Monday, January 12, 2009

KIM, KIMDEN ÖZÜR DÝLEMELI???

"Bayrak bir ulusun baðýmsýzlýk sembolüdür. Düþmanýn da olsa, saygý duymak gerekir." (1922)
Mustafa Kemal ATATÜRK


Deðerli arkadaþlar,
Yunan, Bulgar, Sýrp halklarý Osmanlýdan baðýmsýzlýðýný alýnca Ermeniler de ayný yolda örgütleniyor. Ermeniler Ýstanbuldan Vana kadar biçok kentte dernekler kurup silahlanýyorlar. Bu arada Osmanlý, Birinci Dünya Savaþýna giriyor. Mart 1915 de Rusya, Doðu Anadoluya giriyor. Rus desteðini alan Ermeniler, 11 Nisan 1915 de Van’da isyan çýkartýp, Osmanlýya karþý BAÐIMSIZLIK SAVAÞINI baþlatýyor.
AB-D ve Rus emperyalizminin kullandýðý ve kýþkýrttýðý Ermeniler, yýllardýr birlikte yaþadýðý Osmanlýyý arkadan vurdular. Bunun üzerine tarihçi Prof. Dr. Ýlber Ortaylýnýn da belirttiði gibi Almanlarýn önerisi ile baþlatýlan ve Osmanlýda ilk kez uygulanan tehcir olayý gerçekleþiyor. Osmanlý Ýmparatorluðunda tehcir olayýnýn 1915 yýlýnda olmasýna ve Osmanlýdan sonra 28 adet ülkenin meydana çýkmasýna karþýn, sadece 1923 yýlýnda kurulmuþ olan Türkiye Cumhuriyeti suçlanmaktadýr. Ancak ikinci dünya harbi sonrasý 1948 yýlýnda hukuksal olarak tanýmlanacak þekilde bir soykýrýmýn olmadýðý da gittikçe ortaya çýkmakta ve belgelenmektedir.

Bu dönemde ise bazý yutttaþlarýmýz, Ermenilerden Osmanlý zamanýnda oluþan tehcir olayý için bir yýl sürecek, bir özür kampanyasý baþlattý. Ermenilerden kendi adlarýna özür dileyenlere anýmsatmamýz gereken birçok olay var. Kendilerini 29 Ekim 1923 yýlýnda kurulan Türkiye Cumhuriyetinin birer vatandaþý olarak kabul ediyorlarsa;
Dünyada, Ermenistandan baþka hangi ülkede komþu ülkenin topraklarýný kendi topraðý gibi kabul edip, bunu anayasasýnda açýkça beyan edildiðini görebiliriz.
Yine anayasalarýnýn 13. maddesinde Ararat diye isimlendirerek yer verdikleri AÐRI daðýmýzý da kendilerine devlet simgesi olarak kabul ettiklerini,
Yüce önderimizin dediði gibi bayrak bir ulusun baðýmsýzlýk sembolüdür. Ona herkesin saygý duymasý gerekir. Ne yazýk ki komþumuz Ermenistanda 24 Nisan 2008 de yapýlan anma törenlerinde kutsal bayraðýmýzýn ayaklar altýna alýnýp ve çiðnendiðini, ancak bardaðý taþýran son damlanýn akþam saatlerinde yaþandýðýný ve akþam devam eden anma gösterilerinde Türk bayraðý ve Azeri bayraklarýnýn yan yana koyularak ateþe verildiðini anýmsatmak isterim.

Bu olay üzerine Cumhurbaþkaný Abdullah Gül, Ermenistan’da soykýrým iddialarý için düzenlenen törende Türk bayraðýnýn ayaklar altýna alýndýðý görüntülerle ilgili olarak, “Bunlar, onlar için utançtýr. Bunu yapanlar için, o ülke için utançtýr. Bunu dünya kamuoyu da takip eder” dedi (26.04.2008-Milliyet)

Ancak bu yorumu yapan Cumhurbaþkaný, ne oldu ve de kimlerin tavsiyesi ile 06 Eylül 2008 de Ermenistan-Türkiye Milli maçýný izlemek üzere utanç ülkesi saydýðý Ermenistanýn baþkenti Erivana gitti ???

Deðerli arkadaþlar,

Dýþiþleri Bakanlýðýmýzda görevli ve canlarý bulunduklarý ülkelere emanet edilen masum 42 tane çok deðerli diplomatýmýzý, 1973 yýlýndan itibaren Ermeni katillerin süikastlerinde kaybettik. Katilleri hala cezalandýrýlmadý, kimse de onlarýn ailesinden ve ülkemizden özür dilemedi !!!

ABD nin yeni Baþkaný Baeack Obamanýn seçim çalýþmalar sýrasýnda soykýrýmý tanýyacaðýna iliþkin verdiði söz aklýmýzdadýr. 36 eyaletinde soykýrýmýn kabul edildiði ABD de önümüzdeki 24 Nisan da ne olacak diye kaygýyla beklemekteyiz. Acaba bu özür dilemenin bir yýl sürecek olmasý, AB-D emperyalizminin organize ettiði ve soykýrýmý tanýma zemininin oluþmasý için hazýrlanan bir projenin ön aþamalarýndan birisi midir???

Çünkü ülkemizde bu süreçte Ermenilerin sözde soykýrým iddialarýný, arkadaþlarý ile birlikte yaptýðý araþtýrmalarla gittikçe çürüten Türk Tarih Kurumu Baþkaný Prof. Dr. Yusuf Hallaçoðlu da görevinden alýndý. ASAM ise daðýlacak aþamaya geldi.

Umarým bu konuda oldukça geç kalýnan loby faaliyetlerimizi ve gerçek verilere dayanan araþtýrmalarýmýzý, en kýsa sürede uluslararasý arenada saðduyu sahiplerinin dikkatine sunabiliriz. Devletimiz, hükümetlerimiz, üniversitelerimiz, STK lar, askeri ve sivil kurumlar bu konuda iþbirliði ve güçbirliði yaparak ülkemizi haklýlýðýný savunmak zorundadýr. Aksi halde güzel ülkemizi bölmek isteyen ve bu dönemde AB-D maskesini kullanan emperyalizm, kötü amacýna ulaþacaktýr.

Sevgi ve saygýlarýmla (26.12.2008).
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

NOT:
Talabaninin PKK ya af önerisi ile Devletimizin, Kürtlere bir özür borcu olduðunu içeren Soroz destekli TESEVin raporu da bu dönemde gündeme geldi (24.12.2008-Milliyet). Ne tasadüf deðil mi???

Bu mesaj ve onunla iletilen tum ekler gonderildigi kisi ya da kuruma ozel, gizlilik yukumlulugu tasiyor olabilir. Bu mesaj, hicbir sekilde, herhangi bir amac icin cogaltilamaz, yayinlanamaz ve para karsiligi satilamaz; mesajin yetkili alicisi veya alicisina iletmekten sorumlu kisi degilseniz, mesaj icerigini ya da eklerini kopyalamayiniz, yayinlamayiniz, baska kisilere yonlendirmeyiniz ve mesaji gonderen kisiyi derhal uyararak bu mesaji siliniz. Bu mesajin bilinen viruslere karsi kontrolleri yapilmistir.
ISTANBUL UNIVERSITESI
http://www.istanbul.edu.tr
This message (including any attachments) is intended only for the use of the individual or entity to which it is addressed and may contain information that is non-public, proprietary,privileged, confidential, and exempt from disclosure under applicable law or may constitute as attorney work product.If you are not the intended recipient, you are hereby notified that any use, dissemination, distribution, or copying of this communication is strictly prohibited. If you have received this communication in error, notify us immediately by telephone and (i) destroy this message if a facsimile or (ii) delete this message immediately if this is an electronic communication.
ISTANBUL UNIVERSITY
http://www.istanbul.edu.tr

Sunday, January 11, 2009

ERMENİ KAFİLELERİNE YAPILAN SALDIRILAR VE BUNA KARŞI DEVLETİN ALDIĞI TEDBİRLER

http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun/web/ermeni-tehciri-yerdeitirmede-alinan-tedbirler?hl=tr

Ermenilerin yeni yerleşim bölgelerine nakledilmeleri sırasında bazı kafilelere, özellikle Halep-Zor arasında Arap aşiretleri tarafından yapılan saldırılarda bazı Ermeniler ölmüştür. 8 Ocak 1916 tarihli bir şifre telgraftan anlaşıldığına göre, yapılan araştırma sonucunda Haleb'e bir saat uzaklıktan Meskene'ye kadar olan yollarda aşiretlerin gasp için yaptığı saldırılar sonucu pek çok Ermeni'nin öldürüldüğü(1), Diyarbakır'dan Zor'a ve Saruç'tan Menbiç yoluyla Haleb'e nakledilen Ermenilerden 2.000 kadarının yine Arap aşiretleri tarafından soyuldukları anlaşılmıştır(2).

Diyarbakır bölgesinde Ermeni-gayrımüslim ayırt edilmeksizin, çeteler ve eşkıya tarafından 2.000'e yakın kişinin öldürüldüğü bildirilmiş, bunun üzerine, bu gibi olayların derhal önlenmesini ve kafilelerin geçecekleri yol üzerinde huzurun kesin olarak sağlanmasını, aksi halde eşkıya ve çetelerin hareketlerinden o vilâyetin sorumlu tutulacağı sert bir dille bildirilmiştir(3).

Erzurum-Erzincan arasında 500 kişilik başka bir kafilenin de Kürtlerin saldırısı sonucu öldüğü haberi alınmış, bunun üzerine Diyarbakır, Elazığ (Mamuretülaziz) ve Bitlis vilâyetlerine gönderilen 14 Haziran 1915 tarihli bir şifre telgrafla, göç sırasında yol üzerinde bulunan aşiretler ve köylülerin saldırılarına karşı her türlü yöntemin kullanılması, katle ve gasba yeltenenlerin şiddetle cezalandırılması emredilmiştir(4).

Osmanlı hükümeti, bir yandan düşmanla savaşırken bir yandan da kafilelerin gıda ihtiyaçları ve güvenliklerini sağlamak için olağanüstü gayret göstermiştir. Yerleri değiştirilen Ermenilerin eşkıya tarafından öldürülmeleri veya soyulmaları karşısında her zamanki hassasiyet gösterilmiş ve göçün emniyet içinde yapılması sağlanmaya çalışılmıştır. Göç yolu üzerindeki illerin yöneticilerine yazılan emirlerle Ermeni kafilelerine saldıranların cezalandırılmaları sağlanmıştır.

Bu konuda alınan önlemleri takip eden Hükümet, 5 Eylül 1915 tarihinde Erzurum, Adana, Ankara, Halep, (Bursa) Hüdâvendigâr, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Konya, Elazığ vilâyetleriyle, Urfa, İzmit, Zor, Karesi, Kayseri, Kütahya, Maraş, Karahisar mutasarrıflıklarına çektiği şifre telgrafta, Ermeni kafilelerine zarar verenlerden kaç kişinin cezalandırıldığını sormuştur(5).

