Wednesday, March 17, 2010

Mr Vicente Todolí
Director, Tate Modern
53 Bankside, London SE1 9TG
15th March 2010
Subject: “Arshile Gorky: A Retrospective”
Dear Mr Vicente Todoli,

As the Federation of Turkish Associations UK (FTAUK)*, we would like to bring to your kind attention an issue which deeply offends the Turkish community in the UK.

To our great dismay, the exhibition “Arshile Gorky: A Retrospective” in your esteemed museum, its brochure distributed to visitors and the optional audio device contain inaccurate information and groundless accusations against the Turks which we found unfitting for an art exhibition.

The expression “Vosdanik Danoian was born around 1904 on the shores of Lake Van, in Armenian Turkey” in the brochure gives a false place name which not only contradicts historical facts, but also infringes upon the very principle of respect to territorial integrity and inviolability of borders. There was nothing called “Armenian Turkey” on the shores of Lake Van around 1904. Nor was there something called “Turkish Armenia” as stated in another part of the brochure.

Moreover, the claim that “the remaining family were driven out of their home by the pogroms of 1915, which are widely recognized as the century’s first genocide.” is not only an arbitrary accusation, but by disregarding the legal definition of ‘genocide’, a distortion and falsification of facts as well.
You should also be aware of the official stance of the British parliament and the most recently released statement that re-iterates the UK government’s position of there being no evidence to claim the events of 1915 as genocide. No other government was in a better position to find evidence if it existed of any such ‘genocide’ because the British were in control of Istanbul and all the Ottoman archives at the end of the First World War.
We unfortunately observed similar accusations against the Turks in the text titled “Apprenticeship” on the wall of the very first room of the exhibition.
In addition to all these, the introduction part of your audio device which states “Turkish attacks on the Armenians became increasingly harsh. In 1915 thousands of Armenians including Gorky’s family were forced from their homes” is totally misleading.
Last but not least, the catalogue of the exhibition also gives a false place name and contains two Armenian propaganda photos one of which has the explanation “The bodies of Armenian children massacred in Turkey during World War I, c.1915” which instigates abhorrence and unfairly blames Turkey which proclaimed independence in 1923.
It is also unfortunate that an exhibition intended to display selected pieces of art ended up with miscarriage of history at a time when Turkey and Armenia have declared their mutual intention of paving the way for normalization of their relations.
The Turkish community in the UK would like to believe that these arbitrary accusations as well as the falsified claims were overlooked by your distinguished museum. To think otherwise would be to accept that the world famous Tate Museum could not avoid falling victim to Armenian propaganda.
As tax payers, voters and citizens of this country of Turkish origin, we entirely respect art as art lovers. Yet, we also strongly believe that art should not be exploited by politically motivated groups and become a tool for hate propaganda.
We therefore request you to revise the above-mentioned materials and to replace them with reasonable, neutral expressions.

Your immediate reply would be much appreciated.
Yours sincerely,
Servet Hassan (Mrs)
General Coordinator
FTA UK
* FTA UK is working on issues concerning the Turkish community and as an umbrella organization consisting of 17 Turkish associations; it represents approximately 300.000 Turkish citizens in the UK.

İTDF Basın Bildirisi

SANATI POLİTİKAYA ALET ETTİLER

Tate Modern Galerisi’nde ‘soykırım’ propagandası

İngiltere’nin ünlü modern sanat galerisi Tate Modern, sözde Ermeni soykırım propagandasına yer vererek sanatı politikaya alet etti.
Ermeni kökenli ressam Arshile Gorky’nin tablolarını sergileyen Tate Modern Galerisi’nin tanıtım broşürlerinde asılsız ‘soykırım’ iddialarına yer vermesine İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu sert tepki gösterdi.


Avrupa’nın en büyük modern sanat galerisi Tate Modern’de 10 Şubat tarihinde eserleri sergilenmeye başlayan Amerikalı ressam Arshile Gorky’yi tanıtıcı broşürlerde ‘Ermeni soykırımı’ iddialarına yer verilmesi İngiltere Türk toplumunu ve sanatseverleri üzdü.

Propaganda fotoğrafları içeren Gorky’nin eserlerini tanıtıcı katalog ve diğer materyellerde aynı iddialar tekrarlanıyor.

İddiaların hiç bir dayanağı yok
Sanat eserlerinin sergilendiği bir galerinin hiç bir dayanağı olmayan Ermeni iddialarının gündeme getirildiği bir platforma çevrildiğini belirten İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu (İTDF), Tate Modern Galerisi’ne yazdığı mektupta, sergiyi tanıtıcı materyellerden sözde ‘soykırım’ iddialarının çıkarılmasını talep etti.
Sanatseverleri Tate Modern Galerisi’ni protesto etmeye davet eden İTDF Genel Koordinatörü Servet Hassan “Tate Modern Galerisi’nin Ermeni ‘soykırım’ lobicilerinin propaganda alanına dönüştürülmesini kınıyoruz. Sergiyi tanıtan broşürler ve diğer materyeller asılsız ve yanıltıcı ifadeler içeriyor.

