ayrýca verdireceðim.
(17 Ocak 1921) Düþmanca ithamda bulunanlarýn sürdürdükleri büyük mübalaðalar dýþýnda Ermenilerin tehciri meselesi aslýnda þuna inhisar etmektedir: Rus ordusu 1915'de bize karþý büyük taarruzunu baþlattýðý bir sýrada o zaman Çarlýðýn hizmetinde bulunan Taþnak Ermeni komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmiþti. Düþmanýn sayý ve malzeme üstünlüðü karþýsýnda çekilmeye mecbur kaldýðýmýz için kendimizi daima iki ateþ arasýnda kalmýþ gibi görüyorduk. Ýkmal ve yaralý konvoylarýmýz acýmasýz þekilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu. Bu cinayetleri iþleyen ve saflarýna eli silah tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, silah cephane ve iaþe ikmallerini, bazý büyük devletlerin daha sulh zamanýndan beri kendilerine kapitülasyonlarýn bahþettiði dokunulmazlýklardan bilistifade ve bu maksada matuf olarak büyük stoklar husule getirmeye muvaffak olduklarý Ermeni köylerinden yapýyorlardý. Ýngiltere'nin sulh zamanýnda ve harp sahasýndan uzak olarak Ýrlanda'ya reva gördüðü muameleye hemen hemen kayýtsýz bir þekilde bakan dünya efkarý, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldýðýmýz karar için bize karþý haklý bir ithamda bulunamaz. Bize karþý yapýlmýþ olan iftiralarýn aksine, tehcir edilmiþ olanlar hayattadýr ve bunlardan ekserisi þayet Ýtilaf Devletleri bizi tekrar harb etmeye zorlamasa idi evlerine dönmüþ olurlardý. Brest-Littowsk Muahedesinin akdini müteakip Ruslarýn Þark vilayetlerimizi tahliyeye baþladýklarý sýrada Ermeni çetelerinin yapmýþ olduklarý katliam ve tahribat kafi derecede herkesin malumudur. Sivas'ta benle görüþmüþ olan, bilahare bu bölgeleri ziyaret eden ve buralarda Ermeni çetelerinin davranýþlarý hususunda mufassal müþahadelerde bulunarak daha sonra kendisine bu konuda anlatmýþ olduðum þeylerin doðru olduðunu bana yazmýþ bulunan Amerikan Generali Harbord Amerikan Umumi ekfarýnýn kendisinden faydalý bilgi temin edebileceði bir þahidimizdir. Taþnaklar daha sonra da Kars ve Olti bölgelerinde Alexandropol (Gümrü) Antlaþmasýnýn akdine kadar cinayetlerine devam etmiþlerdir. Milyonlarca Türk'ü binlerce Ermeni'nin hakimiyetine terketmeye kalkýþan Wilson projesi sadece gülünçtür.

(26 Þubat 1921) Güneyde Fransýzlarla onlarýn silahlandýrdýðý ve bize karþý kýþkýrttýðý Ermeniler ve doðuda Ermenistan Ermenileri memleketimizin ele geçirdikleri yörelerinde ve iþgal edilen sýnýr ve cepheler çevresinde Müslüman halka çeþitli zulümler uyguluyor ve katliam yapýyorlardý.

(1 Mart 1921) Ermeni sorunu denilen ve Ermeni milletinin gerçek olmayan isteklerinden çok, dünya kapitalistlerinin ekonomik yararlarýna göre çözülmek istenilen sorun, Kars antlaþmasý ile, en doðru þekilde çözüme ulaþtýrýlmýþ oldu. (Alkýþlar) Yüzyýllardan beri dostluk içinde yaþayan iki çalýþkan halkýn iyi iliþkileri memnuniyetle yeniden kuruldu.

(1 Mart 1922) Doðuda Trabzon'u, güneyde Adana'yý içine alacak büyük Ermenistan'dan eser kalmamýþtýr. Ermeniler, gerçek sýnýrlarý içinde býrakýlmýþtýr. (13 Aðustos 1924)


Murat Binzet

Wednesday, April 27, 2011

1915 Ermeni olaylari
Hikmet ÖZDEMİR, Siyasal Bilimler Profesörü
Biliyor musunuz, 1915'ten yaklaşık bir yıl önce yapılan Osmanlı Parlamentosu seçimlerinde, iktidardaki İttihat ve Terakki Komitesi ile Ermeni Taşnak Komitesi tek listeye oy vermişlerdir.
1915'ten yalnızca 7 yıl önce, 1908'de önde gelen İttihatçılar ve Taşnak Komitesi liderleri, İstanbul'da meydanlarda "Yaşasın Hürriyet!" diye haykırmışlardır.



Peki, aynı Türk ve Ermeni liderler, Dünya Savaşı için seferberlik ilan edildiğinde neden birbirlerine "düşman" saflarda savaşa katılmışlardır?