Öte yandan, Ermeni kafilelerinin göç ettirilmesi sırasında ihmali veya yolsuzluğu görülen görevlileri belirlemek üzere İnceleme Komisyonları kurulmuştur. Sorgu Mahkemesi Birinci Başkanı Âsım Bey'in başkanlığında Ankara İli Mülkiye Müfettişi Muhtar Bey ile İzmir Jandarma Bölge Müfettişi Kaymakam Muhhiddin Bey'den oluşan bir komisyon, Adana, Halep, Suriye, Urfa, Zor ve Maraş bölgelerine(6); Temyiz Mahkemesi Başkanı Hulusi Bey'in başkanlığında Danıştay üyelerinden İsmail Hakkı Bey'in de katıldığı komisyon Bursa, Ankara, İzmit, Balıkesir (Karasi), Kütahya, Eskişehir, Kayseri, Karahisar-ı Sahip ve Niğde bölgelerine gönderilmişlerdir(7).

Bitlis eski Valisi Mazhar Bey başkanlığında İstanbul Başsavcısı Nihad ile Jandarma binbaşılarından Ali Naki Beylerden oluşan üçüncü bir komisyon ise, Sivas, Trabzon, Erzurum, Elazığ, Diyarbakır, Bitlis ve Canik bölgelerinde görevlendirilmişlerdir. Bu komisyonun başkanı olan ve Sivas'ta bulunan Mazhar Bey'e 3 Ekim 1915'de "gizli" kaydıyla çekilen bir şifre telgrafta, komisyonların vardıkları yerlerde gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, sonuçlarını devamlı olarak merkeze rapor etmeleri istenmiştir(8).

Komisyonlara verilen emirlere göre; jandarma, polis, memur ve âmirleri, haklarında yapılacak inceleme sonucuna göre Divan-ı Harp'e sevk edileceklerdir. Divan-ı Harp'e sevk edilenlerin bir listesi de İçişleri Bakanlığı'na verilecektir. Vali ve mutasarrıflar hakkında yapılacak incelemelerin sonuçları önce İçişleri Bakanlığı'na bildirilecek ve verilecek emre göre işlemleri yürütülecekti. Divan-ı Harp başkanları veya üyeleriyle askeri memurlardan da suiistimali görülenler bulunursa, bağlı oldukları ordu komutanlıklarına bildirilecekti.

İnceleme Komisyonlarının verdikleri raporlar ışığında, görevini kötüye kullanan (kafilelerden para ve eşya çalmak, gerekli şekilde koruma görevi yapmadığı için kafilelerin tecavüze uğramalarına yol açmak, sevk emrine aykırı hareket etmek gibi) pek çok görevli, işten el çektirildiler. Bir kısmı Divan-ı Harpler'de yargılanarak ağır cezalara çarptırıldılar(9).

KAYNAK:
Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001.

DİPNOTLAR
1) Şifre Kalemi., nr. 59/244.
2) Şifre Kalemi., nr. 56/140; 55-A/144.
3) Şifre Kalemi.,nr. 54/406; nr. 54-A/73; nr. 54-A/248.
4) Şifre Kalemi., nr. 54/9; nr. 54/162.
5) Şifre Kalemi., nr. 55-A/84.
6) Şifre Kalemi., nr. 56/186.
7) Şifre Kalemi., nr. 56/355; nr. 58/38.
8) Şifre Kalemi., nr. 56/267.
9) Şifre Kalemi., nr. 58/278; nr. 58/141; nr. 55-A/156; nr. 55-A/157; nr. 61/165; nr. 57/116; nr. 57/413; nr. 57/416; nr. 57/105; nr. 59/235; nr. 54-A/326; nr. 59/196.
[TOPLUm ve BARIS]

YER DEĞİŞTİRMEYE TABİ TUTULAN ERMENİ NÜFUSU

ERMENİ TEHCİRİ

http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun/web/ermeni-tehciri-yer-deitirmeye-tabi-tutulan-ermeni-nfusu?hl=tr

Yer değiştirme uygulaması sırasında çeşitli yollardan göç ettirilen Ermenilerin ayrıldıkları ve vardıkları yerlerdeki sayıları devamlı şekilde kontrol edilmiştir. 9 Haziran 1915'ten 8 Şubat 1916 tarihine kadar Anadolu'nun çeşitli bölgelerinden yeni yerleşim bölgelerine taşınan ve yerlerinde bırakılan Ermeni nüfusun ne kadar olduğu, Osmanlı Arşivi'nin ilgili tasniflerindeki belgelerden şu şekilde derlenmiştir(1):

Bölge Sevk Edilen Kalan

Adana(2) 14.000 15-16.000

Ankara (Merkez)(3) 21.236 733

Aydın(4) 250 -

Birecik(5) 1.200 -

Diyarbakır(6) 20.000 -

Dörtyol(7) 9.000 -

Erzurum(8) 5.500 -

Eskişehir(9) 7.000 -

Giresun(10) 328 -

Görele 250 -

Halep(11) 26.064 -

Haymana(12) 60 -

İzmir(13) 256 -

İzmit(14) 58.000 -

Kal'acık(15) 257 -

Karahisarı sahib(16) 5.769 2.222

Kayseri(17) 45.036 4.911

Keskin 1.169 -

Kırşehir(18) 747 -

Konya(19) 1.900 -

Kütahya(20) 1.400 -

Mamuretülaziz(21) 51.000 4.000

Maraş(22) - 8.845

Nallıhan 479 -

Ordu 36 -

Perşembe 390 -

Sivas(23) 136.084 6.055

Sungurlu 576 -

Sürmene 290 -

Tirebolu 45 -

Trabzon(24) 3.400 -

Ulubey 30 -

Yozgat(25) 10.916 -

TOPLAM 422.758 32.766


Diğer taraftan Göçmen ve Aşiretleri Yerleştirme Müdürü Şükrü Bey'in 18 Ekim 1915 tarihinde Halep'ten gönderdiği telgrafta, Halep'e sevk edilen Ermenilerin tahminen 100.000 civarında olduğu bildirilmektedir(26).

Bu arada Musul ve Zor çevresine gönderilmek üzere 18 Eylül 1915 tarihi itibariyle Diyarbakır'da 120.000, 28 Eylül 1915 tarihi itibariyle de Cizre'de 136.084 Ermeni nüfusun toplandığı kayıtlardan anlaşılmaktadır(27). Şükrü Bey'in 3 Kasım 1915 tarihinde Nizip'ten çektiği bir şifre telgrafta ise, taşımanın gayet düzenli bir şekilde devam ettiği ifade edilmektedir(28).

Yukarıda verilen listede yer değiştiren nüfus içinde yer alıp da henüz taşınmamış olduğu belirtilen kalan nüfustan Adana'dakiler, daha sonra yeni yerleşim bölgelerine taşınmışlardır(29). Buna göre sevk edilen nüfus toplam 438.758, Halep'tekilerle birlikte iskan sahasına varan nüfus ise 382.148'dir(30).

KAYNAK:
Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001.

DİPNOTLAR
1) Bu arada Kastamonu, Balıkesir, Antalya, İstanbul, Urfa Ermenileriyle, Protestan ve Katolik Ermenilerle, hastalar, öğretmenler, yetim çocuklar ve kimsesiz kadınlar sevk edilmemiştir.
2) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/77 (Ek-XXII).
3) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/77 (Ek-XXII).
4) DH. EUM. 2. Şube, nr.69/250.
5) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/101.
6) Belgelerde Diyarbakır'dan ne kadar Ermeni'nin naklolunduğu bildirilmemektedir. Bununla beraber başka illerden gelenlerle birlikte 120 bin Ermeni'nin sevk edildiği kayıtlarda yer almaktadır. Bu sebeple bu ilden 20.000 Ermeni'nin sevk edildiği varsayılmıştır.
7) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/89.
8) ŞFR. nr.54/162. Her iki belgede sevk olunan Ermenilerden 500 kişilik bir kafilenin Erzurum-Erzincan arasında Kürtler tarafından katledildiği, diğer belgede ise Dersim bölgesinden gönderilen kafilelerin Dersim eşkıyası tarafından yine tamamen katledildiği bildirilmektedir. Bu kafilelerde kaç kişinin bulunduğu bilinmediğinden tahmini olarak 5.000 kişi alınmıştır.
9) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/72.
10) Giresun, Perşembe, Ulubey, Sürmene, Tirebolu, Ordu ve Görele aynı vesikada verilmiştir (Bkz. DH. EUM. 2. Şube, nr.68/41).
11) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/76.
12) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/66.
13) DH. EUM. 2. Şube, nr.69/260.
14) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/67 (Ek-XXIV)
15) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/79
16) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/73.
17) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/75 (Ek-XXV).
18) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/66.
19) DH. EUM. 2. Şube, nr.69/34.
20) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/93.
21) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/70 (Ek-XXVII).
22) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/41.
23) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/84 (Ek-XXVII).
24) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/41.
25) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/66.
26) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/80 (Ek-XXVIII).
27) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/71 (Ek-XXIX); 2. Şube, nr.68/84.
28) DH. EUM. 2. Şube, nr.68/101.
29) Haleb'e gelenlerin 100 bin civarında olduğu bildirilmesine karşılık (Bkz. DH. EUM. 2. Şube, nr.68/80) buraya gelen nüfus 100.000 olarak alınmıştır.
30) Yer değiştirmeye tabi tutulan edilen ve yeni yerleşim bölgesine varan nüfus ile ilgili olarak belgelerde kesin rakamlar verilmekle beraber, bazı yerlerden net sayılar verilmemesi sebebiyle her ikisi için de artı-eksi % 10 oynama söz konusu olabilir.

YER DEĞİŞTİRMEYE TABİ TUTULMAYAN ERMENİLER

http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun/web/ermeni-tehciri-yer-deitirmeye-tabi-tutulmayan-ermeniler?hl=tr

Yer değiştirme kararı bütün Ermenilere uygulanmamıştır. Başlangıçta bazı bölgelerde (Urfa'da Germiş ve Birecik, Erzurum, Aydın, Trabzon, Edirne, Canik, Çanakkale, Adapazarı, Halep, Bolu, Kastamonu, Tekirdağ, Konya ve Karahisar-ı sahip) yaşayan Ermenilerin bir bölümü göç dışında bırakılmışlardır(1). Fakat, daha sonra bunların da çeşitli şiddet olaylarına karıştıkları görülünce büyük bir kısmı göç ettirilmişlerdir(2). Hasta ve âmâlar yer değiştirmeye tabi tutulmadıkları gibi, Katolik ve Protestan mezhebinden olanlar, asker ve aileleriyle, memurlar, tüccarlar, bazı amele ve ustalar da göç ettirilmemişlerdir. Nitekim illere gönderilen telgraflarda, hasta, âmâ, sakat ve yaşlıların sevk edilmemeleri ve şehir merkezlerine yerleştirilmeleri istenmiştir(3).