Arshile Gorky’nin adından başlayarak doğum tarihi, yeri ve hayatı hakkındaki bilgilerin şüpheli olduğunu uzmanlar açıklıyor.
Arshile Gorky’nin ölümünden sonra yeğeni Karlen Muradyan’ın yazdığı ve sahte olduğu ispatlanmış mektuplara dayanarak bir ‘soykırımdan kurtulan ressam efsanesi’ yaratılmış. Bu sergiye atfen İngiliz basınında yer alan yazılar Türk toplumunu derinden yaralıyor.
Tate Galerisi’ni konu hakkında uyararak bu haksız ve dayanaksız iddiaların sergi tanıtım materyellerinden çıkarılmasını talep ettik.
İnsanları birbirine yaklaştıran ve anlamaya yönelten sanatın politikaya alet edilerek onları birbirine düşman etmek için kullanılması çok üzücüdür” dedi. Protesto hakkında daha fazla bilgi isteyenlerin http://www.turkishfederationuk.com/ adresini ziyaret etmeleri öneriliyor.

Gorky Ermeni olduğunu gizlemiş

Gerçeküstücü ve soyut dışavurumcu tabloları ile tanınan sanatçının 1902- 1905 yılları arasında Van civarında doğduğu iddia ediliyor. Asıl adı Vosdanik (Manoog) Adoyan olan sanatçının babası 1910 yılında karısını, üç kızını ve oğlunu ardında bırakarak daha iyi bir ekonomik hayat için Amerika’ya iltica etmiş. 1915 olayları sonrasında Rus orduları ile birlikte o dönem Rusların kontrolünde olan Erivan’a göç eden sanatçının annesinin 1919 yılında Ermenistan’daki zor koşullara dayanamayarak açlıktan hayatını kaybettiği söyleniyor.

Kızkardeşi ile birlikte 1920 yılında önce İstanbul, ardından Atina üzerinden Amerika’ya göç eden sanatçı kısa bir süre babası ile yaşadıktan sonra ailesini terkederek sanat hayatına atılmış.
Kendisini ünlü Rus yazar Maxime Gorky’nin yakın akrabası olarak tanıtan ressam, Arshile Gorky adını kullanmaya başlamış.

Çevresindekilere zaman zaman Rus bazen de Gürcü olduğunu söyleyen ressam 31 yaşında evlendiği eşinden Ermeni olduğunu ölene dek gizlemiş. Geçirdiği trafik kazası sonucu depresyona giren ressam, eşinin çocuklarını alarak kendisini terk etmesinden bir süre sonra 1948 yılında intihar ederek hayatına son vermiş.

Sanat hayatının ilk yıllarında Picasso, Cezanne ve Matisse gibi bir çok ünlü sanatçının etkisinde kalan ressamın eserleri ileriki yıllarda sanat çevreleri tarafından kabul görmüş.
Ünlü bir çok sanat galerisinde tabloları sergilenen Gorky’nin eserleri 3 Mayıs 2010 tarihine kadar Tate Modern Galerisi’nde sergilenecek. Tate Modern bu süre içinde sanatçıyı tanıtan bir dizi etkinlik yapmayı planlıyor.

Parlamentolarda alınan kararlar siyasidir

İTDF Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada ‘soykırım’ suçlamasının olayların tarihsel boyutu irdelenmeden ve hukuki bir dayanağı olmadan dile getirilmesinin maksatlı olduğu; 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ‘soykırım’ suçunun tanımlandığını ve 1915 Ermeni tehcirinin bu kapsama girmediği belirtildi.
Açıklamada, 1915 döneminin hem Ermeni hem de Türk toplumunun büyük acılar çektiği bir dönem olduğu ve bu acının bazı çevreler tarafından istismar edilerek Türk- Ermeni düşmanlığı yaratılmaya çalışıldığı vurgulandı.
Geçtiğimiz günlerde, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde alınan Ermeni soykırımını tanıma kararı konusunda açıklama yapan İTDF Başkanı Şener Sağlam “ABD, İsveç ve benzeri bazı ülkelerin parlamentolarında alınan kararlar tamamen siyasidir.
Bu girişimlerin Türkiye'yi soykırım iddiasıyla baskı altına alma, Türkiye siyasetini soykırım iddiasıyla yönlendirme amacı taşıdığını hepimiz biliyoruz.
Bu ülke parlamentolarını kendi geçmişleri ile yüzleşmeye davet ediyoruz” dedi. Başkan Sağlam “Kurt dumanlı havayı sever. Anavatanımızda yaratılan dumanlı havayı fırsat bilen bazı sözde ‘dost’ ülkelerin parlamentoları ‘soykırım’ iddialarını tartışmaya başladılar. 95 yıl önce yaşanan trajik olayların bugün parlamentolarda tartışılmasının nedeni hali hazırda bugün kendilerinin yaptığı kıyımları gözden kaçırmak ve dikkatleri başka yöne çekmek içindir.