24 Nisan 1915 günü İstanbul'daki ve Anadolu'daki manzarayı anlatmak istiyorum.
O sırada Dünya Savaşı nedeniyle Fransa'nın İstanbul Elçiliği, kapalıdır. Buna karşın, Elçilik Maslahatgüzarının "günlük olaylar" başlıklı istihbarat notları, ABD Elçiliği kanalıyla Fransa'ya ulaştırılmaktadır.
İstanbul'da Fransız Elçiliği tarafından hazırlanan 25 Nisan - 1 Mayıs 1915 arasındaki istihbarat notlarında yer alan tarihi bilgiler şöyledir:
(BİR) Rus donanması İstanbul Boğazı'nın Karadeniz girişindedir.
(İKİ) İngiliz ve Fransız donanması Çanakkale Boğazı girişine saldırmaktadır.
(ÜÇ) Kafkasya Cephesinde Ermeniler, Rus ordusu ile birlikte Türklere karşı savaşmaktadır.
(DÖRT) Erzurum bölgesinde, özellikle Van'da Ermeni çeteleri, Türklere karşı savaşmaktadır.
(BEŞ) Osmanlı başkentinde Ermeni Komitelerinin liderleri tutuklanmıştır.
(ALTI) Osmanlı hükümetinin bu baskısı, Zeytun ve Kafkasya Cephesinde Ermenilerin tutumundan kaynaklanmaktadır.
(YEDİ) Osmanlı Harp Divanı Başkanına göre; ülke dışındaki Ermeni Komiteleri, Doğu Anadolu'da altı vilayette ayaklanma hazırlığındadır. (Gerçekte Ermeni Komiteleri ayaklanmayı başlatmışlardır; raporda "hazırlık" aşamasında oldukları yazılmıştır.)
1915 Krizi çeşitli yönleri olan hayli dramatik bir savaş trajedisidir.
Tarih yazımı açısından bu konu günümüzde uluslararası boyutlarda bir ihtilafa dönüştürülmüştür.
Artık müzminleşmiş olan bu ihtilafta tarafların pozisyonları şöyledir:
(1) Ermeni diasporası ve Ermenistan Cumhuriyeti tarafından, Ermeni Komitelerin savaş altında düşman hesabına gerçekleştirdikleri askeri faaliyetler, "Osmanlı egemenliğinden kurtulmak" için girişilen eylemler olarak açıklamaktadır.
(2) Birinci Dünya Savaşı'ndaki Müttefik devletler için, Ermeni Komitelerini kullanmak ve Türkleri arkadan vurmak savaş koşullarında son derece normaldir. Fakat Türk tarihçiler tarafından bunun hatırlatılması elbette can sıkıcıdır. Ermeni Komitelerine bir diyet borcu olarak parlamentolarından ve uluslararası kuruluşlardan siyasi nitelikli "soykırım" kararları almaları zorunluluktur. Böylece 1915'in "masum kuzucukları" onların bu kararlarından sonra Birinci Dünya Savaşı'nda nasıl kullanıldıklarını unutacaklardır.
(3) Türkler ise Osmanlı Ermeni Komitelerinin askeri faaliyetlerini ve kanlı katliamlarını, İmparatorluğun varlığını tehlikeye düşüren, bastırılması bir nefis savunması zorunluluğu ve devlet sorumluluğu olarak değerlendirmektedir.
1915 Krizi'ni yaratmak için kullanılan araçlardan iki tanesi, Kafkas Cephesi'ndeki "Ermeni Gönüllü Alayları" ve farklı Anadolu vilayetlerinde Taşnak ve Hınçak Komitelerine bağlı olarak kendilerine verilen askeri görevleri yapan "Ermeni Fedailer" adlı silahlı gruplardır.
Bu iki araçla gerçekleştirilen askeri ve yarı-askeri faaliyetler, ana hatlarıyla Müttefik Hükümetlerin bilgisi dâhilindedir; bilinçli ve planlıdır.
İncelemelerimde Ermeni Komiteleri ile bazı Avrupalı devletlerin doğrudan ve dolaylı anlamda birer müttefik gibi işbirliğini kanıtlayan belgelere ulaştım.
Şu anda bu belgelerle ilgili değerlendirmelerimi konuşmamın dışında tutuyorum.
Yalnızca bir örnek vermek istiyorum:
Osmanlı Hükümeti'nin 27 Mayıs 1915 tarihli yer değiştirme kararından 90 gün önce; 7 Şubat 1915 tarih ve 1185 nolu telgrafta, Rusya Dışişleri Bakanı'na Kafkasya Valisi Varontsov-Daşkov şunları yazmıştır:
"Şu sırada, Zeytun Ermenileri temsilcisi Kafkas ordusu karargâhına geldi. Temsilci, yaklaşık 15,000 Ermeni'nin, Türk ulaşım hatlarına saldırmaya hazır olduğunu, fakat silah ve mermilerinin bulunmadığını ifade etmektedir. Zeytun'un Erzurum'daki Türk ordusunun ulaşım hattına konumu dolayısıyla yeterli miktarda silah ve merminin İskenderun'a getirilmesi oldukça önemlidir. (…) silahların doğrudan doğruya bizim tarafımızdan verilmesinin imkânsız olması nedeniyle, Fransız ve İngiliz (savaş) gemilerindeki Fransız veya İngiliz silahlarının ve mermilerin İskenderun'a getirilmesi hakkında Fransız ve İngiliz yönetimi ile temas kurulması gerektiği düşüncesindeyim."
Bu telgraf, 9 Şubat 1915 tarih ve 708 nolu telgrafın ekinde Paris ve Londra'ya gönderilmiştir
Hiç kuşkusuz, Osmanlı İmparatorluğu'nda da bu güvenlik kararı dayanılmaz acıları ve faciaları beraberinde getirmiştir.
Sivil Ermeni kafilelerin bazen "çete" saldırılarına bazen "işgüzar" yetkililerin kötülüklerine maruz kaldıkları, Osmanlı arşivi belgelerinde hiçbir zaman inkâr edilmemiştir.
Fakat bu kararın uygulanması sürecinde Osmanlı sivil ve askeri yetkililerin gösterdiği insani çaba ve duyarlılık göz ardı edilmemelidir.
Büyük Savaş'ın ağır koşullarında Suriye Cephesi'nde Dördüncü Osmanlı Ordusu Komutanı Cemal Paşa'nın olağanüstü insani yardım projeleri ile Ermeni göçmenleri kucaklaması; yaşam mücadelesi veren bu topluluklar için, tereddütsüz olarak Ordu'ya ait imkânları seferber etmesi de bir tarihi gerçek olarak kaydedilmelidir.
1915 ve 1916 yıllarında gerçekleştirilen Osmanlı askeri yargılamaları, savaş suçları bilimi alanında bir örnek tutum olarak kaydedilmelidir.
1915'te zorunlu yer değiştirme ve iskân kararını uygulayan resmi otorite tarafından aynı yıl içinde gerçekleştirilen bu askeri yargılamalar, bilinçli olarak göz ardı edilmektedir
1940 yılında, Rus Tümgenerali Nicolay Georgiyeviç Korsun, zorunlu göç kararı uygulanırken, Türk askeri makamlarının ve Türk halkının göçmenlere nazik davrandığını; ancak bazı bölgelerde Ermenilerin saldırılara uğradıklarını yazmıştır.
Rus Tümgeneraline göre, Ermeni göçmenlerin yarısı açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle ölmüştür.
1914 - 1918 arasında Anadolu'da Ermeni Fedailerin ve Ermeni Gönüllü Birliklerin katlettiği Müslümanların sayısı, dört yıl süren Dünya Savaşı'nda Müttefik kuvvetlerin, Osmanlı ordusuna silahlı çatışmalarla verdirdikleri zayiatın yaklaşık beş katıdır .
24 Nisan 1915 günü, (yani Ermeni diasporası ve Ermenistan Cumhuriyeti'nin bir tür "seçilmiş travma" olarak ilan ettikleri gün) İstanbul'da, Hükümet, Osmanlı Ermeni Komiteleri liderlerini "düşman orduları lehinde askeri faaliyetlerde bulundukları" gerekçesiyle tutuklamıştır
24 Nisan 1915 günü tutuklanan Ermeni şahsiyetler, -o günkü koşullarda- Osmanlı İmparatorluğu aleyhinde faaliyette bulunan Ermeni Taşnak, Hınçak ve Ramgavar Komitelerinde yönetici olarak görevli ve etkili konumdadırlar.
İlginçtir, Osmanlı Hükümetinin aldığı güvenlik kararı ile Başkent İstanbul'dan uzaklaştırılanlar ve Kafkasya Cephesinde Rus kuvvetleriyle doğrudan işbirliği yapanların arasında Osmanlı Parlamentosunda görevli eski ve yeni Ermeni milletvekilleri de vardır.
Bu milletvekillerinin bir kısmı yanlarındaki gönüllülerle birlikte daha savaş başlarken Kafkasya Cephesine gitmişlerdir.
Bu kişiler Rus kuvvetleri ile doğrudan işbirliğine girmişlerdir.
Bu kişilerin tutuklanması, yasalar çerçevesinde ve son derece olağan bir işlemdir.
"Savaşta vatana ihanet" hele "düşman safında çarpışmak" bugün de bütün devletlerde en ağır cezayı gerektiren bir eylem olarak değerlendirilmektedir.
Osmanlı Parlamentosunda görevli öteki Ermeni milletvekillerinden Ermeni Komitelerinin düzenledikleri askeri faaliyetlerle ilgili bulunmayanlar, savaş yılları boyunca parlamentodaki görevlerini sürdürmüşlerdir.
Büyük Savaş'ta Kafkasya Cephesi'nde can veren 163 Osmanlı sağlık subayından 124'ü Müslüman, 19'u Rum, 17'si Ermeni ve 3'ü de Musevi kökenlidir. Osmanlı Harbiye Nezareti tarafından bu kahramanların hizmetleri madalyalarla ödüllendirilmişlerdir.
Ermenilerin Türkiye aleyhindeki askeri faaliyetleri; bazı Anadolu vilayetlerindeki Ermeni Komitelerine bağlı Fedailerin ayaklanmalarıyla birlikte; Rus cephesine yakın oturan sivil Ermeni ahalinin bu bölgenin uzağında bir yere (Suriye'ye ve Mezopotamya'ya) nakledilmelerinin tek nedenidir.
1915 Krizi'nde savaş koşullarında Osmanlı Ermeni ahalinin oturdukları yerlerden, evlerinden başka bölgelere yerleştirilmek üzere imkânsızlıklar içinde yollara dökülmesinin başka hiçbir bir gerekçesi bulunmamaktadır.
Sizlere sunacağım bu kritik bilgilerin tamamı Rus ve Ermeni kaynaklarına aittir.
Dünya Savaşı'nda, Doğu Anadolu'da, Ermeni Taşnak ve Hınçak Komiteleri tarafından Osmanlı ordusuna ve bölgedeki sivil Müslüman ahaliye yönelik askeri faaliyetin en güvenilir anlatıcısı, bir Rus Komutan'dır.
1927 yılında Ermeni asıllı Rus General Gavril Korganoff, La participation des Armeniens a la guerre Mondiale sur le front du Caucase, 1914–1918, (Paris, 1927) adlı kitabında; Ermeni Komiteleri ve Rusya Genelkurmay Başkanlığı tarafından nasıl Ermeni Gönüllü Birlikler örgütlediği ve bunların Türklere karşı nasıl savaştıkları el ile çizilmiş 30 cephe planıyla birlikte açıklanmıştır.
Birinci Ermeni Gönüllü Birliği
Bu birliğin Komutanı Andranik, Rus General Nazarbekov ile görüşmesinde, kendi birliğindeki savaşçıların çoğunun Türkiye'den ve Muş vilayetinden geldiklerini söylemiştir .
Güzergâhı, İran-Başkale-Van şeklindedir.
İkinci Ermeni Gönüllü Birliği
Iğdır'dan hareket eden bu birlik Iğdır-Beyazıt-Berkri-Van güzergâhını takip etmiştir.
Üçüncü Ermeni Gönüllü Birliği
Kağızman'da oluşturulmuştur.
Amazaspom komutasındaki birliğin güzergâhı, Kağızman-Eleşkirt-Malazgirt-Bitlis'tir
Dördüncü Ermeni Gönüllü Birliği
Erzurum'lu Keri komutasındaki birliğin Güzergâhı, Sarıkamış-Gare-Orzan-Köprüköy-Erzurum'dur.
Ermeni Gönüllü Birlikler için tek tip askerî üniforma hazırlanmıştır .
Bu üniformalara "A.D.I" (Pervaya Armyanskaya Drujina: Birinci Ermeni Gönüllü Birliği)" yazılı yeşil apoletler takılmıştır.
Ermeni Komiteleri tarafından Anadolu vilayetlerinde gerçekleştirilen başlıca ayaklanmaların merkezleri Zeytun, Bitlis, Van, Şebinkarahisar, Urfa ve ikinci derecede de Yozgat, Amasya, Tokat, Sivas, Kayseri, Elazığ ve Diyarbakır'dır.
1915 yılında; Sivas'ta 30,000, Erzurum'da 10,000, Van'da 15,000, Muş'ta 7,000, Diyarbakır'da 5,000, Elazığ'da 4,000 ve Bitlis'te 5,000 olmak üzere yaklaşık 76,000 Ermeninin isyan hazırlığı içinde bulundukları saptanmıştır.
1916 yılında Erzurum'un Ruslar tarafından işgal edilmesinden sonra, Fransa'da Echo de Paris 'te yayınlanan bir yazıda şunlar anlatılmıştır:
"Türklerin güçlü kalesi Erzurum'da yapılan şiddetli çarpışmalarda cesur Rus Kazak Birliklerinin yanında Ermeni Gönüllü Birlikleri de çarpıştılar. Bölgeyi çok iyi bilen Ermeni Gönüllü Birlikler Rus ordusuna paha biçilmez bir hizmet sundular"
18 Eylül 1915 günü Fransa'nın Selanik'e asker çıkarması ve diğeri, bundan hemen birkaç gün sonra 24 Eylül 1915 günü Yunanistan'ın seferberlik ilan etmesi.
Savaş alanı olarak Marmara Bölgesinde, İstanbul şehri bir istisnadır; çünkü başkenttir ve orada güçlükle de olsa güvenlik sağlanabilmektedir.
Dolayısıyla, Ermeni Komiteleriyle ilişkili oldukları bilinen kişiler dışında zorunlu göç kararı İstanbul şehir merkezinde ikamet eden 120 bin Ermeni için uygulanmamıştır.
Yalnız bu istisna bile, İstanbul çevresinde ve Trakya'da yerleşim birimlerinde olağanüstü savaş koşulları nedeniyle Ermeni ve Rum ahaliden düşmanla işbirliği yapan örgütlere mensup kişilerin zorunlu göç işlemine maruz kalmalarının -bir savaş zorunluluğu dışında- başka bir nedenle açıklanamaması için yeterlidir .
1915 olayları, Ermeni Diasporası ve Ermenistan Cumhuriyeti'nin ve onlara inananların anlattıkları şekilde cereyan etmemiştir.
Ermeni Taşnak Komitesi Arşivi, ABD'dedir ve Türk akademisyenlerine kapalıdır.
Ermeni Patrikhanesi Arşivi, İsrail'dedir, aynı şekilde o da Türk akademisyenlere kapalıdır.
Türk tarafı, kendi arşivlerindeki belgelerin tıpkıbasımlarını yayınlamak suretiyle de bu kararlı tutumunu ısrarla sürdürmektedir.
Birinci Dünya Savaşı ortamında baş gösteren dramatik olayların cereyan şekli hakkında hiçbir bilgisi bulunmayan bireyler veya topluluklar, bir sanal bellek üstüne oluşturulmuş bir dogmaya inanmaya zorlanmaktadır.
Tank, uçak ve denizaltıların yerine, edebiyatın, tarihin, müzik ve sinemanın ve nihayet internetin kullanıldığı bir kirli savaştır bu…
Türk Ulusu, bu yeni tür savaşta, ecdadına haksızlık yapılmasını asla kabul etmeyecektir.
Şuna inanınız, dünyanın bütün parlamentoları aleyhimizde kararlar alsalar bile, bin yıl yolumuza sarsılmaz bir özgüvenle devam ederiz.