2 Ağustos 1915 ve 15 Ağustos 1915 tarihinde ilgili illere gönderilen telgraflarla Katolik ve Protestan mezhebinde bulunan Ermenilerin göç ettirilmemesi ve bulundukları şehirlere yerleştirilerek nüfus sayılarının bildirilmesi emredilmiştir(4). Bu gibiler, il içinde şehirlere yerleştirilmişlerdir(5). Yanlışlıkla göç ettirilenler ise, araştırılarak o sırada bulundukları şehirlere yerleştirilmişlerdir(6). Fakat, göç dışı tutulanlardan, zararlı eylemleri görülenler; ister Katolik, ister Protestan olsun yeni yerleşim bölgelerine sevk edilmişlerdir(7).

15 Ağustos 1915'de illere gönderilen şifre telgrafla, Osmanlı ordusunda subay ve sağlık sınıflarında hizmet gören Ermeniler ve aileleri bulundukları yerlerde bırakılarak göç ettirilmemişlerdir(8). Bunun yanı sıra, merkezdeki ve taşradaki Osmanlı Bankası şubelerinde, reji idaresinde ve bazı konsolosluklarda çalışan Ermeniler de hükümete bağlı kaldıkları ve iyi halleri görüldükleri sürece tehcire tabi tutulmamışlardır(9).

Ayrıca, yetim çocuklar ve dul kadınlar da göç ettirilmeyerek, yetimhanelerde ve köylerde koruma altına alınmışlar ve kendilerine maddi yardımda bulunulmuştur(10). Yer değiştirme sırasında yetim kalan çocuklar da Sivas'a gönderilerek oradaki yetimhanelere yerleştirilmişlerdir(11). Korunmaya muhtaç Ermeni aileler hakkında 30 Nisan 1916'da genel bir emir yayınlanmıştır.

Bununla, erkekleri göç ettirilen veya askerde bulunan kimsesiz ve velisiz aileler, Ermeni ve yabancı bulunmayan köy ve kasabalara yerleştirilmiş, gıda ihtiyaçları Göçmen Ödeneği'nden verilmiştir. 12 yaşına kadar olan çocuklar, bölgelerindeki yetimhanelerin yeterli olmadığı yerlerde, zengin müslüman ailelerin yanına verilerek yetişmeleri ve eğitimleri sağlanmıştır. Hali vakti yerinde olmayan müslüman ailelerine Göçmen Ödeneği'nden çocukların gıda masrafı olarak 30 kuruş ödenmiştir. Genç ve dul kadınların kendi rızalarıyla, müslüman erkeklerle evlenmelerine izin verilmiştir(12).

KAYNAK:
Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001.

DİPNOTLAR
1) Şifre Kalemi., nr. 54-A/155; nr. 56/114; nr. 56/225; nr. 56/226; nr. 57/89; nr. 57/177; nr. 59/218.
2) Şifre Kalemi., nr. 54-A/271; nr. 54-A/272 (22 Temmuz 1331/4 Ağustos 1915).
3) Şifre Kalemi., nr. 56/27; nr. 67/186.
4) Şifre Kalemi., nr. 54-A/251; nr. 55/20.
5) Şifre Kalemi., nr. 56/112 (6 Eylül 1331/19 Eylül 1915, Konya vilayetine).
6) Bu hususta 13 Eylül 1331/26 Eylül 1915'de Sivas (Şifre Kalemi., nr. 56/176), Mamuretülaziz ve Diyarbekir vilayetlerine (Şifre Kalemi., nr. 56/172); 1 Teşrinisâni 1331/14 Kasım 1915'de Konya (Şifre Kalemi., nr. 58/2) ve Ankara vilayetlerine (Şifre Kalemi., nr. 58/159) telgrafla emirler gönderilmiştir.
7) Ağustos 1331/2 Eylül 1915 tarihinde Adana vilayetine bu yolda bir telgraf gönderilmiştir (Şifre Kalemi., nr. 55-A/23).
8) Şifre Kalemi., nr. 55/18.
9) Şifre Kalemi., nr. 56/36 (3 Eylül 1331/16 Eylül 1915); nr. 56/243 (17 Eylül 1331/30 Eylül 1915); nr. 56/360 (28 Eylül 1331/11 Ekim 1915).
10) Şifre Kalemi., nr. 54/411; nr. 54/450; nr. 54-A/325.
11) Şifre Kalemi., nr. 61/ 18-20.
12) Bu emir Adana, Erzurum, Edirne, Halep, Hüdavendigâr, Sivas, Diyarbekir, Mamuretülaziz, Konya, Kastamonu, Trabzon vilayetleriyle, İzmit, Canik, Eskişehir, Karahisar-ı sahib, Maraş, Urfa, Kayseri, Niğde mutasarrıflıklarına (Şifre Kalemi., nr. 63/147) ve 17 Mayıs 1332/30 Mayıs 1916'da da Ankara vilayetine (Şifre Kalemi., nr. 64/162) gönderilmiştir.

[TOPLUM VE BARIS]

ERMENİ KAFİLELERİNE YAPILAN SALDIRILAR VE BUNA KARŞI DEVLETİN ALDIĞI TEDBİRLER

ERMENİ TEHCİRİ
http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun/web/ermeni-tehciri-yerdeitirmede-alinan-tedbirler?hl=tr

Ermenilerin yeni yerleşim bölgelerine nakledilmeleri sırasında bazı kafilelere, özellikle Halep-Zor arasında Arap aşiretleri tarafından yapılan saldırılarda bazı Ermeniler ölmüştür. 8 Ocak 1916 tarihli bir şifre telgraftan anlaşıldığına göre, yapılan araştırma sonucunda Haleb'e bir saat uzaklıktan Meskene'ye kadar olan yollarda aşiretlerin gasp için yaptığı saldırılar sonucu pek çok Ermeni'nin öldürüldüğü(1), Diyarbakır'dan Zor'a ve Saruç'tan Menbiç yoluyla Haleb'e nakledilen Ermenilerden 2.000 kadarının yine Arap aşiretleri tarafından soyuldukları anlaşılmıştır(2).

Diyarbakır bölgesinde Ermeni-gayrımüslim ayırt edilmeksizin, çeteler ve eşkıya tarafından 2.000'e yakın kişinin öldürüldüğü bildirilmiş, bunun üzerine, bu gibi olayların derhal önlenmesini ve kafilelerin geçecekleri yol üzerinde huzurun kesin olarak sağlanmasını, aksi halde eşkıya ve çetelerin hareketlerinden o vilâyetin sorumlu tutulacağı sert bir dille bildirilmiştir(3).

Erzurum-Erzincan arasında 500 kişilik başka bir kafilenin de Kürtlerin saldırısı sonucu öldüğü haberi alınmış, bunun üzerine Diyarbakır, Elazığ (Mamuretülaziz) ve Bitlis vilâyetlerine gönderilen 14 Haziran 1915 tarihli bir şifre telgrafla, göç sırasında yol üzerinde bulunan aşiretler ve köylülerin saldırılarına karşı her türlü yöntemin kullanılması, katle ve gasba yeltenenlerin şiddetle cezalandırılması emredilmiştir(4).

Osmanlı hükümeti, bir yandan düşmanla savaşırken bir yandan da kafilelerin gıda ihtiyaçları ve güvenliklerini sağlamak için olağanüstü gayret göstermiştir. Yerleri değiştirilen Ermenilerin eşkıya tarafından öldürülmeleri veya soyulmaları karşısında her zamanki hassasiyet gösterilmiş ve göçün emniyet içinde yapılması sağlanmaya çalışılmıştır. Göç yolu üzerindeki illerin yöneticilerine yazılan emirlerle Ermeni kafilelerine saldıranların cezalandırılmaları sağlanmıştır.

Bu konuda alınan önlemleri takip eden Hükümet, 5 Eylül 1915 tarihinde Erzurum, Adana, Ankara, Halep, (Bursa) Hüdâvendigâr, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Konya, Elazığ vilâyetleriyle, Urfa, İzmit, Zor, Karesi, Kayseri, Kütahya, Maraş, Karahisar mutasarrıflıklarına çektiği şifre telgrafta, Ermeni kafilelerine zarar verenlerden kaç kişinin cezalandırıldığını sormuştur(5).

Öte yandan, Ermeni kafilelerinin göç ettirilmesi sırasında ihmali veya yolsuzluğu görülen görevlileri belirlemek üzere İnceleme Komisyonları kurulmuştur. Sorgu Mahkemesi Birinci Başkanı Âsım Bey'in başkanlığında Ankara İli Mülkiye Müfettişi Muhtar Bey ile İzmir Jandarma Bölge Müfettişi Kaymakam Muhhiddin Bey'den oluşan bir komisyon, Adana, Halep, Suriye, Urfa, Zor ve Maraş bölgelerine(6); Temyiz Mahkemesi Başkanı Hulusi Bey'in başkanlığında Danıştay üyelerinden İsmail Hakkı Bey'in de katıldığı komisyon Bursa, Ankara, İzmit, Balıkesir (Karasi), Kütahya, Eskişehir, Kayseri, Karahisar-ı Sahip ve Niğde bölgelerine gönderilmişlerdir(7).

Bitlis eski Valisi Mazhar Bey başkanlığında İstanbul Başsavcısı Nihad ile Jandarma binbaşılarından Ali Naki Beylerden oluşan üçüncü bir komisyon ise, Sivas, Trabzon, Erzurum, Elazığ, Diyarbakır, Bitlis ve Canik bölgelerinde görevlendirilmişlerdir. Bu komisyonun başkanı olan ve Sivas'ta bulunan Mazhar Bey'e 3 Ekim 1915'de "gizli" kaydıyla çekilen bir şifre telgrafta, komisyonların vardıkları yerlerde gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, sonuçlarını devamlı olarak merkeze rapor etmeleri istenmiştir(8).

Komisyonlara verilen emirlere göre; jandarma, polis, memur ve âmirleri, haklarında yapılacak inceleme sonucuna göre Divan-ı Harp'e sevk edileceklerdir. Divan-ı Harp'e sevk edilenlerin bir listesi de İçişleri Bakanlığı'na verilecektir. Vali ve mutasarrıflar hakkında yapılacak incelemelerin sonuçları önce İçişleri Bakanlığı'na bildirilecek ve verilecek emre göre işlemleri yürütülecekti. Divan-ı Harp başkanları veya üyeleriyle askeri memurlardan da suiistimali görülenler bulunursa, bağlı oldukları ordu komutanlıklarına bildirilecekti.

İnceleme Komisyonlarının verdikleri raporlar ışığında, görevini kötüye kullanan (kafilelerden para ve eşya çalmak, gerekli şekilde koruma görevi yapmadığı için kafilelerin tecavüze uğramalarına yol açmak, sevk emrine aykırı hareket etmek gibi) pek çok görevli, işten el çektirildiler. Bir kısmı Divan-ı Harpler'de yargılanarak ağır cezalara çarptırıldılar(9).