Afganistan’da, Irak’ta, Yemen’de, Filistin’de, Bosna’da, Karabağ’da olanlar meydanda! Hepimiz biliyoruz ki Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken 5 milyon Osmanlı hayatını kaybetmiştir. Osmanlı tebası olan Ermeni kayıpları da dahil olmak üzere 5 milyon kişinin yer yüzünden silinmesinin birinci dereceden sorumlusu aç gözlü Batılı emperyalist güçlerdir.
Batılılar önce katlettikleri Müslümanların hesabını versin!” dedi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Batılı güçler ve Rusya tarafından parçalanması sürecinde 4 milyonu sivil olmak üzere Osmanlı tebasına mensup 4 kişiden biri hayatını kaybetmişti. Osmanlı İmparatorluğu tarafından yüzyıllarca ‘Millet-i Sadıka/ Sadık Millet” olarak tanımlanan Ermenilerin bu süreçte önce Ruslar sonra Batılı güçlerin kışkırtması sonucu gerçekleştirdikleri ayaklanmalar ve katliamlarda 523 bin Müslüman/Türkü katlettikleri kaydediliyor.

Londra, 17 Mart 2010

Editöre Notlar

İTDF hakkında bilgi:
İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu (İTDF) bünyesinde onaltı derneği barındıran bir çatı örgütüdür. İngiltere'de yaşayan Türkler arasındaki birlik, beraberlik ve dayanışmayı güçlendirmek, Türk toplumunun kendi kimliğini koruyarak İngiliz toplumuna uyumuna yönelik çabalara katkıda bulunmak, sahip olduğu hakları korumak ve güçlendirmek, ortak sorunlarının çözümü ve ortak çıkarlarının savunulması için çaba göstermek, Türk-İngiliz dostluğunun geliştirilmesine katkıda bulunmak, Türk kültürünü ve tarihini tanıtmak, Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilgilendiren konularda çalışmalarda bulunmak üzere kurulmuştur.

İTDF ile iletişim:
E-posta: turkishfederationuk@yahoo.co.uk
Posta: İTDF, 41 Camberwell Church Street, London SE5 8TR
Telefon : + 44 (0)77 8890 8803

Saturday, March 6, 2010

İttihatçılar Taşnaklara Ne Önermişlerdi?
Tuncay Yılmazer - Gelibolu'yu Anlamak
www.acikistihbarat.com
05.03.2010

“….Talât Bey’in evine gidip konuştuk faydasız…Taşnaksutyun , İttihat’ın yararına ve onun yanında çalıştıktan sonra , şimdi onun darbeleri altında…” (25 Nisan 1915 Pazar, Osmanlı Meb’usan Meclisi Üyesi Krikor Zohrab Efendi’nin Günlüğünden)

Ermeni Sorunu hâlâ güncelliğini koruyor, zaman zaman gündemden düşer gibi olsa da ufak bir kıvılcım tartışmaları yeniden alevlendiriyor.

Genel olarak baktığımızda tartışmalar Ermenilere soykırım yapılıp yapılmadığı, Ermenilerin hainlik yaptıkları için tehcir edildiği vs. gibi konuların etrafında şekilleniyor, Osmanlı Ermenilerin kurduğu partilerin özellikle de Ermeni Taşnak Federasyonu ile İttihat-Terakki Cemiyeti’nin inişli çıkışlı ilişkileri Ermeni Sorununu inceleyen araştırmacılarca nedense pek gündeme getirilmiyor. Oysa ben sorunun İttihat Terakki Cemiyeti ( İTC ) ve diğer Ermeni Örgütler arasındaki ( özellikle de Taşnaksutyun Partisi ) arasındaki ilişkiler açısından da ele alınmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.İkinci olarak da 1914 yılı içerisinde ortaya çıkan savaş tehlikesinin başta Taşnaklar olmak üzere bu örgütlerce nasıl algılandığının üzerinde durulmalı. “Türkler soykırım yaptı” ya da “Ermeniler hainlik etmişti.” gibi toptancı yaklaşımlar bilimsel değil, her şeyden önce adil değil.

Her ne kadar bazı Ermeni araştırmacılar aradaki iletişimin 1912 yılında bittiği söylese de elimizde savaş çıkana kadar devam ettiği yönünde yeterince kanıt var. Taşnaksutyun Partisi aslında gerek ilke gerek teşkilatlanması açısında İttihat-Terakki ile çok benzeşiyor.

Diğer Ermeni partileri ( Hınçak ve diğerleri ) II. Meşrutiyet ilan edilmesinden önce ve sonrasında da her zaman için İTC ‘ne mesafeli kalmışlardı. Oysa Taşnak Federasyonu zaman zaman inişli çıkışlı da olsa İTC ile her zaman iletişim kanallarını açık tutmuştur. Taşnaklar Ermeni komitelerinin en dürüst ve en doğrusu olarak kabul ediliyordu.[i]Cemal Paşa anılarında “Biz Ermenileri ve özellikle de onların ihtilalcilerini Rum ve Bulgarlardan daha çok severiz.” diye yazacaktı. "Çünkü onlar bu iki milletten daha mert ve daha kahramandırlar. İki yüzlülük bilmezler. Dostluklarında sadık , düşmanlıklarında metindirler. Biz Ermeniler ile Türkler arasındaki düşmanlığın başlıca sebebinin Rusya siyaseti olduğu inancındayız."[ii] diye yazmıştı.