ATATÜRK'TEN ERMENİ SORUNU-SEÇMELER

ATATÜRK'TEN ERMENİ SORUNU-SEÇMELER
Rum, Ermeni gibi unsurlardan ayrı ayrı oluşan bir takım çeteler, adi hırsızlıkla, ara sıra da öldürmelerle meşgul olmuşlar, Rum ve Ermeni sürgünü esnasında bu unsurlardan ortaya çıkan bazı çeteler ise siyasi bir hüviyet kazanmıştır. Rusların istilası başlayınca, memleket içinde karışıklık meydana getirmek için bunlar, Ruslar tarafından da teşvik ve denizden de desteklenmişlerdir.
(22 Mayıs 1919)
Ermenilerin siyasi emellerini fiilen elde etmek ve asayişi bozuk göstermek maksadıyla Doğu vilayetleri içine çeteler geçireceklerini pek muhtemel görüyorum.
(24 Mayıs 1919)
Ermenilere vilayetlerimizi peşkeş çekmeleri de (...) ihtimal bulunuyor. Böyle bir vaziyette İngiliz birliklerinin Ermenilere öncülük edeceği çok muhtemeldir.
böyle bir hali biz düşmanlık olarak görmeye ve saymaya, meşru topraklarımızı ve milli bağımsızlığımızı kurtarmak için mecburuz....
(30 Mayıs 1919)
Rum ve Ermeni komitacılarıyla, bunların ileri gelenleri, devamlı şekilde temasta bulundukları İngiliz subayları ile bazı Amerikan memurlarından çok yüz buluyorlar.
(5 Haziran 1919)
tehcir sırasında Merzifon'da esasen çokça kalan Ermenilerin bu kez başka yerlerden de gelenler ve göçten dönenler yüzünden miktarlarının daima artmakta olduğu Merzifon Amerikan Mektebi'ne getirilen eşya sandıklarının üzerinde Otoman Amerikan markaları görüldüğünden bunların herhalde silah olduğunda şüphe bırakmıştır.
(6 Haziran 1919)
İngiliz subayları tarafından sevk ve idare edilen altı bin kişi oldukları tahmin edilen Ermeni kuvvetinin Nahcivan ve havalisini işgal ettikleri ...
(11 Haziran 1919)
bir İngiliz subayı Iğdır'dan Bayezit'e gelerek, Mutassarıf'a: İngiltere himayesinde teşekkül eden Ermenistan'a Bayezit havalisinin de bırakıldığını bir aya kadar on beş bin Ermeni muhacirinin Ermeni düzenli birlikleri himayesiyle eski yurtları olan Bayezit sancağına sevk edileceğini bildirmiştir.
Doğu vilayetlerinden bir karış toprağın bile Ermenistan'a bırakılmasının mümkün olmayacağı, bir tek Ermeni askerinin sınırımızın bu tarafına geçmesinin ateşle karşılık göreceği
(12 Haziran 1919)
Doğu vilayetleri halkının, Ermeni çetelerinin acımasızlığına ve taarruzlarına hedef olmuş, en büyük felaketi görmüş bir unsur olmak sıfatıyla, birlik ve fedakarlık lüzumunu en önce takdir ettikleri iftiharla görülmektedir.
(16 Haziran 1919)
Devlet ve milletimizin parçalanması ve Ermeni ve Yunan esaretine düşülmesi söz konusudur. Altı yüz elli sene efendilik eden bir milletin köle mevkiine düşmesi kolay bir hadise değildir.
(6 Temmuz 1919)
Mübarek vatan ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak ve Yunan ve Ermeni emellerine kurban etmemek için açılan milli mücadele uğrunda milletle beraber serbest surette çalışmaya resmi ve askeri sıfatım artık mani olmaya başladı. Bu mukaddes gaye için milletle beraber nihayete kadar çalışmaya mukaddesatım adına söz vermiş olduğum için pek aşığı bulunduğum yüce askerlik mesleğine bugün veda ve istifa ettim.
(8 Temmuz 1919)
Osmanlı tebaasından olan Ermeni unsurları, gördükleri teşvik ve yardımın neticesiyle de, milli namusumuzu yaralayacak taşkınlıklardan başlayarak, nihayet hazin ve kanlı safhalara girinceye kadar küstahane tecavüzlere koyuldular.
Vatanın parçalanması söz konusu ve karar olarak, Doğu Vilayetlerimiz'de "Ermenistan", Adana ve Kozan havalisinde "Kilikya" adı ile yine Ermenistan; bu milletin, esarete, kölelik payesine indirilmesi ve nihayet bu devletin tarih sayfasını kapatarak ebediyet mezarına defnetmek gibi, insaniyet ve medeniyetle ve hele milliyet esaslarıyla bağdaşmayan emeller kabul ve onay yeri bulmuş ve görülüyor ki, tatbikat devresi de başlamıştır.
Bir istila fikri besleyen Ermeniler, Nahcivan'dan Oltu'ya kadar bütün İslam ahaliye baskı ve bazı mahallerde katliam ve yağma yapıyorlar. Sınırlarımıza kadar İslamları mahva mahkum ve göçe mecbur ederek Doğu Vilayetleri'miz hakkındaki emellerine doğru emniyetle yaklaşmak ve bir taraftan da 400 bin olduğunu iddia ettikleri Osmanlı Ermenisini bir dayanak olmak üzere memleketimize sürmek istiyorlar.
memleketimizde külliyetli yabancı parası ve birçok propagandalar cereyan ediyor. Bundaki gaye, pek aşikardır ki, milli hareketi neticesiz bırakmak, Yunan, Ermeni emellerini ve vatanın bazı mühim kısımlarını işgal gayelerini kolaylaştırmaktır.
(23 Temmuz 1919)
Doğuda Ermeniler Kızılarmağa kadar genişleme hazırlıklarına ve şimdiden sınırlarımıza kadar dayanan katliam siyasetine başladı.
(4 Eylül 1919)
vatanımız içinde bağımsız Ermenilik teşkili gayesine yönelik harekata karşı birlikte müdafaa ve mukavemet meşru esası kabul edilmiştir.
(11 Eylül 1919)
Mütareke gününden beri Rum ve Ermenilerin, İtilaf Devletleri teşvik ve himayesi altında nasıl milli izzeti nefsimizi yaraladıklarını, ne suretle saltanat ve hükümet hakkını ayaklar altına aldıklarını ...
(17 Eylül 1919)
Ermenilere hiçbir kötü kastımız yoktur. Bilakis onların her türlü tabiiyet haklarına tamamen riayetkarız. Bunun aksi olarak yayınlar, düzmeceden ve İngilizlerin aldatmacasından ibarettir.
Ermeni facialarının hala mevcut eserlerinin gösterilmesi uygun olur.
(21 Eylül 1919)
Ateşkes sonrasında hükümetimizin Adana ili ile Antep, Maraş, Urfa sancaklarını bırakma güçsüzlüğünde bulunması, bu yörede Fransız ve İngiliz koruyuculuğu altında Ermeni işgalini ve örgütlenmesini kesinleştirmiş ve bunlar, o il ve sancakları Ermenileştirmek amacı ile bir yıla yakın bir süre çalışma göstermiş
1. Şimdiye dek yapılan saldırıların türü aşağıda özetlenir:
A. Fransız ve İngiliz görevlileri ile Ermeni komitelerinin ve oralarda bulunan Ermeni topluluğunun açıktan açığa Müslümanların haklarına saldırmaları.
B. Osmanlı topraklarının değişik yerlerinde oturan Ermenilerin buralara göçlerinin kolaylaştırılması ve burada sayılarının artırılması.
C. Yabancı üniforması ile Ermeni birliklerinin buralara gönderilmesi ve buradakilerle birleştirilmesi.
D. İslam halkın az zamanda ekonomik ve başka baskılarla yok edilmesi ve öldürülmesi ve göçe zorlanması.
E. Aralarına aşamalı olarak sokulan bölücülükle İslam halkının yabancı koruyuculuğunu istemek zorunda bırakılması.
(22 Eylül 1919)
Merkezi Erivan olan Ermeni Cumhuriyeti'ne karşı dostça olmayan hiçbir niyetimiz yoktur.... Bu yeni devletteki Ermeniler, Ermeni müfreze kumandanının emirleriyle, Müslüman unsuru imha etmek üzere faaliyette bulunuyorlar. Bu emirlerin suretlerini gözlerimizle gördük. Erivan'daki Ermenilerin, Müslümanların imha siyaseti güttükleri ve bu kanlı vahşet dalgasının sınırlarımıza kadar genişlediği, sınırlarımızın, öbür taraftan, ölümden kaçan sayısız Müslümanla dolu olmasıyla da teyit edilmiş oluyor.
İngilizler, bu hareketlerin cereyanı esnasında, bir yandan Ermenilerin Müslümanlara karşı tutumlarını teşvik ettiler, hatta onları bu konuda kışkırttılar, diğer taraftan Ermenilerin tecavüzlerini bize sayıp döktüler ve bunları tahammül edilemez hareketler olarak nitelediler ve bu komşu devlete saldırarak misillemede bulunmaya bizi zorladılar. Fakat biz hakikatin kendini göstereceğinden emin olarak Ermeni tahriklerine tahammül ettik ve İngilizlerin öfkelerini fark etmemiş göründük. Hakikaten, bizi Ermenilere saldırmaya teşvik eden ve bu şekilde kendi bölüklerini o topraklara gönderebilmelerini sağlayacak bir ortam yaratmayı planlayan İngilizlerin tutumlarını meydana çıkarabileceğimizi düşündük. İngilizlerin bütün bu manevraları, Kafkasya'yı boşaltmaları mecburiyetini hissettikten sonra, onların subay ve temsilcileri tarafından başlatıldı.