KAYNAK:
Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001.

DİPNOTLAR
1) Şifre Kalemi., nr. 59/244.
2) Şifre Kalemi., nr. 56/140; 55-A/144.
3) Şifre Kalemi.,nr. 54/406; nr. 54-A/73; nr. 54-A/248.
4) Şifre Kalemi., nr. 54/9; nr. 54/162.
5) Şifre Kalemi., nr. 55-A/84.
6) Şifre Kalemi., nr. 56/186.
7) Şifre Kalemi., nr. 56/355; nr. 58/38.
8) Şifre Kalemi., nr. 56/267.
9) Şifre Kalemi., nr. 58/278; nr. 58/141; nr. 55-A/156; nr. 55-A/157; nr. 61/165; nr. 57/116; nr. 57/413; nr. 57/416; nr. 57/105; nr. 59/235; nr. 54-A/326; nr. 59/196.
[TOPLUM VE BARIS]

YER DEĞİŞTİRMEYE TABİ TUTULAN ERMENİLERİN MALLARI

http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun/web/ermeni-tehciri-yer-deitirilen-ermenilerin-mallari?hl=tr
10 Haziran 1915 tarihinde yayınlanan bir emir yazısı ile yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin malları koruma altına alınmıştır. Emir yazısına göre, bozulabilir mallarla hayvanlar veya işletilmesi zorunlu olan imalâthanelerin kurulan komisyonlar tarafından açık arttırma ile satılması ve paralarının sahiplerine yollanması karara bağlanmıştır.

Osmanlı hükümetinin bu emrin uygulanması sırasında büyük titizlik gösterdiği anlaşılmaktadır. Herhangi bir suistimale meydan vermemek için büyük bir dikkat göstermiştir. Terkedilmiş Mallar Komisyonları eliyle, değerleri üzerinden sahipleri adına müzayede yoluyla satılan malların paraları kendilerine ödenmiştir(1).

Bu satışlar sırasında bir takım dedikoduların çıkması üzerine hükümet, 3 Ağustos 1915'te mutasarrıflıklara, illere ve Terkedilmiş Mallar Komisyonlarına şifre telgraf göndererek, adı geçen malların devlet memurlarınca satın alınmasını, çeşitli suistimallere meydan vereceği gerekçesiyle yasaklamıştır(2). Ancak daha sonra bu karar, bazı illere gerçek değeri üzerinden ve peşin para ödenmesi şartıyla kaldırılmıştır(3).

Hükümet her türlü yolsuzluğu önleyecek önlemleri almaktan geri durmamıştır. Nitekim 11 Ağustos 1915'te Sivas Terkedilmiş Mallar Komisyonu Başkanlığına gönderilen bir şifre telgrafta, vurgunculuk ve kötüye kullanmaları engelleyecek önlemlerin alınması istenmiştir(4). Yine aynı tarihte bütün illere gönderilen bir emir ile de bu konuda alınacak önlemler ve uygulamalar maddeler halinde belirtilmiştir(5).

Bu emre göre;

"Boşaltılan bölgelere hiçbir şüpheli şahıs sokulmayacağı; eğer bazı şahıslar ucuza mal satın almışlarsa, satışların geçersiz sayılacağı ve gerçek değeri belirlenerek, yasal olmayan bir çıkar sağlanmasına meydan verilmeyeceği; yerleri değiştirilen Ermenilerin istedikleri eşyayı yanlarında götürmelerine izin verileceği; götüremeyecekleri eşyadan, durmakla bozulacak olanların zorunlu olarak satılacağı, fakat bozulmayacak durumdaki eşyaların sahipleri adına korunacağı; taşınmaz malların kiralanma, başkasına devredilme ve rehin gibi işlemlerinin sahipleriyle olan ilgilerinin bozulmamasına dikkat edileceği ve göçün başladığı tarihten itibaren bu hükümlere aykırı olarak yapılan uygulamalar varsa geçersiz sayılacağı; bu mallar hakkında anlaşmazlık durumlarına meydan verilmeyeceği; göçe tâbi tutulan Ermenilerin, mallarını yabancılar dışında istediği kimseye satmalarına izin verileceği" kayıt altına alınmıştır(6).

Emir yazılarındaki bu hükümler büyük bir titizlikle uygulandığı gibi, yerleri değiştirilen Ermenilerden kalan sanat ve ticaret müesseselerinin de iskân şirketleri kurularak, değerleri üzerinden bu şirketlere devredilmesi sağlanmıştır(7). Satılan malların bedelleri Terkedilmiş Mallar Komisyonları tarafından sahiplerine gönderilmiştir(8).

KAYNAK:
Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001.

DİPNOTLAR
1) Şifre Kalemi., nr. 53/303.
2) Şifre Kalemi., nr. 54-A/259.
3) Şifre Kalemi., nr. 55/107.
4) Şifre Kalemi., nr. 54-A/385.
5) Yerleri değiştirilen Ermenilerin malları hakkında çıkarılan kanun metinleri için bk. "Âhar mahallere nakledilen eşhâsın emvâl ve düyûn ve matlûbât-ı metrûkesi hakkında kãnûn-u muvakkat", Takvîm-i Vekayi', 14 Eylül 1331 ve 18 Zilkade 1333, nr. 2303, 7. sene; ayrıca bk. Y. H. Bayur, Türk inkılâbı Tarihi, Ankara 1957, III/3, s. 45-46.
6) Şifre Kalemi., nr. 54-A/388.
7) Şifre Kalemi., nr. 61/31; nr. 60/275; nr. 60/277.
8) Şifre Kalemi., nr. 57/348; nr. 57/349; nr. 57/350.
[TOPLUMveBARIS]

YYERLERİ DEĞİŞTİRİLEN ERMENİLERİN GERİ GETİRİLMESİ

ERMENİ TEHCİRİ
http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun/web/ermeni-tehciri-yer-deitirilen-ermenilerin-geri-getirilmesi?hl=tr

Yer değiştirme sırasında gerek iklim şartları, gerekse meydana gelen yığılmalar yüzünden zaman zaman göçün durdurulduğu olmuştur. 25 Kasım 1915'ten itibaren vilâyetlere gönderilen emirlerle, kış mevsimi dolayısıyla göç geçici olarak durdurulmuştur(1). 21 Şubat 1916'da bu emir, Ermeni yer değiştirmesine son verilmesi şeklinde bütün vilâyetlere ulaştırılmıştır. Ancak, bunun zararlı kimseleri kapsamayacağı, komitalarla ilgisi olanların derhal toplatılarak Zor sancağına gönderilmeleri gerektiği belirtilmiştir(2).

Osmanlı Hükümeti görülen idarî ve askerî gereksinim üzerine 15 Mart 1916 tarihinden itibaren vilâyetlere ve sancaklara gönderdiği genel bir emirle, Ermeni göçünün durdurulduğunu ve bundan böyle hiçbir gerekçeyle yer değiştirme yapılmayacağını bildirilmiştir(3).

Yer değiştirmenin tamamlanmasından sonra, Ermenilerin çoğunlukla Suriye vilâyeti dahilinde yerleştirilmeleri sebebiyle, İstanbul'daki Ermeni Patrikhanesi 10 Ağustos 1916'da kapatılarak Kudüs'e nakledilmiştir. Sis ve Akdamar Katogikoslukları da birleştirilerek Kudüs'e kaldırılmıştır(4). Yeni kurulan patrikhanenin başına da Sis Katogikos'u Sahak Efendi getirilmiştir(5).

I. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından Osmanlı Hükümeti yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerden isteyenlerin tekrar eski yerlerine iade edilmeleri için bir kararname çıkarmıştır. 4 Ocak 1919'da İçişleri Bakanı Mustafa Paşa'nın Başbakanlığa gönderdiği yazıda, Ermenilerden dönmek isteyenlerin eski yerlerine nakledilmeleri konusunda ilgili yerlere emir verildiği ve gereken önlemlerin alındığı belirtilmektedir(6). Hükümetin hazırladığı 31 Aralık 1918 tarihli dönüş kararnamesi şöyledir:
Sadece geri dönmek arzusunda bulunanlar göç ettirilecek, bunun dışında kimseye dokunulmayacak.
Yerlerine iade edileceklerin, yollarda perişan olmamaları ve dönüş mahallerinde konut ve geçim sıkıntısı çekmelerinin önlenmesi için gerekli önlemler alınacak; gidecekleri bölgelerin idarecileriyle irtibat kurulup bu konudaki önlemler sağlandıktan sonra göç ve geri dönüş işlemlerine başlanacaktır.
Bu şartlar dahilinde dönecek olanlara ev ve arazileri teslim edilecektir.
Yerlerine daha önce göçmen yerleştirilmiş olanların evleri tahliye edilecek.
Açıkta kimse kalmaması için geçici olarak birkaç aile bir arada yerleştirilebilecek.
Kilise ve okul gibi binalar ile gelir getiren yerler, ait olduğu cemaate geri verilecek.
Yetim çocuklar, istenildiği takdirde kimlikleri dikkatlice belirlenerek velilerine veya cemaatlerine iade olunacak
Din değiştirmiş olanlar arzu ederlerse eski dinlerine dönebilecekler.
Din değiştirmiş olan Ermeni kadınlardan, bir müslümanla evli bulunanlar eski dinlerine dönme konusunda serbest bırakılacaklar. Eski dinlerine döndükleri takdirde kocasıyla aralarındaki nikâh bağı kendiliğinden bozulmuş olacaktır. Eski dinine dönmek istemeyen ve kocasından ayrılmaya razı olmayanlara ait sorunlar ise mahkemelerce halledilecektir.
Ermeni mallarından, henüz kimsenin kullanımında bulunmayanlar, kendilerine teslim edilecek; hazineye devredilenlerin iadesi de, mal memurlarının onayı ile karara bağlanacak. Bu konuda ayrıca açıklayıcı tutanaklar hazırlanacak.
Göçmenlere satılan mülklerin sahipleri döndükçe, peyderpey bunlara teslim edilecek. Bu konuda 4. madde aynen uygulanacak.
Göçmenler, ellerinde bulunan ve eski sahiplerine iade edilecek olan ev ve dükkânlarda tamirat ve ilâveler yapmışlarsa ve arazi ve zeytinliklerde ekim yapmışlarsa, her iki tarafın da hukuku gözetilecek.
Ermenilerden muhtaç olanların dönüşlerinde göç ve geçim masrafları, Harbiye Ödeneği'nden karşılanacak.
Şimdiye kadar ne miktar sevkiyat yapıldığı ve bundan sonra her ayın on beşinci ve son günlerinde nerelere ne kadar sevkiyat olduğu bildirilecek.
Osmanlı sınırları dışına çıkıp da geri dönmek isteyen Ermeniler, yeni bir emre kadar kabul edilmeyecek.
Yukarıda açıklanan kararnamedeki hükümler, Ermenilerin yanı sıra Rum göçmenler için de geçerliydi.