İki örgüt arasındaki ilk yakınlaşma İTC’nin Selanik kanadından Cemal Paşa ve Paris kanadından Dr. Bahaattin Şakir bey’in çabalarıyla II. Jöntürk kongresi öncesi olmuştu. Kongre 29 Aralık 1907'de Paris’te toplanmış, Taşnaksutyun delegeleri de katılmışlardı. Kongrede padişahı devirmek için silahli mücadelede dahil her türlü yönteme başvurulması , genel ayaklanmaya uygun bir ortam hazırlanması kabul edilmişti. [iii]
Hareket ordusunu 22 Nisan 1909'da ellerinde çiçeklerle ziyarete gelen Ermeni kadınlara Enver Bey ve yanındakiler “Yaşasın Taşnaksutyun Cemiyeti!” diye alkışlarla karşılık verecekti. [iv] Her iki örgüt arasındaki ilişkiler diğer Ermeni örgütlerin tepkisini çekmekte gecikmemişti. Bazı İttihatçı mebusların Taşnaklara Ermeni Devrimci Federasyonu ile birleşme önerisinde bulundukları söylentisi bile çıkacaktı.[v] M. Raif Ogan “Sultan Abdülhamit-İftiralara Cevaplar” adlı eserinde İttihatçıları özellikle bu konuda ağır bir dille eleştirecektir: “İstibdada ve Sultan Abdülhamit’e nefret izharında acele edenler , kendi milli hakimiyetlerini baltaladıklarını o günlerde anlayamadılar ve İttihad komitasının gaflet ve cehaletine ayak uydurdular. Hepsinin yazılması da İttihad ve Terakki’nin propagandası tesiriyledir. O günlerde Ermeni komitacısı ile hürriyet fedaisi arasında ayrılık kalmamıştı! Bu basiretsizliğin acı misallerini bir çok kanlı komitacıların İttihad ve Terakki namzedi olarak meb’us seçilmeleri ile gördük. Karakin Pastırmacıyan adındaki komitacının müfrit taşkınlıklarına Rusya Çarlığı bile tahammül etmemiş, ve bu adam oradan Osmanlı ülkesine kaçıp kurtulmuştu. Rusya iadesini istiyorken İttihad Terakki o’nu Erzurum’dan meb’us çıkardı ve Rusya’nın taleplerine karşı harbi göze alacak derecede ahmakâne cür’et göstererek herifi himaye etti.[vi]
Ancak , Taşnaklar 31 Mart Vak’ası sonrası Adana’da Ermenilerle Türkler arasında çıkan olayları araştırmakla görevli iken şüpheli şekilde ölü bulunan Edirne Mebusu Agop Babikyan’ın ölmeden önce yazdığı ve ailesi tarafından saklandığı iddia edilen Adana olayları ile ilgili raporun açıklanması üzerine 18 Temmuz 1912'de ittifakın bittiğini ilan ettiler.[vii] Taşnaksutyun yayın organı Troşag 13 Nisan 1913'de ITC’yi , Taşnakların içtenliğini ve çabalarını sistemli bir şekilde boşa çıkartmakla suçlayacaktı. Tüm Ermeni partileri aralarındaki işbirliğini artırıp Vilayat-ı sitte bölgesindeki reformların yaşama geçirilmesini talep ettiler. Krikor Zohrab, Vartkes Efendi gibi Ermeni ileri gelenleri diğer ülke büyükelçileri ile temasa geçtiler. Hedef özerk bir Ermenistan’dı.[viii] Ancak görüşmeler devam etti. İttihatçı mebuslardan Ermeni kökenli Hallaçyan Efendi aracılığıyla Cemal Bey, 1913 Aralığında Taşnak temsilcileri ile bir araya gelmiş, büyük güçleri doğu meselelerine katmamalarını, sonuçların geri dönülemez olabileceğini söylemişti.[ix] Cemal Paşa’ya göre reformlar kabul edilse bile Doğu’daki Müslümanlar Ermenilere karşı ayaklanabilecek, Rusya bunu bahane edip Doğu vilayetlerini işgal edebilecekti.

İç ıslahat teşebbüslerinin harpten sonraya ertelenmesinin gerektiğini Taşnaksutyun liderlerine söylendi.[x] Kutlu’nun da haklı olarak belirttiği gibi zihniyet olarak Ermeni milliyetçileri de İttihatçılardan farklı değildi. İttihatçıları buna karşılık İstanbul’da terör olaylarını başlatmakla tehdit ettiler.[xi]