Erzurum ve Van'daki Müslümanların ve bilhassa sınır bölgelerinde yaşayanların; Ermenistan'da cereyan eden katliama dair her gün aldıkları haberler ve ölümden kaçan ve ağlanacak vaziyette olan mültecilerin manzarası karşısında, büyük heyecana kapılmaları çok normaldir.
(24 Eylül 1919)
Adana dahilinde, Ermenilerin Fransızlar tarafından silahlandırıldığı ve İslamlarla boğazlaşmaya sevk edildikleri.
(23 Ekim 1919)
Maraş'a Fransız kuvvetleri girmekte ve oradaki Ermeniler vasıtasıyla Müslüman kardeşlerimize karşı bir katliam icra etmekte oldukları haber alındı.
(1/2 Kasım 1919)
Maraş'tan alınan sağlam malumatta, Maraş'ı işgal eden Fransız kıtalarının yüzde yirmisi Fransız Cezayirli olup, geri kalanı Osmanlı Ermenilerinden meydana gelen fedailerdir. Bunlar şehirde namuslu İslam kadınlarına taarruz etmekte ve Müslüman ahaliye zulüm ve işkence yapmaktadır. Dükkanlar bütünüyle kapalı, ahali heyecandadır.
(7 Kasım 1919)
Küçük - Ermenistan teşkiline ve Kilikya'nın Fransızlar tarafından tamamen işgaline mani olmak için, mülkiye memurlarının ve askeriyenin el ele vererek Adana vilayetinde ve bağımsız sancaklarda karşı koyma vasıtalarını hazırlamaları ve hazır bulundurmaları bütün alakadarlara yazıldı.
(10 Kasım 1919)
Adana'da Fransızlar ve Ermeniler tarafından yapılan zulümlerin ve tecavüzlerin artmasından dolayı Ermeni zulümlerini görmek üzere milletlerarası bir heyetin Adana'ya yollanması
(16 Kasım 1919)
Ermenileri geri çekerek, İslamlar aleyhindeki zulme nihayet vereceklerini söyleyen Fransızların bu defa birlikte İslam halkı katliam eyledikleri son derece dikkate değerdir.
(11 Ocak 1920)
Adana'da 1170, Toprakkale-Islahiye şimendifer hattı üzerinde 270, Osmaniye-Adana üzerinde 200, Katma'da 300, Kilis'te 600, Antep'te 1200, Maraş'ta 1200 kadar Fransız sömürge ve Ermeni askeri olmak üzere işgal kuvvetleri bulunduğu anlaşılmıştır.
(24 Ocak 1920)
Maraş'ta, Fransızlar, Ermeniler, Müslümanları katliam etmektedirler. insanlık aleminden bu katliama nihayet verilmesini.
(25 Ocak 1920)
Maraş'ta, Fransız ve Ermeniler tarafından Müslümanların katliamı, insanlığı dehşete düşürecek şekilde devam ediyor.
(29 Ocak 1920)
On yedi günden beri Maraş'ta cereyan eden feci ve kanlı vakalara nihayet verilmesi hakkında, medeniyet ve insanlık aleminin duyup öğrenmesi için yükseltilen feryat ve acının yankılanacak bir yer bulmadığı, hala bu vahşetin devamıyla sabit oluyor.
(8 Şubat 1920)
Adana'da heyecan ve asabiyet ziyadeleşmiştir. Ermeniler, kilise ve mekteplerde sık sık toplanmaktadırlar. İnekler ve Bahçe Ermenileri, Güller ve Zencirli İslam köylerini yağmalamış ve ahalisini pek vahşiyane katliam etmişlerdir.
(10/11 Şubat 1920)
Medeniyet maskesine gizlenen Fransızlar ve onların öncüsü olan Ermeniler, Urfa ve havalisinde İslam ahali hakkında zalimane katliamlara başlamışlardır.
(14 Şubat 1920)
Tarihte emsali görülmemiş olan bu vahşetin faili Ermeniler olup, Müslümanlar ancak namus ve hayatlarını muhafaza kaydıyla mukavemet ve müdafaada bulunmuşlardır. Yirmi gün devam eden Maraş katliamında Müslümanlarla birlikte şehirde kalan Amerikalıların bu hadise hakkında Amiral Bristol'a çektikleri telgraf, facia sebeplerini, tekzip edilemez bir şekilde tayin etmektedir. General Keret'in geri çekilmesiyle neticelenen bu muharebelerden sonra Kuvayi Milliye'ye teslimiyet arz eden muharip Ermeni kuvvetlerine karşı hiçbir ceza tatbik etmeyip bilakis onları şefkatli sinesine ve himayesine alan milletimizin alicenaplığını Maraş Ermenileri de minnet ve şükran ile teyit etmektedirler. Şu halde Ermenilerin intikam fikri ve tecavüzleri neticesi meydana gelmiş bazı vakalar var ise, bunların mesuliyeti milletimize değil bizzat Ermeni milletine ve onun tahrikçilerine ait olmak lazım gelir.
(20 Şubat 1920)
Hiçbir yerde Ermeni kıtali (kırımı) yapılmakta değildir. Maraş hadisesinden bahsedilmek murat ediliyorsa, orada Fransız askerleriyle beraber milletimize taarruz eden Ermeniler katledilmiş olmayıp, bilakis Fransız askeri kendilerini terk edip çekildikten sonra İslamlar tarafından himaye ve şefkate mazhar olmuşlardır. milletimiz sebepsiz hiçbir yerde hiçbir yabancı unsura mütecaviz değildir.
(22 Şubat 1920)
Kozan'da birçok Türklerin kiliseye doldurulduğunun tesbit edildiği, Feke ilçesinin 80 Ermeni tarafından sarıldığı bildiriliyor, ayrıca Saimbeyli'ye az zamanda takviye yetiştirilmediği takdirde Türklerin sonunun fena olacağı, silahlı olmayan Ermenilere hiçbir sebeple taarruz edilmemesi....
(2 Mart 1920)
Bir uydurma Ermeni kırımı meselesi ve tüm dünyayı aldatmak için yaratılan bu kin ve hırs ürünü propagandaların niteliği hakkında uygarlık ve insanlık dünyasının bir kere daha aydınlatılması ve bu suretle haksızlığa uğramış Türk ulusunun iğrenç ve alçakça bir suçlamadan arındırılması.
(7 Mart 1920)
Bugün Kozan, Haçin (Saimbeyli), Feke gibi bölgelerde fiilen kendisini göstermiş olan Ermeni mezaliminin bir an önce söndürülmesi gereklidir. Yalnız şu aralık her türlü islam hareketlerini Ermeni kırımı biçiminde göstermek istenildiği anlaşıldığından harekatın her halde bu gibi yanlış söylentilere ve suçlamalara yer bırakmayacak şekilde idaresi.
(9 Mart 1920)
13 Mart tarihli Temsp gazetesinde Lord Curzon Avam Kamarasında irad ettiği nutukta Ermenilere dair demiştir ki: Bana öyle geliyor ki siz Ermenileri sekiz yaşında pek temiz ve masum bir kız gibi zannediyorsunuz. Bunda pek yanılıyorsunuz. Zira Ermeniler bilhassa son harekatı vahşiyaneleri ile ne derecelere kadar hunhar bir millet olduklarını bizzat kendileri ispat eylemişlerdir.
(27 Mart 1920)
Fransızlar Maraş ve Urfa'da yaptıklarını Adana'da da yaparak Ermenileri silahlandırıyorlar. Bunlar İslam halkına saldırıyor. Kozan çevresinde İslam halkından toplanan silahlar ve hayvanlar saldırgan Ermenilere veriliyor. Kozan çevresindeki Hamam, Kurtoğlu Çiftliği, Çolak Hasan, Yassıçalı, Mehmet Ağa ve Kabasakal köyleri Ermeni jandarma ve gönüllülerince bütün olarak yakılmıştır. Buçak yakınlarında birkaç köyün daha yakıldığı da haber alınmıştır.
Kilikya'da ve çevresindeki işgal bölgelerinde Fransızların yarattığı durum, Türkler ve Ermeniler arasında karşılıklı olarak bir öç alma duygusunu beslemek ve bunun sonucunda da, işgalin kaldırılması ile birlikte yerli halkın birbirlerini boğazlayacaklarını dünyaya yayarak amaçlarına varmaktır.
(31 Mart 1920)
Esirlerin hastalık sebebiyle bile olsun elimizde ölmeleri dini ve milli ahlakımıza uygun düşmedikten başka vatani çıkarlarımızı da gerçek biçimde yaralar.
(13 Nisan 1920)
Düşmanların bütün çalışması, barış esaslarının kararlaştırılacağı şu sıralarda memleketimizi dışarıda ve içeride güçsüz bir durumda bırakarak istedikleri her şeyi kabul ettirmeyi amaçlıyordu.
Geleceğe yönelik çıkarlarını, çeşitli baskılarla bütün dış ülkeleri aleyhimize çevirmekte gören bazı kuruluş ve unsurlar ise, tarafımıza yöneltilen bu akımı temelinden yıkmak ve bütün dış ülkelerin milletimiz lehine, düşüncelerinde değişiklikler olmasına fırsat vermemek için, tümüyle yalan olan en son Ermeni soykırımı uydurmasını düzenlediler ve açıkladılar.
İngilizler, bir yandan dış durumumuzu yeni toplu öldürme iftiraları ile sarsarak tasarladıkları İstanbul işgalini kolaylıkla uygulayabilecek bir ortam hazırlıyorlardı
Anadolu'da yerleşmiş Ermenilerin ve Rumların hükümet emirlerine ve milli amaçlara karşı gelmedikçe her türlü saldırıdan korunmaları ve tam anlamı ile mutlu ve rahat bir hayat yaşamaları öteden beri kabul edilmiş bir ana konu idi. Kilikya ve dolaylarında ve doğu hududumuz dışındaki resmi ve resmi olmayan Ermeni kuvvetlerinin dindaş ve ırkdaşlarımıza karşı yapılan cinayete varan saldırıları karşısında bile, ülkemizde yaşayan Ermenilerin her türlü taarruzdan korunmasını sağlamayı pek önemli bir medeni görev kabul ettik ve Anadolu'nun dış dünya ile ilişkisinin kesik olduğu bu günlerde yüce vatan çıkarlarını amaçlayan önlemler içinde Ermeni halkının esenliğinin korunması gerekliliğini bütün makamlara bildirdik.