KAYNAK:
Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001.

DİPNOTLAR
1) Şifre Kalemi., nr. 57/273; nr. 58/124; nr. 58/161; nr. 59/123; nr. 60/190.
2) Şifre Kalemi., nr. 61/72.
3) Şifre Kalemi., nr. 62/21.
4) Ermeni Patrikhanesi için 1916'da yapılan yeni nizamnâme hakkında bk. Y. H. Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, III/3, s. 57-59.
5) Şifre Kalemi., nr. 66/202; nr. 66/220; nr. 63/136.
6) BA, BEO, nr. 341055. Dahiliye Nezareti'nin bu yazısı, Sadaret tarafından 26 Kânun-u evvel 1334 (8 Ocak 1919) tarihinde, ilgili olması sebebiyle Adliye ve Mezahib Nezareti'ne de havale edilmiştir.
[TOPLUMveBARIS]

Saturday, January 10, 2009

Bir Müttefik İnceleme Heyetinin Tespitleri

1915-1920 Arasında Doğu Anadolu'da Neler Oldu?

Birinci Dünya Savaşının son yılında müttefiklerin talebine olumlu yanıt vermekte hiç bir çekince görmeyen Osmanlı liderleri'nin izniyle, Türk Ermeni meselesini yerinde incelemek üzere içlerinde yabancı gazetecilerinde de bulunduğu bir heyet kuruldu.

Ahmet Refik Bey bu heyetin reisiydi. Alman yazarı Vays, Avusturyalı yazar D. İstayn'dan müteşekkil heyet 17 Nisan 20 Mayıs 1918 tarihleri arasında bir kısım Doğu illerini dolaştı. Ahmet Refik Altınayın bu gezi ile ilgili hatıraları "Kafkas Yollarında" adı ile yayınlandı. Bu anılarda yansıtılan tablo şöyledir.

Trabzon'da bir şey kalmamış, her köşe, her ev, her türbe tahrip edilmiş... Camiler elim bir halde, hemen bütünü ahır'a tahvil edilmiş. İçlerinde dört beş parmak kalınlığında gübre serilmiş, Mihrapları, minberleri, ahşap kısımlar kâmilen yakılmış, kelime-i tevhitler parçalanmış. Duvarlara Rusça yazılarla beraber yapılan resimler pek yakışıksız! Bu resimlerde Türk kadınlığı tahkir ediliyor." (1)


"...İnsanlar devamlı çalışıyorlar. Tarlalarda genç ve dinç hiç bir erkek yok. Bir müthiş istilâdan sonra harap kulübelerine dönen bedbaht köylüler, ağarmış sakallarıyla, bükülmüş vücutlarıyla torunlarının cansız ve kansız vücutlarını omuzlarına almışlar, güya yaşamak ve mesut olmak için, yurtlarına dönüyorlar. Bazen yol kenarlarındaki yangın yerlerinde, felaketten kurtulan duvarlar üzerine yeni kerestelerden çatılar kuran köylüler görünüyor... Cevizlik harap, Bütün köy yangın yerinden başka bir şey değil. Cevizlikten Hamsi köy'e kadar pek çok Rum köyü var. Büyük kısmı tahrip edilmemiş. Köylüler tarlalarında çalışıyorlar. Kiliselerinin kapıları sımsıkı kilitlenmiş." (2)


Ardaşa'ya geldiğimiz zaman, harabeden başka bir şey görülmüyordu... Rusların tahribatından, Ermenilerin mezaliminden kalbe dehşet geliyor... Caminin içi, mezarlık, kâmilen perişan, cami ile medrese ahıra dönüştürülmüş, mezarlığın bir kısmına kahvehane yapılmış, sokaklar fişek kovanlarıyla dolu... Rusların geri çekilmesini müteakip Ermenilerin zulmettikleri beldelerden biri de Erzincan. Vaktiyle 20.000 nüfusu barındıran kasabada şimdi 34.000 kişi bile yok. Rusların istilası sırasında kasabada kalanlar fakir ve aciz halk. Bunların da bir kısmı Ermeniler tarafından kesilmiş, öldürülmüş, yakılmış ve kuyulara atılmış. Kasaba Osmanlı Ordusu tarafından Şubat'ta kurtarılmış. Ölülerin toplanması hala bitmiyor..." (3)

Heyet 6 Mayıs 1918'de Erzurum'a varır.

"Erzincan ıssızlığıyla kalbe kasvet veriyor. Bu yangın yerlerinden bir an evvel kurtulmak adeta bir saadet. Yola çıktığımız zaman açlık manzaraları, sefaletler, Ermeniler tarafından kesilmiş başlar, parçalanmış vücutlar bir türlü gözlerimizin önünden gitmiyor. Yolda köyler hep yakılmış, yanmamış, yıkılmamış, kurumamış hiç bir şey yok... Ilıca büyükçe bir köy. Erzurum ovası buradan başlıyor. Ovanın solunda kalan köyler tamamen harap. Ermeniler en çok burada mezalim yapmışlar. Çoluk çocuk, kadın, erkek köyde ikamet edenlerin hepsini öldürmüşler, bir tek nüfus bile kalmamış... Yalnız Erzurum sokaklarında toplanan İslam naşı 4.000'den fazla..." (4)

Son olarak ünlü yazar Şevket Süreyya Aydemir'in kendi, yaşamını anlattığı "Suyu Arayan Adam" adlı kitabından Erzurum'da Ermenilerin neler yaptığı konusundaki gözlemlerini doğrudan alıntı yaparak izliyoruz. Yedek subay teğmen Aydemir'in anıları şöyledir:

"Ermeni ordusuna Taşnak komitacıları hâkimdi. Bu komita'nın en büyük hırsı, sadece bir imha ve intikam savaşından ibaretti. Çılgın hesaplaşmanın bir türlü sonu gelmiyordu. Erzurum yolu üstündeki Cınıs köyü karşısında Evreni köyünde, kadın, erkek, çoluk çocuk bütün köylüler öldürülmekle kalmamıştı. Öldürülenlerin vücutları parçalanarak, kolları, bacakları, kafaları, kasap dükkânlarındaki etler gibi duvarlara çivilere, çengellere asılmıştı. Fakat bunları yapanların hırsları bununla da sönmemişti. Köyde ne kadar hayvan ele geçmişse mandalar, sığırlar, davarlar, kümes hayvanları, hatta köpekler öldürülmüş, parçalanmış, yerlere serilmişti. Cınıs'ta ise bütün köy halkını ayakta ve köyün ağzında bekliyor gördük. Fakat bunlar bir ölü kafilesiydi. Köyden çıkarılan köye gireceğimiz yol üstünde süngülenirken birbirine sokulan ve yapışan kadın, erkek, çocuk bu insanlar, dayanılmaz bir soğuk altında (bazen gece 30C0) kaskatı donmuşlar ve öylece kalmışlardı." (5)

"Erzurum'da şehrin galiba yarı nüfusu öldürülmüştü. Yalnız Gürcü kapı İstasyonu'nda 3.000 kadar ölü, bir odun ve kereste deposunda olduğu gibi, intizamla adeta zevkle dizi, dizi, yığın yığın, sıralanmış istiflenmişti. Bunlar Erzurum şehrinin kadın, erkek, çocuk Türk halkındandı. Sıraların, istiflerin bozulmaması, yıkılmaması için, boylarına, cüsselerine göre dizilen ölü sıralarının aralarına, yerine göre ayrı ayrı boylarda çocuk yahut yaşlı ölü vücutları sıkıştırılmıştı. Bütün bunları yapanlar belli ki yaptıklarından zevk alıyorlardı. Bu zevki mümkün olduğu kadar uzatmak, daha fazla tutmak istiyorlardı." (6)

Değerli okuyucular, tekrar ve açıklıkla belirtmek isteriz ki, bu acı sahneleri size sunmamızın amacı, ne daha önce tenkit ettiğimiz propagandacılar Lepsius, Bryce, Toynbee, Margenthau ve onların da öncesindeki Gladstone gibi propaganda yapmak, ne de Ermeni düşmanlığı aşılamaktır. Amacımız bu gün dünyanın büyük bir kesiminin kasıtlı olduğuna inandığımız bir inatla görmek, duymak istemedikleri, bu bölgedeki insanlık dışı olayları görmelerini sağlamak için, satha çıkarmaktır. Burada acı çeken insanlar Ermeniler veya herhangi bir Hıristiyan toplum olsaydı, öyle tahmin ediyoruz ki ( tıpkı günümüzdeki Ermeni asıllı gazetecimiz Hrant Dink olayında olduğu gibi) Kuzey Kutbundaki Eskimo halkı bile abartılı cinayetlerle süslü soykırım hikâyelerini ezberlemişlerdi. Bölgede yapılanlar uluslararası şahitli, ispatlı bir soykırım, bir insanlık suçudur. Türk halkını tabii hakkı olan bir pasif savunma tedbiri alması nedeniyle cani olarak ilan eden liderler bizce bu olayların gerçek suçlularıdır. Ermenilere, silah, teçhizat ve son anda görüldüğü gibi asker dahi vererek takviye eden, kışkırtan Ruslar, İngilizler, Fransızlar, Almanlar ve Avusturyalılar derece derece suçludurlar. Dünya'da bu iddiayı cesaretle ortaya koyacak, savunacak, masum Türk insanının hakkını arayacak tek merci sizlersiniz. Bütün bu gerçekleri öğrenmişken artık eskisi gibi susamazsınız, günahkârlar masum Türk ve Müslümanlara hangi ses tonuyla "katil barbar" diye bağırabiliyorlarsa siz de onlara iki misli şiddetle ve aynı sözlerle "katil, hainler, sahtekârlar" diye haykırma hakkına sahipsiniz. Kanaatimizce gerçek tarihi gelişmeler ve değerlendirmeler ışığında, bu sizin "hem hakkınız, hem de vazifeniz" olacaktır.

İngilizlerin Kafkasya ve Doğu Anadolu'daki üç il (Elviye-i selâsiye / Kars, Ardahan ve Batum) ile ilgili niyetleri Mütareke görüşmeleri sırasında açığa çıkmıştı. Amiral Calthorpe sadece Kafkasya'nın değil savaş öncesi hudutlarına çekilerek, Sarıkamış'a kadar bu üç ilin de tahliye edilmesini istedi. Bu üç il için Temmuz ayında bir "Halk Oylaması" yapıldığı ve halkın büyük çoğunluğunun isteğiyle katılım kabul edildiği belirtildi ise de İngilizler bu illerin boşaltılması isteğinden vazgeçmediler. İşgal Donanması İstanbul'a ilerlerken 11 Kasım 1918 günü bütün Kafkasya ve üç ilin tahliyesi talebi hükümete iletildi. (7) Emir 23 Kasım 1918 günü 9. Ordu komutanı Yakup Şevki Paşa'ya bildirildi. Ordu'nun Kafkasya'dan çekilmesi bekleniyordu ancak üç ilden çekilmesi haberi bölgedeki Müslüman halkı üzerinde büyük bir üzüntü yarattı. Bunun anlamı yeniden Ermeni baskıları, yeniden Ermenilerin kıyım yapabileceği anlamına geliyordu. Kimse işgal bölgesinde VAN, ERZİNCAN, ERZURUM, kıyımlarını unutmamıştı. Kafkasya'nın Türk kontrolüne geçmeden önce 31 Mart 1918'de Ermenilerin Bakü'de uyguladığı toplu kıyım olayını (8) unutmamışlardı.