Yeniköy Antlaşması 8 Şubat 1914'te Sadrazam ve Dışişleri Bakanı Sait Halim Paşa ile Rusya’nın İstanbul Maslahatgüzarı arasında imzalanmıştı. Antlaşma maddeleri Osmanlı İmparatorluğunu Rusya karşısında bir hayli sıkıntılı duruma soktuğu açıktır. Doğuda 6 vilayet ikiye ayrılacak ve iki ayrı Avrupalı müfettiş tarafından yönetilecekti. Müfettişlere geniş yetki veren bu antlaşma, Babıali’yı Rusya’ya ya karşı sorumlu hale getiriyordu. [xii] Savaşa girme kararında bu antlaşmanın büyük önemi vardır. Cemal Paşa hatıralarında “Kapitülasyonları ve Cebel-i Lübnan imtiyazlarını kaldırmak ana düşüncelerimizden olduğu gibi , son zamanlarda Rusya’nın baskı ve zorlamasıyla kabul ettiğimiz Doğu Anadolu ıslahatına ait itilafnameyi de yırtmak istiyorduk.[xiii] diyecekti.
8.Taşnak Kongresi
Ufukta savaş bulutları belirmiş ve Osmanlı İmparatorluğu’nun da tarafını belirlemesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Bab-ı Ali, Almanya ile ittifak sözleşmesi yapacaktır. İşte seferberlik kararının da alındığı Ağustos ayı başında Erzurum’da, Doğu Anadolu vilayetlerinin en güçlü Ermeni örgütü olan Taşnaksutyun cemiyetinin kongresi toplanır.

Kongreye dair İttihat Terakki Cemiyeti’nden de delegeler katılıp katılmadığına dair Türk kaynaklarındaki bilgiler çelişkilidir. ITC Hükümetinin Mavi Kitaba karşılık olarak çıkardığı “Beyaz Kitap- Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtilal Hareketleri” olarak adlandırılan kitapta Taşnak 8.Kongresi kararlarından bahsedilmekte. Ancak kongreye İTC temsilcilerinin de katıldığı belirtilmiyor.[xiv]

Salahi Sonyel, kongrenin Temmuz ya da Ağustos ayılarında yapıldığını, İTC yetkililerinin katıldığına dair hiçbir Türk belgesi olmadığını, kongre sonuçları ile ilgili değişik yorumlar yapıldığını belirtiyor. Papasian , Jön Türklerin 1907 antlaşmasını yeniden hayata geçirilmesini istediğini belirtirken, Taşnaklar devlete bağlı kalacaklarını ancak Rus Ermenilerin yaptıklarından sorumlu olmayacaklarını belirtmişler. Sonyel’in aktardığı başka bir kaynak ise Ermenilere otonomi vaad edildiğini belirtiyor. [xv] Türk resmi tezlerinin başlıca eseri olan Kamuran Gürün Esat Uras’ın bu kongreye hükümet temsilcisi gönderildiği iddiasını reddettiğini belirtiyor. Ancak Clair Price’den aktararak bunun gerçekleşmiş olabileceğinin altını çiziyor:

“İstanbul Meclisi’ndeki Ermeni Grubu , Enver Hükümeti 1914'te harbe girerken Erzurum’da kongrelerini yapıyorlardı. Hükümet temsilcileri onları orada ziyaret etti ve ilk hedefi Rusya’yı geri atmak olan Panturan projesini sundu. Rus Maveray-ı Kafkas’ının taksimi teklif ediliyor, fethedilecek toprakların Ermeniler, Gürcüler ve Tatarlar arasında taksim edilip hepsine Osmanlı hakimiyeti altında otonomi vaat ediliyordu. Ermeni grubu eğer harp zaruri olursa Osmanlı vatandaşı olarak vazifelerini yapacaklarını, fakat hükümetin tarafsız kalmasını tavsiye edeceklerini söylediler.”[xvi]

Toynbee, Papazyan ve Kaçaczuni’den de benzer alıntılar yapan Gürün, Erzurum Kongresi’ne İttihat Terakki’den temsilci gitmiş olabileceğini, kongrede Türkiye’deki Ermenilerin muhtemel bir savaşta hükümete karşı cephe alınmamasının kararlaştırıldığını, ancak bu kararın tutulmadığını belirtirken, İttihatçılardan kimin katıldığını, tam olarak ne teklifte bulunulduğunu yazmıyor. ( Bunu belirlemenin de güç olduğunu belirtiyor.)[xvii]

Taşnak Kongresi Erzurum’da 2-14 Ağustos 1914 tarihleri Erzurum’da yapıldı.[xviii] Ermeni Soykırımı iddialarının popüler kaynaklarından Yves Ternon gibi Tarık Zafer Tunaya’da Talat Paşa’nın isteğiyle bu tarihlerde yapıldığını belirtiyor.[xix] Talat Paşa’nın isteğiyle toplantı yapılması hayli ilginç ve önemli bir bilgi. Muhtemelen Talat Paşa özellikle Doğu Anadolu’da ( reform planlanan bölgelerde) Osmanlı Ermenilerini temsil eden Taşnaksutyun cemiyeti’nden çıkabilecek muhtemel savaşta safını belirlemesini istemiş olabilir. Ternon “İttihad’ın dar görüşlü milliyetçiliğini eleştirmek ve bunun Türk olmayan diğer unsurlar karşısında sergilediği düşmanlıktan kaygı duymakla birlikte , Taşnaksutyun savaşı engellemek için bütün gücüyle hükümetle işbirliği yapmaya karar verdiğini" belirtiyor.[xx]