İşte, İstanbul'un yabancı kuvvetlerce işgalinden bu güne kadar geçen acı günlerinde hiçbir dış ülkenin fiili korumasına erişemeyen Anadolu Ermenilerinden hiçbir kişinin, en küçük bir anlamda bile, saldırıya uğramamış olması, bize her nedenle cinayet yükleyen ve medeni duyarlılığı kendi tekelinde sanan entrikacı Avrupalıların yüzlerini kızartacak ve milletimizin yaradılışından sahibi bulunduğu insanlık törelerinin yücelik derecesini ispat edecek çok önemli bir konudur.
(24 Nisan 1920)
Adana, Maraş, Ayıntap ve Urfa gibi en eski İslam memleketleri Fransız zabitlerinin idaresinde Ermeni kin ve öfkesine, Ermeni ruhunun yırtıcı kabalık ve düşmanlığına yenecek, parçalanacak bir av gibi terkedildi.
(09 Mayıs 1920)
Üç Sancak'taki Türk halkı Ermeniler tarafından devamlı olarak katliam edilmektedir. Ermenilerin böyle hareket ettiklerini Avrupalılar da kabul etmektedirler.
(13/14 Haziran 1920)
11 Haziran öğleden sonra saat üçte bu zavallı halk, Kahyaoğlu Çiftliği'ne vardığında silahlı otuz Ermeni'den kurulu bir çetenin saldırısına uğrayarak erkekler bir eve, çocuklarla kadınlar bir başka eve doldurulmuş, kırk üç erkek, yirmi bir kadın ve sayısı saptanamayan çocuklar kamadan geçirilmişlerdir. Ayrıca, dördü erkek ve on sekizi kadın olmak üzere yirmi iki yaralı vardır. Kadınların kollarını keserek bileziklerini ve küpelerini almışlardır.
Adana'nın 10 km doğusundaki İncirli köyünde 9 Haziran 1920 günü Ermeni çeteleri bütün köy halkını bir yere doldurup bomba ile havaya uçurmuşlardır.
(13 Haziran 1920)
Bolşeviklere Azerbaycan'da muhalifler vardı. Onlar bir karşıt hareket yaptılar. Azerbaycan'da bizim kendi arkadaşlarımız vardı. O arkadaşlarımıza İngilizler dediler ki:
"Bolşeviklerle muharebe ediniz. Türkiye bizimle anlaştı."
Orada bulunan arkadaşlarımız da ellerindeki kuvveti çarptırdılar ve tabii mağlup oldular. Mağlup olduktan sonra biz de işittik. Haber gönderdik, filan ettik.
Halbuki Bolşeviklerle bu muharebe başlayınca ahali-i İslamiyenin katline başlanıldı. Ermeniler bundan istifade etti ve hudutlarda bulunan ahali-i İslamiye de bundan istifade etti.
(3 Temmuz 1920)
Gümrü'de başlayan barış görüşmelerinin iki ulus için karşılıklı güvenlik ilkesine dayalı bir barış ve bolluk dönemi getirecek bir sonuca ulaşması bizce de pek uygun ve gerekli olduğuna kuşku duyulmayacağı umudu ile Ermenistan'ı artık zararlı dış etkilerden korumaya yönelik yurtseverce çalışmalarınızda kesin başarılar dilerim.
(29 Kasım 1920)
Ermeniler Van ve Bitlis'i ele geçirince, Irak'taki İngilizlerle birleşeceklerinden dolayı bütün Yakındoğu'da İngilizlerin yeri çok sağlamlık kazanacaktır.
Rum, Ermeni gibi Batı emperyalistlerinin hizmetçisi olan uluslarla, bu çabalarında direndikleri sürece anlaşma olanağımız yoktur.
Yunanistan ancak Türk çoğunluğunun yerleşik bulunduğu İzmir ve Trakya'dan ve İngiliz köleliğinden vazgeçtiği zaman bizimle dost olabilir.
(1 Aralık 1920)
Ve gerek Rus gerek Garb istatistikleri bu hususta kanıt olarak yeterlidir. Birkaç asırdan beri Şark Vilayetlerimizin hiçbir kısmında hiçbir vakit bir Ermeni çoğunluğu olmamıştır. Ve Çarlık idaresi veya Garb emperyalistleri tarafından teşvik edilen Türk ve Ermeni halklarının girişmiş oldukları kanlı mücadeleler bir tarafa olduğu kadar, öteki tarafa da can kaybına malolmuştur. 1917'de Rusların çekilmesinden sonra Ermeni çetelerinin Şark vilayetlerimizi ne halde bıraktıkları bunun kafi derecede bir ispatıdır.
Ermenistan'ı Mezopotamya'da yerleşmiş İngilizlere yaklaştıracak surette uzatmak, Moskova ve Ankara hükümetlerine pek çok nahoş sürprizler yaratmak demek olur.
(27 Aralık 1920)
Soru - Yakın zamanda Türklerin Ermenilerle katliam yaptıkları hakkında neşredilen haberler doğru mudur?
Cevap- Türkler tarafından Ermeniler aleyhinde katliam, uydurulmuş rivayetler ve daha önce yayılmış bir takım yalan ve iftiralardan ibarettir. Bunların kat'iyyen doğru olmadığına emniyet edebilirsiniz. Bu hakikatin belgelendirilmesi için tarafsız heyetlerin memleketimizde kemal-i serbesti ile icra-yı tahkikat eylemelerini memnuniyetle kabul ederiz. Bu meseleye dair Ermenistan'daki Yakın Doğu Amerika yardım heyetleri tarafından verilen en son raporların okunmasını tavsiye eyleriz.
Soru - Türklere Ermeniler tarafından katliam yapılmış mıdır?
Cevap - Türk ahali hakkında Ermeniler tarafından yapılan mezalim ve katliam ki Ermenistan üzerine ordularımız tarafından ihtiyar edilen harekatı zaruri kılmıştır. Gayet geniş mikyasta vaki'dir. Buna dair vesaik-i kat'iyeye malikiz; bu vesaik suretlerini size ayrıca verdireceğim.
(17 Ocak 1921)
Düşmanca ithamda bulunanların sürdürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin tehciri meselesi aslında şuna inhisar etmektedir:
Rus ordusu 1915'de bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Ermeni komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için kendimizi daima iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. İkmal ve yaralı konvoylarımız acımasız şekilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu.
Bu cinayetleri işleyen ve saflarına eli silah tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, silah cephane ve iaşe ikmallerini, bazı büyük devletlerin daha sulh zamanından beri kendilerine kapitülasyonların bahşettiği dokunulmazlıklardan bilistifade ve bu maksada matuf olarak büyük stoklar husule getirmeye muvaffak oldukları Ermeni köylerinden yapıyorlardı.
İngiltere'nin sulh zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda'ya reva gördüğü muameleye hemen hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya efkarı, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz.
Bize karşı yapılmış olan iftiraların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan ekserisi şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harb etmeye zorlamasa idi evlerine dönmüş olurlardı.
Brest-Littowsk Muahedesinin akdini müteakip Rusların Şark vilayetlerimizi tahliyeye başladıkları sırada Ermeni çetelerinin yapmış oldukları katliam ve tahribat kafi derecede herkesin malumudur.
Sivas'ta benle görüşmüş olan, bilahare bu bölgeleri ziyaret eden ve buralarda Ermeni çetelerinin davranışları hususunda mufassal müşahadelerde bulunarak daha sonra kendisine bu konuda anlatmış olduğum şeylerin doğru olduğunu bana yazmış bulunan Amerikan Generali Harbord Amerikan Umumi ekfarının kendisinden faydalı bilgi temin edebileceği bir şahidimizdir. Taşnaklar daha sonra da Kars ve Olti bölgelerinde Alexandropol (Gümrü) Antlaşmasının akdine kadar cinayetlerine devam etmişlerdir.
Milyonlarca Türk'ü binlerce Ermeni'nin hakimiyetine terketmeye kalkışan Wilson projesi sadece gülünçtür.
(26 Şubat 1921)
Güneyde Fransızlarla onların silahlandırdığı ve bize karşı kışkırttığı Ermeniler ve doğuda Ermenistan Ermenileri memleketimizin ele geçirdikleri yörelerinde ve işgal edilen sınır ve cepheler çevresinde Müslüman halka çeşitli zulümler uyguluyor ve katliam yapıyorlardı.
(1 Mart 1921)
Ermeni sorunu denilen ve Ermeni milletinin gerçek olmayan isteklerinden çok, dünya kapitalistlerinin ekonomik yararlarına göre çözülmek istenilen sorun, Kars antlaşması ile, en doğru şekilde çözüme ulaştırılmış oldu. (Alkışlar) Yüzyıllardan beri dostluk içinde yaşayan iki çalışkan halkın iyi ilişkileri memnuniyetle yeniden kuruldu.
(1 Mart 1922)
Doğuda Trabzon'u, güneyde Adana'yı içine alacak büyük Ermenistan'dan eser kalmamıştır. Ermeniler, gerçek sınırları içinde bırakılmıştır.
(13 Ağustos 1924)
İyi çalışmalar saygı ve sevgiler
Murat Binzet
<mailto:m1000...@gmail.com>