Rusya içinde meydana gelen iç çatışmalar bu bölgede de yayılmıştı ve İngilizler bu bölgede hâkimiyet kurmaya çalışıyorlardı. Enver Paşa'nın Ağustos 1918'de Bakû'ye doğru ilerleyen 14.000 kişilik bir birliği karşılama görevini 10.000 kişilik bir gönüllü birliği üstlenmişti. Bunların 3000'i Rus ve 7000'i ermeniydi. 1000 kişiye yakın bir İngiliz birliği de onları organize etmek amacındaydı. (9) Türkler şehre girerken İngilizler fazla zayiat vermeden gemilerle uzaklaştılar. Daha sonra Sovyet Tarihçileri bu olaya atıfta bulunarak 1987 yılına kadar İngilizlerin, kendi savaş sonrası amaçları (Bakü petrolleri) için Bakulüleri güç durumda terk ettiklerini iddia edeceklerdir. (10)

Daha önce Rus, Gürcü, Ermeni soykırım ve zulümlerini görmüş olan bölgedeki Türk ve Müslüman halk, hem özgürlüklerini kaybetmemek ve hem de kendilerini korumak için harekete geçtiler. Bu amaçla daha Mütareke imzalanmadan 29 Ekim 1918'de "Ahıska Geçici Hükümeti" 3 Kasım 1918'de "Aras Türk Hükümeti", 5 Kasım 1918'de Kars ilinde "Kars İslam Şurası" kuruldu. (11)

Dr.M.Galip BAYSAN
Dipnotlar
(1) Ahmet Refik Altınay, Kafkas Yollarında, s.89 (Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara1981).
(2) Aynı Eser, s.24.
(3) Aynı Eser, s.36.

(4) Aynı Eser, s.4548.
(5) Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam, s.120121 (7. Baskı, İstanbul1979).
(6) Aynı eser, s.121.
(7). Tevfik Bıyıkoğlu, Türk İstiklâl Harbi C.I, S.157 (Ankara 1962).
(8). Abdülhaluk Çay, The March 31, 1918 Bakû Massacre, İmperialism and the Armenian Community, S:127. (İnstitute for the studes of Turkish Culture, Ankara 1987); Firuz Kazemzadeh, The Struggle For Transcaucasia, 19171921, S.128137 (New York 1951); W.E.D. Allen and Paul Muratoff. Caucasian Battlefield, (Cambridge 1953); Ulrich Trumpener, Germany and the Ottoman Empire, 1914 1918, P. 187 (Princetone Unirversity Press 1968).
(9). Peter Hopkirt, İstanbul'un Doğusunda Bitmeyen Oyun, S.210211 (Çeviren Mehmet Harmancı, Sabah Kitapları, İstanbul- 1995).
(10). Aynı eser, S.220.
(11). Ahmet Ender Gökdemir, Cenub-i Garbi Kafkas Hükümeti, S.35 (Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1998).

Thursday, January 8, 2009

ERMENILERIN KIMLIGI VE BUYUK ERMENISTAN EFSANESI (4)

Baskilar gercekten artmaktadir. Baskici anlayisin en carpici ve kaba ornegini Amerikali bir milletvekilinin sozlerinde buluyoruz. ABD Temsilciler Meclisi nde, Subat 1999 da bir konusma yapan Californiya Eyaleti milletvekili Brad Sherman sunlari soyluyor:
Turk Devletinin Kurdistana 51 gonderdigi askeri guc, Slobadan Milosevicin Kosova ya gonderdigi gucten daha fazladir. Kurdistanda Kosovadan daha cok insan olduruluyor.

Umuyorum ki, ABD, Kurtlerin korunmasi icin daha acik ve daha kati bir tutum izler. Baskici rejimlere karsi olan tutumumuz, bu ulkelerin NATO muttefiki olmasi yada olmamasi ile degerlendirilmemelidir. Turkiyedeki Kurtlerin korunmasi icin ABD, askeri guc kullanarak devreye girmelidir.52
Ileri surulen gorusler, siradan gazete haber yada yorumlari degil, Batili devletlerin gunumuzdeki Ortadogu ve Turkiye politikalarinin temel eksenidir.Iran ve Irak ‘in denetim disi kalmasinin sIkintisini yasayan Avrupa ve ABD, olusumunu sagladigi Kuzey Irak ve Guneydogu Anadolu sorunlarini, kuresel bir boyutta tutmanin sinirini asmistir. Turkiye Orta Asya, Rusya ve Ortadogu enerji kaynaklarinin kavsak noktasidir; XXI. yuzyilin temel sorunu olacak olan zengin su kaynaklarina sahiptir; GAP herkesin istahini kabartmaktadir.

Uygulamalar, dunyaya egemen kilinmak istenen yeni duzen ideolojisinin politik sonuclaridir. Avrupa Parlamentosu nun Turkiye ye yaptigi Kibris, Ege ve Guneydogu onerileri, Bati Parlamentolarinda alinan Ermeni Soykirimikararlari, Bolgesel bir yonetim birimi Olarak Kurt Federe Devlet ninkurulmasina yonelik Washington toplantisi, bu yondeki somut girisimler, Surgundeki Ermeni ve Kurt parlamentosu toplantilari, AB'nin Abdullah Ocalan tavri, G8lerin Kibris karari vb., bu cercevede degerlendirilmelidir. Bunlar laf olacinsinden yapilan isler degildir. Bunlar somut bir hedefe yonelmedikce, bu tur politik davranislar icine girmezler. Evet bu faktorler izole edilmedikce, degil Ermeni Meselesi, Kurt Meselesi, Kibris Meselesive diger sorunlar dahi daima mevcut olacaktir.
--------------
Kaynakca:

ABEKYAN, Manuk, Istoriya Armyansogo Literatura, (Ermeni Edebiyati Tarihi), Erevan, 1975.51 Guney ve Guneydogu Anadolu Bolgeleri kastediliyor.52 Haksiz Suclama, Cumhuriyet Gazetesi, 12.02.1999.AGAYAN, C.P., Rol Rossii v Istoriceskih Sudbah Armyanskogo Naroda, ( Ermeni Halkinin Tarihi Kaderinde Rusyanin Rolu), (k 150 letiyu prisoyedineny Vostocnoy Armenii k Rossii), Moskva, 1978.ALIYAROV, Suleyman, Ob etnogeneze Azerbaydjanskogo Narodo, ( Azerbaycan Halkinin Etnik Kokeni Hakkinda ), Baku, 1984.ALIYARLI, Suleyman, Azerbaycan Tarihi, Baku, 1996.ALIYAROV, S., MAHMUDOV, F., Azerbaycan Tarihi Uzre Gaynaglar, Baku, 1989.ANADOL, Cemal, Ermeni Dosyasi, Istanbul 1982.AYDOGAN, Metin, BITMEYEN OYUN, Turkiyeyi Bekleyen Tehlikeler, Kum saati yayinlari, 15. baski, Istanbul 2003.BALAYAN, Zori, Ocag, Sovetagan Grog yayinevi, 1984.BUNYATOV, Ziya, Obzor Istocnikov po Istorii Azerbaydjana, Istocniki Arabskiye, ( Arap Kaynaklarina Gore Azerbaycan Tarihine Genel Bir Bakis), Baku, 1964.BUNYATOV, Ziya, Azerbaydjan v VII-IX vv., (VII-IX. Yuzyillarda Azerbaycan), Baku, 1965.CABBARLI, Hatem, Turkiyenin Ermenistandaki Imaji, Ermeni Arastirmalari Dergisi, Sayi:7, Ankara, Sonbahar 2002.CAVCAVZADE, G. Ilya, Armiyanskiye Uceniye i Vopiyusiye Kamni, (Ermeni Mudrikleri ve Taslarin Feryadi), izd.-vo Elm. Baku. 1990.GALOYAN, G.A., Rossii i Narodi Zakavkazya, (Rusya ve ve Guney Kafkasya Halklari), (ocerki politiceskoy istorii ih vzaimootnoseniy s drevnih vremen do pobedi Velkoy Oktyabrskoy Sotyialiceskoy Revolyutsii),Moskva, 1975.GAZIGIRAY, A. Alper, Osmanlidan Gunumuze Kadar VesIkalarla Ermeni Terorunun Kaynaklari, Istanbul, 1982.Gul, Nazmi, EKICI, Gokcen, Stratejik Ortaklar Arasinda Bir Sorun mu Var? Putinin Ermenistan Ziyareti ve Moskova "Erivan Iliskileri, Stratejik Analiz, Cilt:2, Sayi:19, Kasim 2001.GURUN, Kamuran, Ermeni Dosyasi, TTK yayinlari, ANKARA 1983.HENZE, Paul, Ermeni Siddetinin Kokenleri, Uluslar arasi Terorizm, Ankara Universitesi Yayini, No:88, Ankara, 1988.HEYET. Cevat, Azerbaycanin Turklesmesi ve Azeri Turkcesinin Tesekkulu, Varlik 14, Il, No:87-4, 1993.ISMAYILOV, Mahmud, Senin Ulu Baban, Baku, 1989.KIROKASYAN J., Zapadnaya Armeniya vo Vremya I. Mirovogo Voyna, (I. Dunya Savasi Siralarinda Bati Ermenistan), Erevan, 1971.KOCAS, Sadi, Tarih Boyunca Ermeniler ve Turk-Ermeni Iliskileri, Altinok Basimevi, Ankara, 1982.LIPRANDI, A.P., Kavkaz i Rossiya, (Kafkasya ve Rusya), Harkov, 1911.METIN, Halil, Turkiyenin Siyasi Tarihinde Ermeniler, Ermeni Olaylari, MEB yayinlari, Ankara, 1982.MOLEVIL, Jorj de, Armyanskaya Tragediya 1915 goda, ( 1915 Yili Ermeni Soykirimi), Baku, 1990.MROVELI, Leonti, Kartlis Tshovreba, (Gurcu Tarihi), Gruzinskiy Tekst, tom, Tbilisi, 1955.NERSESYAN, M.G., Iz Istorii Russko-Armyanskih Otnoseniy, ( Rus-Ermeni Iliskileri Tarihinden) kniga I, Erevan 1956.PARSAMYAN, V.A., Kolonialnaya Politika Carizma v Armenii, ( Carizmin Ermenistanda Kolonilesme Politikasi, Erevan, 1940.RAFFI ( Agop Melik Agopyan), Samvel, izdatelstvo Ayastan, Erevan, 1971.SHOSTAKOVICH, S.V., Diplomaticeskaya Deyatelnost A. S. Griboyedova, (A.S.Griboyedovun Diplomatik Faaliyetleri), Moskova 1960.SHAVROV, Nikolay, N., Novaya Ugroza Russkomu Delu v Zakavkazye: Predstavsaya Rasporyadka Mugani Inarodstam, ( Zakafkasyada Rus faliyetlerine Karsi Yeni Bir Tehdit), SPb., 1911.SUMER, Faruk, Azerbaycanin Turklesmesi Tarihine Umumi Bir Bakis, TTK, Belleten, Cilt: XXI, Sayi:83, Temmuz, 1957.YENIKOLOPOV, I. K., Griboyedov i Vostok, (Griboyedov ve Dogu), Erevan 1954.URAS, Esat, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge yayinlari, Istanbul, 1987.VAHAPZADE, Bahtiyar, Vatan, Millet, Anadil, Ataturk Kultur Merkezi Baskanligi yayinlari, Ankara, 1999.VELICKO, Vasili Lvovic, Kavkaz, Russkoye Delo i Mejduplemenniye Voprosi, ( Rus Isi ve Kabileler Arasi Meseleler), izd-vo Elm, Baku, 1990.ARDA- Azerbaycan Respublikasi Devlet Tarih Arsivi, f:524, I:1, is:57, v:3Kolibel Celovecestva na Territorii Istericeskoy Armenii:http://www.azg.Am/RU/20020108/20020108.shtm.CUMHURIYET Gazetesi, 12 Subat 1999HUMANITE Gazetesi, 18 Kasim 1987LITERATURNAYA Gazeta, 13 Eylul 1978MILLIYET Gazetesi, 29 Mayis 1999SUDDEUTSCHE ZEITUNG Gazetesi, 19 Ocak 1998STUTTGARTER ZEITUNG Gazetesi, 3 Ocak 1998
TOPLUMveBARIS@yahoogroups.com