Türk kaynaklar arasında bu kongreye ittihatçıların ilgisine dair daha net bilgiler veren Tunaya, kongreye İttihat-Terakki Fırkası Katib-i Umumisi Dr.Bahaattin Şakir ile Azerbeycan Müfettişi Ömer Naci Bey’lerin İttihat-Terakki adına katıldığını belirtiyor.[xxi] Söz konusu girişimin hükümet kaynaklı olmaktan ziyade ITC Merkezi Umumi kaynaklı olduğu ortada. Her iki ismin de Talat’a yakın oldukları biliniyor. Bahaattin Şakir’in biyografisini yazan Hikmet Çiçek’te bu kongreye aynı isimlerin katıldığını belirtiyor, ancak ne söz verildiğinden bahsetmiyor.[xxii] İttihat Terakki Katib-i Umumisi Dr. Bahaattin Şakir Ermeni Tehciri konusunda suçlanan isimlerin başında geliyordu. Galip Vardar, İttihatçı Sapancalı Hakkı ve Hüsrev Sami’nin Bahaattin Şakir’le savaştan önceki bir diyaloglarından bahseder. Bahaattin Şakir ” Haydi Bakalım Erzurum’a gidiyoruz. Ermenileri tehcir edeceğiz” demiş. Her ikisi de şaşırmış. “- Peki Ermenileri tehcir edeceğiz, mal ve mülkleri ne olacak? Bu hususta bir program var mıdır?” deyince “-Yahu ne program olacak. Ermenileri tehcir edeceğiz dedik ya… Alt tarafı anlayın işte.” diye yanıtlamış. Her ikisi de Bahaattin Şakir’in Ermeni Tehcir etme konusundaki yaklaşımını doğru bulmamış, “bizim kanunsuz, nizamsız işlerde gözümüz yoktur” demişler.[xxiii]
Kongre görüşmelerine başlamadan önce seferberlik emri çıkarıldığı haber alındı. Dr. Bahaattin Şakir, Ömer Naci ve Hilmi Bey yönetiminde bir heyet 3 Ermeni şefiyle ( Vramian, Rostom ve Aquini ) görüşme talebinde bulundu.[xxiv] Tunaya, İttihatçı temsilcilerin Ermeni liderleriyle ayrı ayrı konuştuklarını , fakat Van’da Ömer Naci-Papazyan konuşmasında olduğu gibi görüşmelerde olumlu bir sonuca varamadıklarını belirtiyor. Tunaya’ya göre İttihatçıların önerileri Doğu Anadolu’da özerk bir Ermenistan’ın kurulmasıydı. [xxv] Ternon, İttihatçı delegelerin önerileri hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi veriyor: Transkafkasya halkının ( Gürcü, Tatar, Azeri vs.) geniş isyan planı ayrıca Ermeniler Ruslara karşı Osmanlı İmparatorluğu’nu desteklerse Kafkasya’daki Erivan, Kars, Elizabethpol eyaletleriyle Van, Bitlis, Erzurum vilayetlerinin sancaklarını içine alan özerk bir yönetim hakkına sahip olacaklardı.

[xxvi]“Başarımız Ermenilerin pozisyonuna bağlı. Eğer bizimle yürürseniz Kafkasları beraberce paylaşırız. Tiflis, Kutayis, Batum ve Trabzon limanının bir kısmı Gürcistan’a verilir. Bakü, Elizabethpol ve Dağistan Müslüman bütünlüğüne dahil olur, Erivan, Kars, Elizabethpol’ün doğu kısmı, Van, Bitlis ve Erzurum vilayetleriyle birlikte Erzurum’u oluşturur[xxvii].

Taşnakların Kafkasya’da Rus İmparatorluğu’na karşı bir isyan başlatmasının söz konusu olmadığını belirtip bu teklife olumlu yanıt vermemesinin İttihatçıları kızdırdığı anlaşılıyor.