Monday, February 7, 2011

Ermenilerden Amerikalı profesöre hakaret

http://www.dha.com.tr/ermenilerden-amerikali-profesore-hakaret-flashaber_140270.html

http://armenians-1915.blogspot.com/2011/02/3216-video-did-armenianturkish-troubles.htmlhttp://armenians-1915.blogspot.com/2011/02/3215-video-was-there-armenia-in-ottoman.html?utm_source=BP_recent

Ermenilerden Amerikalı profesöre hakaret
05.02.2011 15:16

Ermeniler, Türk dostu Amerikalı profesörün söylediklerine sinirlenince...

Haber: Alpaslan Düven- LONDRA- DHA



İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen “Önyargı, Aldatma ve Ermeni Sorunu” konulu konferansa konuşmacı olarak katılan İrlanda asıllı Amerikalı Profesör Justin McCarty, burada yaptığı konuşmasında, “Ermeniler, kendileriyle aynı fikirde olmayan herkesin ‘Şeytan’ olduğunu düşünüyor. Bu çok aptalca” dedi.



İngiltere’nin saygın eğitim kurumlarından ‘London School of Economics’ (LSE) binasında dün akşam düzenlenen LSE Çağdaş Türk Araştırmaları Kürsüsü Başkanı İktisat tarihçisi Profesör Şevket Pamuk’un oturum başkanlığını yaptığı “Önyargı, Aldatma ve Ermeni Sorunu” konulu konferansa, Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz, Azerbaycan'ın Londra Büyükelçisi Fakhraddin Gurbanov, Londra Başkonsolosu Ahmet Demirok, KKTC Londra Temsilcisi Kemal Köprülü, Büyükelçilik Müsteşarı Kerem Kıratlı, ünlü İngiliz tarihçi Anrew Mango, İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı Şener Sağlam, Başkan Yardımcısı Servet Hassan ve Av Kadir Kurtuluş’un yanı sıra çok sayıda Türk ve Ermeni vatandaşı katıldı.



LSE Çağdaş Türk Araştırmaları Kürsüsü Başkanı İktisat tarihçisi Profesör Şevket Pamuk, açılış konuşmasının ardından sözü nüfus, harita, ve tarih araştırmaları dalında uzman bir bilim adamı olan, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Louisville Üniversitesi’nde görevli Profesör Justin Mc Carthy’e bıraktı.



Profesör McCharty, bilimsel verilere dayanan sinevizyon gösterisiyle desteklediği sunumunda, arşiv araştırmalarından elde ettiği bulguları ortaya koyarak, 1800'lerin sonunda Anadolu coğrafyasında yaşanan olaylara ilişkin Ermeni iddialarını çürüttü.



Aralarında çok sayıda Ermeni dinleyicinin de bulunduğu yaklaşık 350 kişiye seslenen McCharty, yaklaşık iki saat süren sunumunda, Ermeni iddialarının temel kurgusundaki mantık hatalarını teker teker ortaya koyarak, çarpıtılan tarihi gerçekleri ve tahrif edilmiş istatistikleri dinleyenlerle paylaştı.



İşte Amerikalı Profesör Justin McCarty’in Ermenileri kızdıran sözleri:



“ERMENİ İDDİLARI ‘ASPARAGAS’ HABERLERDEN OLUŞUYOR”

Profesör McCharty, Amerikaya ulaştırılan haberlerin genelde İngiltere üzerinden geldiğini ve bu makalelerin genelde Ermeni basını için düzenlenen toplantıların notları olduğunu söyledi.



Toplantı notlarının ‘Türklerin barbarlıkları’ ve ‘soykırım’ yaptıklarıyla ilgili olduğunu belirten McCharty, “Fakat kimse ne olduğunu ve nasıl olduğunu anlatmıyordu. Populistçe oldu diyorlardı. Amerikaya giden raporlar, misyonerlerin ve Ermenilerin yazdıkları haberlerin karışımı. Ancak haberleri geliş yönü kesinlikle önyargıya açıktı. Amerikan ve İngiliz medyası, Osmanlı’nın algılanmasında önyargıya neden olacak bir çok fotoğraf ve resimlerle Osmanlı’yı olmadığı gibi gösterdiler. Bu da halkta önyargıya neden oldu. Kasımpaşayı bir Paşa, Suriye’yi Kayseri zanneden, Osmanlı ordusunun ‘Budist’ olduğunu söyleyen haberci, Ermeni sorunuyla ilgili Amerika’yı bilgilendiren ve bu belgeleri gönderen kişiydi. Onun güvenilirliğine inanmak çok komik olurdu” dedi.



“İNGİLİZ VE AMERİKALILAR ‘TRAJİKOMİK’ YÖNTEMLERLE ÇALIŞMIŞLAR”

Pofesör McCharty, İngiltere üzerinden Amerika’ya bilgi sızdıran kişilerin,olayları yerinde görmemiş kişiler olduklarını, Türk –Kürt ve Osmanlı’dan kimselerle konuşmadan, yaşananları sadece uzaktan ve Ermeniler’den dinleyerek yazmış ve önyargılarla dolu haberleri Amerika ve İngiltere’ye servis ettiklerini vurguladı. McCharty, “Bunların objektij olduğuna inanmak çok zor. Avrupalı ve özellikle İngiliz araştırma komisyonları aynı trajikomik yöntemlerle çalışmış. Sonuç ‘önyargı’ ve ‘subjektiflik’ dolu, doğruluğu çok şüpheli haberler.Fotoğraflarda Ermeni bebeklerini öldüren sevinçli Türkler, Türkler çirkin ve hayvan gibi gösterilmiş. Bu resimlerin birinde Abdulhamit ‘maymuna’ benzetilmiş. Tamamen itici ve önyargı oluşturacak fotoğraflar. İşte bu dünyaya gösterilen Türk profili. Yani misyonelerin kitaplarındaki Amerika’da 15 bin adet satan kitabları, bu tarzda önyargı oluşturucu not ve resimlerle doluydu. Sonuç olarak Daily News,London Times ve Amerikaya ulaştırılan raporlar gerçeği yansıtmıyordu. Bütün bunları ‘hayal gücüyle’ oluşturulduğunu sanıyorum” diye ifade etti.