ERMENILERIN KIMLIGI VE BUYUK ERMENISTAN EFSANESI (3)

Ermeni tarihcisi M. G. Neresyan, Turkemencay anlasmasindan sonra Irevan ve Karabag bolgesine Iran ve Turkiye’den Ermenilerin gocurulmesi gercegini dogrulayarak yaziyor:
¦ XIX. Yuzyilin 20’li yillarinin sonunda bu bolgelere 31 40.000’den cok, Turkiye’den ise 90.000 Ermeni gocurulmustu ¦ 32
P. Liprandi de eserinde Ermenilerin bu bolgeye sonradan geldiklerini belirtmis,33 onlarin Kafkasya’ya gocurulmesini ise Rusya’nin bu bolgede yuruttugu emperyalist politikasinin bir parcasi olarak degerlendirmistir.34
Gocurulme politikasi ile ilgili bilgiler I. K. Yenikolopov’un,35 S. V. Shostakovic’in,36 Ermeni tarihcileri C. P. Agayan’in,37 G. A. Galoyan’in,38 V. A. Parsamjyan’in39 eserlerinde ve arsiv materyallerinde40 de yer almaktadir.
Birinci Dunya Savasi siralarinda bir tarihci, resmi makamlara sundugu raporunda soyle yazmisti:
“… Transkafkasya ve Azerbaycan’i On Asya’daki Turklerden ayiran Ermeniler, Turk topluluklarinin arasina sokulmus bir tampondur.
Biz bu tamponun yok olmasina ve onun yerine bize dusman olan Musluman bir kitlenin gelmesine musaade edemeyiz…41
Goruldugu gibi, Ermenilerin Kafkasya’nin eski ve yerli sakinleri olmadiklari, sonradan buralara geldikleri, ozellikle 1828 tarihinde Iran’la Rusya arasinda yapilan Turkmencay anlasmasindan sonra gocuruldukleri Rus ve Ermeni tarihcilerinin eserlerinde de mevcuttur.
Bu gercegi dogrulayan diger bilim adamalarinin da yazdiklari gibi, Ruslar tarafindan Guney Kafkasya’ya getirildiklerini Ermeniler neredeyse unutuyorlar.
Genellikle, Ermenilerin Kafkasya bolgesinde devletleri olmadigi konusuna diger yabanci bilim adamlarinin eserlerinde de deginilmektedir.
Fransiz bilim adami Jorj de Molevil, Ermenistan’in mevcudiyeti konusunda sunlari belirtmektedir:
“… Ingiltere’nin iradesiyle Car Imparatorlugunun haberleri uzerinde kurulup kisa bir omur (1918-1920) suren Ermeni Cumhuriyeti, butun tarihi boyu mevcudiyeti kaydedilen tek bagimsiz Ermeni Devleti idi…42
Kafkasya’nin eski Ermenistan topragi oldugu ve kendilerinin de bu bolgenin en eski sakinleri oldugu iddialarina bazi bilim adamlari sert bir sekilde karsi cikmis ve bu tutumlarini eserlerinde acikca belirtmislerdir.
XIX. yuzyilin sonlarindan itibaren Avrupa misyonerlerinin de destegiyle Ermeniler tarafindan komsu halklara karsi hazirlanan ve yonlendirilen ideolojik propagandanin asil icerigi ve amacini gostermis olan Rus bilim adami V. L. Velicko, kitabinda yaziyor:
“… Ermeni mahalli okullarinda ogrenciler Buyuk Ermenistan haritasini â€"ki, arazisi Voronej’e ulasiyor ve baskenti de Tiflis’tir- ogreniyorlar…43
Tabii ki, onlarin bu dusuncesi butun Kafkasyalilar, o bakimdan Azerbaycan Turkleri ve Gurculer tarafindan hos karsilanmiyordu.
Gecen asirlarda yasamis Gurcu bilim adamalarindan Ilya Cavcavadze, Ermeni plutokrasisi ve eliti hakkindaki dusuncelerini soyle aciklamistir:
“…Meger Gurculerin asil Gurcu topraklarina olan haklarini inkar eden kitaplar Hudabasev’in, Yeritsov’un kitaplari degil mi?
Meger Ermeni eliti degil miydi ki, gecen asirda Senkovski’nin araciligiyla Gurcistan’da Gurculerin olmadigi ve burada Ermenilerin ve diger halkalarin yasadiklari seklinde uydurma haberler yayiyorlardi veyahut soyle diyorlardi:
Gurcistan’in bir kismi Tiflis de dahil olmak uzere cok eskilerden Ermenilere ait olmustur…44
Ilya Cavcadze, Ermeniler icin calisan, cesitli yollarla tuzaga dusurulenlerin klasIk ornegini de bu sekilde vermistir:
“… Sonuncu savas zamani 1877 yilinda Fransiz gazetesi “Temps, bizim memlekete Kutulu adli bir gazeteci gondermisti…
Dikkat ediniz, bize gelirken kimlerin eline dustugu konusunda Kutulu ne yaziyor?
Balta istasyonu yakinlarinda onceden planlanmis sekilde onu Susali bir Ermeni subayi karsiliyor. O, Fransiz gazeteciyi kendi arabasinda Tiflis’e goturuyor ve gelirken yolda geleneklerin, torenlerin, sehirlerin, bayramlarin Ermenilere ait oldugunu ispatlamaya calisiyor.
Cok ustaca tuzaga dusurulen Fransiz gazeteci ne yapabilirdi?
Her sey Ermenilerin ki olmustu: Parlamento Ermenilerin, filozoflar Ermenilerin, yemekler, ziyafetler, bayramlar Ermenilerin…
O zaman Tiflis neresidir? Tabii ki, burasi da Ermenilerindir ve Tiflis de Ermeni sehridir.
Ustalikla aldatilan yabanci baska sonuc cikarabilir miydi?
Ermenilerin misafirperverligine hayran kalan Fransiz gazeteci Kutulu, Tiflis’ten ayrilmadan once bunlari dile getiriyor:
“Belki, Adem peygamber de Ermenistanlidir?!
Boylece, Avrupali gazeteciyi inandirmislardir ki, Gurcistan Tiflis de dahil olmak uzere Ermenistan’a aittir ve bu haberi nufuzlu gazete olan “Tempsaraciligiyla butun dunyaya duyurmuslardir…45
Anlasildigi gibi, Ermeni elitinin tutumlari sadece Azerbaycan ve Azerbaycan Turklerine degil, ayni zamanda Gurcistan ve Gurculere de yonelmisti.
Azerbaycan’a ve Gurcistan’a yonelik Ermeni istekleri ve tutumlari bugun de devam etmektedir.
15 Temmuz 1987 tarihinde Tasnak liderinden A. Papazyan, partisinin “Gamkadli gazetesinde sunlari yazmisti:
“Ermenilerin tarihsel talepleri var. Ermeni milletinin Kafkasya sinirlarinda tarihi topraklari var… Bugun toprak taleplerimizi acik olarak belirledik. Tasnaklar tam olarak “Kafkasya sinirindakitopraklarin ne oldugunu belirtmediler. SSCB’de komunist propagandanin enternasyonalizm olarak gosterildigi durumda yine ayni yilda Akademisyen A. Aganbekyan bu tabuyu yikmisti.
Paris’te Ermeni-Fransa Enstitusunun ve Ermeni Gaziler Birligi’nin duzenledigi konusmada A. Aganbekyan sunlari soylemisti:
“Ben Karadag’in bir Ermeni topragi olmasini istiyorum. Bir ekonomist olarak bolgenin Azerbaycan’dan fazla Ermenistan’la iliskili oldugunu dusunuyorum.46
Her ne kadar bu istek, iktisadi gorus gibi ifade edilse de bu bir baslangicti. Zira ekonomik kamuflaj unutulmamisti.
Fransiz komunistlerin yazilari genelde soyle baslar:
¦ Karabag ve Nahcivan â€"Azerbaycan Cumhuriyetine ilhak edilmis Ermeni topraklari.
Oyle anlasiliyor ki, bazi Avrupali politikacilar Daglik Karabag’in Azerbaycan’in diz eteklerinde olmadigini anlamiyorlar.
Yore cografi olarak Ermenistan’a yakindir, ancak bu ulkeyle siniri yoktur.
Bu acidan Azerbaycan topraklarinin ortasinda bulunur; bu da o demektir, Karabag ve Ermenistan arasinda bir Azeri toprak seridi bulunmakta ve bu serit Daglik Karabag yuzolcumunun yarisini olusturmaktadir.
Dolayisiyla, Karabag’i Ermenistan’a ilhak etmek veya baska alternatifler denemek yeni Azerbaycan topraklarini ilhak etmekle esanlamlidir.
Ermenistan’da iyi bilinir ki, bu olmadan Daglik Karabag Cumhuriyetinin var olmasi mumkun degildir.
Dolayisiyla, Daglik Karabag’in “kendi kendini yonetmehakki adina Ermenistan’in eylemine katkida bulunanlar, acikca ilhaka destek olmaktadir.
Simdi on yargiya sahip olmayan herkes Karabag catismasinin kokeninde Ermenistan’in Azerbaycan’daki cikarlarini silahla “savunma gayreti yattigini acikca gorebilir.
Bu amacla, Ermenistan baska bir ulkenin sinirlarinda savas baslatmistir.
Ermeni siyaseti bir takim hedefler uzerine oturtulmaya calisilmakta ve iki yonde sekillenmektedir:
1. Buyuk Ermenistan idealine ulasmak icin zamanla Azerbaycan’in tamamini isgal etmek.
XIX. yuzyilin sonlari ve XX. yuzyilin baslarinda yasanmis olaylara gore, Ermenilerin Turklere olan genetik nefretini hatirlayalim.