Talat Paşa , daha sonra Rusların kurduğu Ermeni birliklerinde komutanlık yapacak olan ( o dönemde Osmanlı Mebusan Meclisi’nde milletvekili ) Karekin Pastırmacıyan’a Taşnaksutyun’un tutumunu beğenmediklerini , İTC’nin yapacaklarında artık özgür olduğunu belirtmişti.[xxviii]
Peki kongrede Taşnaklar ne konuşmuşlardı? Ermeni kaynakları kongreden bazı üyelerin ısrarlı isteklerine rağmen Rus Komutası altında Ermeni taburları oluşturulması kararı çıkmadığını belirtiyor.[xxix] Kongre , yirmisekiz oturumdan sonra Ermenileri yaşadıkları ülkenin yurttaşlık görevlerini yerine getirmeye çağıracaktır[xxx] Ancak kongre kararına rağmen sonraki gelişmelerle Pastırmacıyan ve Antranik’in başı çektiği grup Ruslarla işbirliği kararı alacaktır.
Sonuç
Elimizdeki bilgileri toparladığımızda, İTC’nin Doğu Anadolu’daki en güçlü Ermeni örgütü olan Taşnaksutyun’a Birinci Dünya Savaşı’nın hemen arefesinde Ruslara karşı Osmanlı İmparatorluğu’nun yanında oldukları takdirde 3 vilayeti önerdikleri ( Erzurum, Bitlis ve Van) ortaya çıkıyor. Balkan Savaşı sonrası istikametini Türk milliyetçiliği olarak belirlemiş olan İttihat Terakki Cemiyeti’nin asırlardır Türklüğü ve Müslümanlığıyla gönüllerde yer etmiş bir şehri Ermenilere teklif etmesindeki garabete mi şaşırmalı?
Yoksa Ermeni birliklerinin en önde gelen komutanlarından birinin İttihatçıların bir zamanlar can dostu olan Pastırmacıyan olduğuna mı hayret edilmeli? Kuşkusuz bunlar ayrı tartışma konusu.
Benim asıl dikkat çekmek istediğim nokta her iki tarafında popüler kaynaklarının bu kongrenin üzerinde pek durma ihtiyacı hissetmemesi. Talat Paşa’nın isteğiyle yapıldığı belirtilen 8.Taşnak kongresi ile ilgili bilgiler hem Türk hem Ermeni araştırmacıların çalışmalarında nedense üzerinde fazla yorum yapılmadan üstünkörü şekilde veriliyor. Bu konuda her iki tarafın popüler çalışmalarını ele aldığımızda gerek Prof. Vahakn N. Dadrian’ın , Taner Akçam’ın gerekse Prof.Yusuf Halaçoğlu’nun çalışmalarında bilgi bulunmaması doğrusu şaşırtıcı. Kanımca sözkonusu toplantı “soykırım yapıldı” ya da “Ermeniler hainlik etti” görüşlerini destekleyenlerin argümanlarına uymuyor.

Ermenilere soykırım yapıldığını savunanlar , soykırıma uğradığını iddia ettikleri toplumun ileri gelenlerin İttihat Terakki ile zamanında yakın işbirliği içerisinde olduğunu açıklamaktan kaçınıyor. Rus Ordusunun 1914 sonlarından itibaren hızla Osmanlı topraklarında ilerlediği sırada Antranik ,Pastırmacıyan gibilerin yönetimindeki Ermeni çetelerinin Müslüman sivillere yaptığı katliamları, yine binlerce Müslüman sivilin göç etmek zorunda kaldığını görmezden geliyor. ( 1917 sonrasında aynı katliamlar bu sefer Rus Ordusu çekilirken tekrarlanmıştır.) “Ermeniler hainlik etti” argümanını savunanlar ise darbeyle iş başına gelmiş , İttihat Terakki Fırkası Merkez komitesinin zamanında işbirliği yaptığı Taşnaklarla savaş öncesinde de pazarlıklara girdiğini açıklamıyor, savaş sırasında binlerce Ermeni sivilin, kadın, çoluk-çocuğun o günün şartlarında zorla göç ettirilmesi kararını ise savunmakta zorluk çekiyor.


Cemal Paşa anılarında haklı olarak zorla yerinden edilen Müslümanlar için serzenişte bulunur: ” Rus istilâsı sırasında Ermeni zulüm ve ve cinayetlerinden kurtulmak için Diyarbakır üzerinden Halep ve Adana yoluyla Konya’ya, Erzurum ve Azerbeycan’dan Sivas’a iltica etmiş olan Türk ve Kürt muhacirlerin gösterdikleri manzara bundan daha az vahim değildi. Fakat o zavallılar Müslüman oldukları için hiçbir Alman ya da Amerikan misyoneri onlar için rapor yazmadı ve onların felâket ve sefaletini münasip bir dille açıklama ihtiyacını vicdanında hissetmedi.[xxxi] Standford Shaw, 1919 yılında mütareke döneminde yayınlanan Tasvir-i Efkâr gazetesine dayanarak resmi olarak 1.604.031 müslümanın Rus ve Ermeni saldırılarından dolayı göç ettiğini, bunların yaklaşık %43.7 ( 701.166 ) ‘nin açlık, hastalık ya da katliam nedeniyle öldüğünü belirtiyor.[xxxii] Savaştan sonra Erzurum valisi resmi olarak göç ettiği saptanan 448.607 müslümandan sadece 173.304'ünün şehre dönebildiğini bildirecektir. [xxxiii] Yakın zamanda Murat Bardakçı tarafından yayınlanan “Talât Paşa’nın Evrak-ı Metrukesi”nde zorunlu tehcire tabi olan Osmanlı Ermenisini 924.158 olarak veriliyor.[xxxiv] Prof. Yusuf Halaçoğlu ise tehcir edilen Ermeni sayısını 438.758, tehcir sırasında çeşitli nedenlerle ölen Ermeni sayısının 56610 olduğunu belirtirken.[xxxv] Ermenilere soykırım yapıldığını savunan Yves Ternon ise ölü sayısının 600000 olduğundan bahsediyor.