ÖFKELİ ERMENİLER, AMERİKALI PROFESÖR VE TÜRK DİNLEYİCİLERE HAKARET ETTİ

Profesör McCharty'nin verdiği tarihsel somut örnekler karşısında sinirlenerek herhangi bir eleştiri yöneltemeyen ve bu tip bir etkinliğe hazırlıksız geldikleri gözlemlenen Ermeni dinleyiciler ise, zaman zaman seslerini de yükselterek gerek Profesör McCharty'ye, gerekse Türk dinleyicilere hakarete varan tepki gösterdiler. Bu provokasyona kapılmayan İngiltere'deki Türk toplumu mensupları ise sağduyulu ve soğukkanlı bir yaklaşım sergilediler.



PROFESÖR MCCHARTY: “ERMENİ TEZİ İFLAS ETMİŞ”

Konuşmasının sonunda DHA muhabirine özel açıklamalarda bulunan Profesör McCharty, “Ermeneniler, kendileriyle aynı fikirde olmayan herkesin ‘Şeytan’ olduğuna inanıyor. Şeytan’a herzaman kötü şeyler söylemek mümkün... Bu akşam Ermeni tezinin ne kadar iflas etmiş olduğunu ve Ermenilerin iyi bir tartışma yapamadıklarını gördük. Tek yaptıkları “Sen Şeytan’nın tekisin!” diye bağırmak. Bu çok aptalca. Bu konuda daha çok çalışmalılar ve daha çok kitap yazmalılar. Aslında bir kaç Ermeni araştırmacı bu konuda çalışmalar yürütüyor. Ama onlar bu kişiler değil” dedi.



BÜYÜKELÇİ ÇEVİKÖZ: “ERMEN’ TEZİNİN UYDURMA VE YANLIŞ OLDUĞU BİLİMSEL OLARAK KANITLANDI”

Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz de Profesör Justin Mc Carty’e teşekkür ederek başladığı konuşmasını, “Bu akşam tarihle ilgili önemli bir konuda oldukça derin bir tecrübesi olan ve uzmanlığı tüm dünya tarafından bilinen Profesör Justin Mc Carty’ın sunuşu, fevkalade olumlu oldu. Profesör Mc Carty, şimdiye kadar üzerine inşa edilen tezlerin, dayanaklarının fevkalade yanlış ve tamamen uydurma olduğunu kanıtlayan bilimsel bir sunuş yaptı. Bu nedenle, Profesör Mc Carty’in sunuşu, burada yaşayan Türk toplumu tarafından büyük bir ilgiyle izlendi. Dinleyiciler arasında bulunan Ermeni katılımcıların, Profesör Mc Carty’e sorabilecek soruları dahi yoktu. Bu açıdan oldukça ilginç bir gece ve çok güzel bir sunuş oldu” sözleriyle noktaladı.



İTDF, “AMACIMIZ TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİNE KATKIDA BULUNMAK”

İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu (İTDF) Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada, konferansın amacı hakkında şöyle denildi:



“Federasyonumuz her yıl Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir’in Amerikan uyruklu bir Ermeni tarafından şehit edildiği 27 Ocak 1973 tarihi civarında bir anma konferansı düzenliyor. Türk diplomatlara karşı ilk saldırı olarak nitelenen bu olay, ileride başta ASALA olmak üzere çeşitli Ermeni terörist örgütünün gerçekleştireceği bir cinayetler zincirinin ilk halkası olmuştur. 1973 ile 1985 tarihleri arasında Ermeni terör örgütleri tarafından hedef seçilerek 21 ülkede gerçekleşen 110 silahlı saldırıda 34 diplomatımız ile 8 yakını ve 4 yabancı hayatını kaybetmiş, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi yaralanmıştır. Bu yıl beşincisini düzenleyeceğimiz konferansta geçmiş yıllarda olduğu gibi, Ermeni sorunu konusunda anılan terörist grupları destekleyen kesimlerin yıllardan bu yana yürüttüğü olumsuz propaganda dışında pek fazla bilgi sahibi olmayan Batı dünyasına tarihi gerçekleri sunmaya çalışacağız. Amacımız bir daha aynı acıları yaşamamak için geçmişten ders almak suretiyle Türk- Ermeni ilişkilerine olumlu katkıda bulunmaktır. 1915 dönemi hem Ermeni hem de Türk toplumunun büyük acılar çektiği bir dönemdir. ”



PROFESÖR JUSTİN MCCHARTY KİMDİR?

Nüfus, harita, ve tarih araştırmaları dalında uzman bir bilim adamı olan Profesör Justin Mc Carthy, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Louisville Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapıyor.



Balkan Yarımadası ve Yakın Doğu halklarıyla ilgili pek çok incelemesi ve yayınları bulunan McCarthy, Osmanlı İmparatorluğu hakkında ayrıntılı demografik çalışmalarda bulundu ve 2005 yılında TBMM’de Ermeni sorunu üzerine tarihi bir konuşma yaptı. ‘Ölüm ve Sürgün: Osmanlı Müslümanlarının Etnik Temizliği’, ‘Osmanlı Halkları Nüfusu ve İmparatorluğun Sonu’, ‘Van'da Ermeni İsyanı’, ‘Müslümanlar ve Azınlıklar’ konulu kitaplarında Ermeni sorunu konusunu geniş çaplı olarak inceliyor.

Wednesday, January 5, 2011

Doğu Anadolu'da Paylaşım MücadelesiNuray Günay - Ciddiyiz.biz

www.acikistihbarat.com
03.01.2011
Zayıflayan Osmanlı Devleti’ne Avrupa’nın müdahalelerinin artmasıyla birlikte, Türklerin iyi muamelesine karşılık yabancılarla ittifak eden Ermeniler kendilerini ezilen, Türklerin haklarını gasp ettiği bir toplum olarak göstermeye başlamışlardır.