Ermeni Tehciri , yıllardır işbirliği yapmış, fedai örgütleri de dahil bir çok açıdan birbiriyle benzeşen İttihatçılarla Taşnakların sivil halk üzerinden kanlı bir hesaplaşmasıydı. Sonuç her iki taraftan da birer milyona yakın kişinin göç etmek zorunda kaldığı acılarla dolu bir “beraberlik”ti. Kaç kişinin öldüğünü tam olarak tesbit etmek ise mümkün değil. Aradan neredeyse bir asır geçse de, üzerinde tartişmaların hâlâ devam ettiği, binlerce Osmanlı vatandaşının göç etmek zorunda kaldığı, yollarda hastalıklardan, katliamlardan dolayı öldüğü olaylara götüren süreci ve zihniyeti çok iyi tahlil etmek, ırkçılığın, kontrolden çıkmış “dışlayıcı milliyetçiliğin” nelere yol açabildiğini görmek, ayrıntılarda gizlenen gerçekleri ortaya çıkarmak gerekiyor.


[i] Büyük Felaket , 1915 Katliamı ve Ermeni Sorunu, Re Yayıncılık, İstanbul, Nisan 2005 s. 76
[i] Cemal Paşa, Hatırat ( 1913-1922), Nehir Yayınları, Nisan 2006,İstanbul ,s. 340
[ii] Cemal Paşa s. 330 ( Paşanın burada özellikle Taşnakları kastettiği hatıralarının ilgili bölümleri okunduğunda ortaya çıkıyor. Örn. s. 347)
[iii] Sacit Kutlu, Milliyetçilik ve Emperyalizm Yüzyılında Osmanlı Devleti, Bilgi Üniversitesi Yayınları , 1. Baskı, Haziran 2007, İstanbul s.221
[iv] Kutlu s.258
[v] Kutlu s.275
[vi] M.Raif Ogan, Sultan Abdülhamid-İftiralara Cevaplar, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2008, s.25
[vii] Kutlu s.317
[viii] Kutlu 379
[ix] Kutlu 425
[x] Cemal Paşa , s. 381
[xi] Kutlu 426
[xii] Yusuf Halaçoğlu “Ermeni Tehciri” Babıali Kültür Yayıncılığı, 14.Baskı , 2008 İstanbul, s.46-47
[xiii] Cemal Paşa ,s. 380
[xiv] Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtilâl Hareketleri- İttihat Terakki Raporu Beyaz Kitap, Kaynak Yayınları , 2006 s. 174-178
[xv] Salahi Sonyel , The Great War and The Tragedy Of Anatolia, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2001, 2.Baskı s. 83
[xvi] Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Remzi Kitabevi, 8.Basım , s. 281
[xvii] Gürün s. 281-283
[xviii] A. Avagyan “İttihat Terakki Cemiyeti ile Ermeni Siyasi Partileri Arasındaki İlişkiler” Ermeniler ve İttihat Terakki, İşbirliğinden Çatışmaya içerisinde , Aras Yayıncılık, Kasım 2005 , İstanbul, s.131
[xix] Tarık Zafer Tunaya , Türkiye’de Siyasi Partiler C:3 İttihat ve Terakki, Bir Çağın, Bir Kuşağın, Bir Partinin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2007, 3.Baskı s.648
[xx] Hovanissian’dan aktaran Ternon Ermeni Tabusu, Belge Yayınları, İstanbul, 1993 , s.246 20. numaralı dipnot
[xxi] Tunaya , s.648
[xxii] Hikmet Çiçek, Dr. Bahaatin Şakir, İttihat ve Terakki’den Teşkilât-ı Mahsusa’ya Bir Türk Jakobeni, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2. Baskı , Nisan 2007 s. 122
[xxiii] Galip Vardar’dan Aktaran Çiçek s.134
[xxiv] Avagyan , s. 132
[xxv] Tunaya a.g.e s. 649
[xxvi] Yves Ternon, s. 230
[xxvii] Minassian, “Birinci Dünya Savaşı öncesinde İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Ermeni Devrimci Federasyonu Arasındaki İlişkiler” Ermeniler ve İttihat Terakki, İşbirliğinden Çatışmaya içerisinde , Aras Yayıncılık, Kasım 2005 , İstanbul,s.203
[xxviii] Avagyan s. 132
[xxix] Minassian s.203
[xxx] Minassian s. 203
[xxxi] Cemal Paşa s. 485
[xxxii] Standford Shaw, The Ottoman Empire in World War I, Volume 2, Türk Tarih Kurumu, 2008 s. 993
[xxxiii] Shaw s. 993
[xxxiv] Murat Bardakçı “Talât Paşa’nın Evrâk-ı Metrûkesi” Everest Yayınları 2008, s. 77
[xxxv] Halaçoğlu s. 97-98 ( Halaçoğlu bu rakamdan sadece 9-10.000 tanesinin eşkıyalarca öldürüldüğünü, geri kalanların hastalık ve açlıktan ölmüş olabileceğini yazıyor) Bu arada Halaçoğlu’nın Osmanlı arşivlerine, Murat Bardakçı’nın ise Talât Paşa’nın kara kaplı defterini kaynak alarak verdiği tehcir edilen Ermeni sayısında büyük fark olması dikkat çekici.

http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=8685