Ermeniler, Islahat Fermanı ile Müslüman ve Müslüman olmayanlar eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybederler, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda, Rusya’dan işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini, Ermeniler lehine ıslahat yapmasını talep etmişlerdir.1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından imzalanan Ayastefanos Anlaşması'nın Osmanlı Devleti'nce kabullenilmek zorunda kalınan 16. maddesi şöyledir:
"Ermenistan'dan Rusya askerinin istilası altında bulunup Osmanlı Devleti'ne verilmesi gereken yerlerin boşaltılması oralarda iki devletin dostane ilişkilerinde zararlı karışıklıklara yol açabileceğinden, Osmanlı Devleti Ermenilerin barındığı eyaletlerde mahalli menfaatlerin gerektirdiği ıslahat ve düzenlemeyi vakit kaybetmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı güvenliklerini sağlamayı garanti eder”. Tarihte ilk kez uluslararası şekil almaya başlamış Ermeni sorunu ortaya çıkmıştır.
1878 yılında toplanan Berlin Kongresi sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması'nın 61. maddesi de Ayastefanos Anlaşması'nın 16. maddesi yerine şu hükmü getirmiştir:
"Osmanlı Hükümeti, halkı Ermeni olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapmayı ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri devletlere bildireceğinden, bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını gözeteceklerdir".
Berlin Antlaşması'nın bu hükmü ile Türk-Ermeni ilişkilerine yabancı güçlerin müdahale edebilmesi hakkı tanınmış olmaktadır.
Rusya tarafından tarih sahnesine konulan Ermeni sorunu daha sonra İngilizler ve Fransızlar tarafından sahiplenilmiş, Osmanlı Devleti’ni yıkma ve paylaşma politikalarının dayanak noktalarından birini teşkil etmiştir.
İlk Ermeni isyanı 1890'da Erzurum'da gerçekleşmiştir. Bunu, yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi,1892-93'te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları,1894'te Sasun isyanı, Babıali gösterisi ve Zeytun isyanı,1896'da Van isyanı ve Osmanlı Bankası'nın işgali,1903'te ikinci Sasun isyanı,1905'te Sultan Abdülhamid'e suikast girişimi ve nihayet1909'da gerçekleşen Adana isyanı izlemiştir.1914'de Zeytun'da 100,1915 Van olaylarında 3.000 ve1914-1915 Muş olaylarında 20.000 Türk, Ermeni mezalimi sonucu hayatlarını kaybetmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında, Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, büyük katliamlara girişmiş, Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük zararlar vermişlerdir.Örneğin Van'ın Zeve Köyü'nün bütün halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler tarafından öldürülmüştür. Ruslar hesabına casusluk yapmışlar, askerden kaçmışlar ya da silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek vatana ihanet etmişlerdir.
Osmanlı hükümeti, "Ermenilerin Müslümanları arkadan vurmaya ve katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını" bildirmekle yetinmiştir.Ancak, olaylar durmak yerine giderek yoğunlaşınca, ordunun birçok cephede savaş halinde bulunması nedeniyle cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğmuştur.
Bu maksatla, 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komiteleri kapatılarak, yöneticilerinden 2345 kişi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıştır.
Diaspora Ermenilerinin her yıl sözde "Ermeni soykırımının yıldönümü" diye andıkları 24 Nisan, devlet aleyhine faaliyette bulunan ve masum insanları katleden 2345 komitecinin tutuklandığı tarihtir.
Ancak, tedhiş hareketleri bir türlü durmak bilmeyince hükümet, ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmek zorunda kalmıştır. Kafkas, İran ve Sina cephelerinin güvenlik hattını oluşturan bölgelerdeki Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi, onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır.
Gerek Osmanlı ve Ermeni, gerekse yabancılara ait istatistikler, I. Dünya Savaşı döneminde Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin nüfusunun en fazla 1.250.000 civarında olduğunu göstermektedir.Osmanlı Devleti yer değiştirme uygulamasına tabi tuttuğu Ermenilerin nakli sırasında, ağır savaş şartlarına rağmen olağanüstü gayret göstermiş, bu gayret, yabancı diplomatlarca da tesbit edilmiştir. Hükümet, göçmenlerin iaşesi ve korunmasına yönelik büyük harcamalar yapmıştır.Uygulamaya ait belgelerde hangi il ve ilçelerde hastane kurulduğu, Ermeni çocuklarından yetim kalanlar için hangi binanın ayrıldığına kadar detaylı bilgiler verilmektedir. Yer değiştirmeye tabi göçmenlerin; sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmaktadır.Zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni kafileler askerler tarafından korunmaktaydı. Buna rağmen zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni nüfusun 438.758’inden 382.148’I zorunlu iskan bölgelerine ulaşabilmiştir. Bunun nedenini biz söylesek itiraz edecek kaynaklara cevabı Agos yazarı, Türkiye’nin önde gelen Ermenicilerinden Baskın Oran söylüyor : “Doğu Ermenileri dağlı, çiftçi, esnaf, zanaatkar idiler ve Kürt beylerine her yıl bir haraç ödemek şartıyla rahat rahat ticaretlerini ve tarımlarını yapıyorlardı. Mafya ilişkisi bu... 1847’de ayaklanan feodal Kürt beyleri ortadan kalkınca haraç verecek adam kalmadı. Kürdistan bölgesinde tam bir kaos yaşandı. Kürtler aç kalınca her yıl altın yumurtlayan tavuğu kestiler.” ”Tehcir sırasında kafilelere saldırarak askerleri ve Ermenileri katledenler mallarına göz diken kürt eşkıyalardı.”
Türkiye’nin Bu durum Osmanlı arşivlerinde de sabittir. Örneğin Diyarbakır civarında 2 bin Ermeninin Kürt eşkıyalar tarafından Mardin’e kaçırılarak öldürüldüğü resmi raporlara yansımıştır.Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun Ermeni Tehciri isimli kitabında şunlar yazılıdır:
“Erzurum-Erzincan arasında da 500 kişilik başka bir kafilenin Kürtlerin saldırıları sonucu katledildiği haberleri alınmış, bunun üzerine Diyarbekir, Mamuretülaziz (Elazığ) ve Bitlis vilayetlerine 14 Haziran 1915 tarihiyle gönderilen şifre telgrafta, sevkiyat sırasında güzergâhta bulunan aşair ve köylülerin taarruzlarına karşı her türlü vasıtanın kullanılması, katle ve gasba cüret edeceklerin şiddetle tedibi emredilmiştir.
Ayrıca 27 Haziran 1915 tarihli bir belgede, Dersim bölgesinde, Dersim eşkıyasının Erzurum’dan sevk olunan Ermeni kafilelerinin yolunu keserek katlettikleri ve onları kurtarmanın kabil olmadığı, Erzurum vilayetinden bildirilmiştir. Hükümet, Dersimlilerin bu cinayetlerinin katiyen caiz olmadığını ve kafilelerin emniyet içinde sevkleri için derhal tedbir alınmasını emretmiştir.”
Türkiye’nin Kürtlerin Ermenilere saldırması yalnızca tehcir sırasında yaşanan bir olay değildir. Doğu Anadolu’da iki ırkçı etnik kimlik yani Ermeniler ve Kürtler 100 yıldır hâkimiyet mücadelesi yürütmektedirler. Doğu Anadolu’nun Türksüzleştirildiğine inanan bu iki etnik gruba ve bugün emperyalizmin maşası açılım meraklılarının Türkiye’yi sürüklemeye çalıştığı uçurumun farkında olan TÜRK Milleti son sözünü söylememiştir.
Badem bıyıkları, çember sakalları ile ümmetten, mozaik teraneleri ile etnik kimlikten söz eden işbirlikçiler, İyi biliniz Her Türk Türkçü, her Türkçü Atatürkçüdür, vatan namusumuz, “Ya İstiklal, Ya Ölüm” parolamızdır.
Açık İstihbarat @ 2011

Sunday, January 2, 2011

Turkish POW Treatment by the British

http://www.tallarmeniantale.com/POWs-blinded.htm
Turkish POW Treatment by the British
We often hear how badly British POWs were treated by the Turks. (Sometimes we even hear how well they were treated in Gallipoli.) But how were Turkish POWs treated by the Brits?The source of the following article is a 2004 book (pictured at right and available here) that is not known to me. But if the story is accurate, it's pretty amazing going, folks. Nothing the Turks could have done to the British POWs could possibly compare with this

For the original article, in Turkish, click here.

Ermeni diasporasinin karalama kampanyalari hizla suruyor.Saldirinin muhatabi Turkiye Cumhuriyeti Devleti’nden ise ciliz birkac karsi cikistan baska tepki yok.Oysa, elimizde oylesine onemli belgeler var ki...Ornegin bu yazida anlatacaklarimi. Cogumuzun bildigini de sanmiyorum.Karamanli yedek subay Ahmet Altinay’in gunlugunu su yuzune cikaran Ahmet Duru’nun, imge yayinlarindan cikan "Katran Kazaninda Sterilize" adli kitabindan...Birinci Dunya Savasi’nda Ingilizlere, 150 bin askerimiz esir dustu. Bu askerlerden bir kismi da Misir’in Iskenderiye sehri yakinlarinda bulunan Seydibesir Usare Kampi’na hapsedildi. Kampin tam adi, "Seydibesir Kuveysna Osmanli Useray-i Harbiye Kampi" idi. Bu kampta, 1918’de Filistin cephesinde esir dusen 16. Tumen’in 48. Alayi’na bagli Osmanli askerleri tutuluyordu. 12 Haziran 1920’ye kadar iki yil boyunca her turlu iskence, eziyet, agir hakaret ve asagilamaya maruz kaldilar.Bu insanlik disi muamelenin nedeni ise Ermeniler idi...Kamptaki, Turkce bilen Ermeni tercumanlarin yalan, yanlis cevirileri ve kiskirtmalari nedeniyle, kamplarin Ingiliz komutanlari, azili Turk dusmani kesilmislerdi.

***Savas bitmisti. Ancak, kamptaki agir kosullar nedeniyle olenler disindaki askerleri teslim etmek, Ingilizler’in isine gelmiyordu. Cunku, olasi yeni bir savasta, bu askerlerin yeniden karsilarina cikabilecekleri, Ermeniler tarafindan, Ingilizlerin beyinlerine islenmisti. Cozum toplu katliamdi...Askerlerimiz, mikrop kirma bahanesiyle, sungu zoruyla dezenfekte havuzlarina sokuldu. Ancak suya normalin cok uzerinde krizol maddesi katilmisti. Mehmetcik, daha ayagini soktugunda, asiri krizol maddesi nedeniyle haslaniyorlardi. Ancak Ingiliz askerleri dipcik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan cikmalarina izin vermiyorlardi.Mehmetcikler, bele kadar gelen suya baslarini sokmak istemedi. Ancak bu kez Ingilizler havaya ates etmeye basladi. Askerlerimiz, olmemek icin comelerek baslarini suya soktular.Ancak basini sudan kaldiran artik goremiyordu. Cunku gozler yanmisti... Disari cikanlarin halini goren siradaki askerlerimizin direnisleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kor oldu.

***Bu vahset, 25 Mayis 1921 tarihinde TBMM’de gorusuldu. Milletvekilleri Faik ve Seref beyler bir onerge vererek, Misir’da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladinin gozlerinin kor edildigini, bunun faili olan Ingiliz tabip, garnizon komutani ve askerlerinin cezalandirilmasi icin TBMM’nin tesebbuse gecmesini istediler.Tabii ki yeni kurulan devletin bin turlu sorunu vardi. Bu hesap sorma isi de unutuldu gitti.***Ama onlar unutmuyorlar... Kendi ihanetlerini bile soykirim ambalajina sarip, dunya kamuoyuna sunuyorlar. En uzucu olani da malum birilerinin, bu karalama kampanyalarina canak tutmasi...Sinan AYGUN - ATO Baskani[Close]

Another look at this chapter (in Turkish) may be found on this page.With great thanks to the translation of Ms. Damla Ozdemir. (A few translation notes follow.) Thanks also to reader M. Niyazi Odyalmaz, who brought this story to my attention.

Mısır'dan dönen Türk esirlerinin bir çoğunun kör olması, buradaki baskıların sadece psikolojik değil işkence ve zulüm boyutuna vardığının da delili olarak ileri sürülebilir. Özellikle bazı Ermeni doktorların tedavi maksatlı olarak kendilerine gelen Türk esirlerin gözlerinin kör edilmesi operasyonunda rol aldıkları da açıktır. Bu olay ilk kez 28 Mayıs 1921 Cumartesi günü yapılan TBMM'nin 37'inci oturumunda Edirne Milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler tarafından gündeme getirilmişti. Bu iki milletvekilinin önergesinde, "Mısır'da bi'l-intizam, İngilizlerin ilaçla temizleme bahanesiyle yeterli miktardan fazla krizol banyosuna sokarak gözlerini kör ettikleri 15.000 vatan evladının üzerinde tatbik edilen bu cinayeti, önceden tasarlayarak uygulayan İngiliz doktorlarla garnizon komutanı ve subayların suçlu ilan edilmelerini" teklif ediyorlardı. İşte bu kitapta, vicdan ve vazife duygularına sahip bedbaht bir şahsın, tesellisi mümkün olmayan dert ve elemlerine şahit olacaksınız.