Bugun Ermenistan belirli unsurlara gore, Turkiye’ye karsi saldirinin uygulanmasinin dogru olmadigini (Turkiye karsisinda zayif durumda kalmasi sebebiyle) ve hatta bunun tehlikeli oldugunu anladigi icin birikmis olan kini ve nefreti yuzunden savunmasiz kalan diger Turk devleti Azerbaycan’a saldirmayi tercih etmistir.
Calismanin asil sebepleri Ermeni milliyetcilerinin “tarihi adaletecabalarindan olusmaktadir.
Turkiye’ye karsi toprak, tazminat, soykirim iddialari uzak ve imkansiz olarak goruldugu icin Moskova’nin yardimiyla Azerbaycan’in bazi topraklarini ele gecirmek tamamen gercek gorunuyordu.
2. Bu isgale paralel olarak Osmanlilar tarafindan gerceklestirildigi iddia edilen Ermeni soykirimini dunyaya tanittirmak, tazminat istemek, toprak talebinde bulunmak ve bunlar da gerceklesince Dogu Anadolu’yu Buyuk Ermenistan sinirlari icerisine katmak.
Her ne kadar butun bunlar bir fantezi olarak gorulse de Azerbaycan’i ve Turkiye’yi bir hayli mesgul etmektedir.
Durumu sadece bir fantezi olarak degerlendirmek dogru degildir. Bir zamanlar Ermenistan Devleti’nin kurulacagina da fantezi olarak bakiliyordu.
Ama gunumuzde Ermenistan isimli bir devlet mevcuttur.
Buyuk Ermenistan Devleti’nin gerceklesmesi mumkun olmayabilir, ama bunu global bir oyunun parcasi olarak degerlendirmek yanlis olmayacaktir.
Gunumuzde birileri tarafindan oynanan bu oyunun icerisine Azerbaycan ve Turkiye de dahil edilmistir. Azerbaycan, zaten sorunlar kiskacinda yer alan kucuk bir devlettir.
Turkiye sorunlar kiskacinda yer alsa da durumu Azerbaycan’in durumundan biraz farklidir.
Bugun Turkiye cokmeye mahkum edilmistir ve onun uzerinde oyunlar oynanmaktadir. Degil Buyuk Ermenistan fantezisi ile, Kibris sorunu ile, Kurt problemi ve bir takim sorunlarla karsi karsiyadir.
Batililarin Turkiye’ye gosterdikleri olumsuz ilginin giderek tehdit unsuru haline gelmesi, kacinilmaz olarak Turkiye’nin uniter devlet yapisina yonelik somut politikalara donusmektedir.
Bati baskentlerinden yapilan aciklamalar cok acik ve nettir.
Politikacilar, siyasal yorumcular ve medya; butunlugu olan bir sureklilik icinde Turkiye karsiti bir tutum icindedirler.
Yapilmak istenen yalnizca Turkiye’nin baski altina alinmasi degil, bununla birlikte Bati kamuoyunun Turkiye ve Turk dusmanligiyla sartlandirilmasi ve olasi bir mudahaleye hazirlanmasidir.
Ayni oyun yaklasIk 80 yil once de oynanmisti.
Almanya Disisleri bakani Hans Dietrich Genscher, Almanya’nin onemli gazetelerinden Suddeutsche Zeitung’a 1992 yilinda verdigi demecte:
“Biz Yugoslavya’da yeni bir model olusturduk, Turkler de Kurtlerle, buna benzer bir model uzerinde anlasmalidirlar47 diyordu.
Ayni gazete, alti yil sonra 19 Ocak 1998 tarihinde, Wolfgang Koydl’un imzasiyla yayinladigi basyazida Turkiye hakkinda sunlari yazdi:
“On yil icinde, Turklerin komsusu olan uc guclu politik sistem batti ve sessiz sedasiz yok oldu. Bu sistemler, en az Turklerin kendi Kemalist modelleri kadar dayanikli insa edilmis gorunuyorlardi.
Iran’da Sah monarsisi, Sovyetler Birligi’nin Politburo Komunizmi ve Yugoslavya’daki federatif Balkan deneyimi.
Rahatsiz edici olan her uc devlet de Turkiye Cumhuriyeti ile paralellikler gosteriyordu.
Hepsi de dinsel veya etnik cekismeler yuzunden yikildilar.
Ustelik Turkiye’de her ikisi de var:
Politik Islam ve Guneydogudaki Kurtlerin ayaklanmasi …
Lenin’in devleti 73 yasina basmisti; Guney Slavlarinki 74 yasindaydi. Ataturk’un Cumhuriyeti bu yil hayli kritik 75 yasina geldi.48
Avrupa Parlamentosu secimleri oncesinde (Haziran 1999) Avrupa Birligi 15 ulkenin 11’inde iktidarda olan ve ikisinde koalisyon hukumetlerine katilan Sosyalist ve Sosyal Demokrat Parti liderleri, 27 Mayis 1999 tarihinde Paris’te yapilan “Avrupa Soluzirvesinde bir araya geldiler.
“Avrupalilikkavraminin tartisildigi zirvede, toplantinin “mimarive eski Fransa Kultur Bakani Jack Lang, sunlari soyledi:
“Avrupa Birligi yalnizca ekonomik cikarlar ve duzenlemelerden ibaret degildir.
Demokrasi ve insanliga verdimiz degerleri yalniz sinirlarimiz icinde degil, sinirlarimiz disinda da savunacagiz.
Gelecekte ve gerekirse bugun, Kosova’da yaptigimiz gibi Kurt halkini da savunup koruyacagiz.
AB’nin ne stratejik ve ne de ekonomik cikarlari diktatorlerle mucadelemizi onleyemez.49
400 bin tarjli Stutgart Gazetesi Stutgarter Zeitung yazari Adrian Zielcke, gazetenin 9 Ocak 1998 tarihli baskisinda adeta Turkiye’ye yonelik tehditlerde bulunuyordu:
“Turkiye, Kurtlerin azinlik haklarini kabul etmeli ve sorunu politik olarak cozmelidir…
Ankara bunu kendisi yapmazsa Birinci Dunya Savasi sonunda Turkiye, Irak ve Suriye arasinda paylastirilan Kurt sorununa cozum bulmak icin uluslar arasi baski artacaktir.50
-----------------
31 Onun fikrince, Dogu Ermenistan’a
32 M. G. Nersesyan, Iz Istorii Russko-Armyanskih Otnoseniy, s. 227.
33 A. P. Liprandi, Kavkaz i Rossiya, s. 46.
34 A. P. Liprandi, a.g.e., s. 133.
35 I. K. Yenikolopov, Griboyedov i Vostok, s. 137.
36 S. V. Shostakovic, Diplomaticeskaya Deyatelnost A. S. Griboyedova, s. 154.
37 C. P. Agayn, Rol Rossii v Istoriceskih Sudbah Armyanskogo Naroda, (k 150 letiyu prisoyedineniya VostocnoyArmenii k Rossii), s. 220.
38 G. A. Galoyan, Rossi i Narodi Zakavkazya (ocerki politiceskoy istorii ih vzaimootnoseniy s drevnih vremen do pobedi Velikoy Oktyabrskoy Sotsialiceskoy Revolyutsii), s. 176, 178.
39 V. A. Parsamyan, Kolonialnaya Politika Carizma v Armenii.
40 Azerbaycan RespublikasiDevlet Tarih Arsivi, f: 524, 1: 1, is: 57, v: 3.
41 J. Kirokasyan, Zapadnaya Armeniya vo Vremya I. Mirovogo Voyna, s. 411.
42 Jorj de Molevil, Armyanskaya Tragediya 1915 goda, s. 15.
43 Vasili Velicko, KAVKAZ. Russkomu Delu i Mejduplemenniye Voprosi, s. 107.
44 Ilya G. Cavcavadze, Armyanskiye Uceniye i Vopiyusiye Kamni, s. 15-16.
45 Ilya Cavcavadze, a.g.e., s. 39-40.
46 Humanite Gazetesi, 18 Kasim 1987; Bahtiyar Vahapzade, Vatan, Millet, Anadil, s. 149.47 Metin Aydogan, Bitmeyen Oyun, Turkiye’yi Bekleyen Tehlikeler, s. 117.
48 Suddeutsche ZeitungGazetesi, 19 Ocak 1998, aktaran: Metin Aydogan, Bitmeyen Oyun, S. 117.
49 Mine G., Kirikkanat, “Avrupa Degerlerini Silahla Savununuz, Milliyet Gazetesi, 25.05.1999.
50 Adrian Zielcke, “Aegste von den Kurden, Stutgarter Zeitung, 03.01.1998, aktaran: Metin Aydogan, BITMEYEN OYUN, s. 118.

TOPLUMveBARIS@yahoogroups.com

ERMENILERIN KIMLIGI VE BUYUK ERMENISTAN EFSANESI (1)

(RUS VE ERMENI KAYNAKLARINA GORE) Great Armenia Myth And Armenian Identity Ccording To Theirs And Russian Historians
Emin Arif (Sihaliyev)*

Ozet

Simdiye kadar Turkiye’de Ermenilerin kokenleri ve Buyuk Ermenistan dusuncesi hep Turk kaynaklari dogrultusunda ele alindi. Bu calismada objektif degerini korumak acisindan genel olarak Rus ve Ermeni kaynaklarina istinat edildi. Acaba, konuya onlarin yaklasimlari nasildir? Gercek Ermeni tarihi ve onlarin kimlikleri konusunda bu tarihciler ne dusunmektedirler? Bu bakimdan calismaya bilim adina farkli bir acidan bakma amaci gudulmustur. Gercekte Ermeni tarihi Ermeni tarihcilerine gore de karanlik kalmaktadir. Bu nedenle Ermeniler bilimsellik acisindan yanilgiya dusmus ve tarihe kendi acilarindan bakmislardir. Genellikle, Ermeniler kendi tarihlerini gordukleri gibi degil, gormek istedikleri gibi yazmislardir ki bu yaklasim da bilim adina gercekleri yansitmiyor. Bu calismada Ermenilerin kimligi, onlarin Ruslar tarafindan Guney Kafkasya’ya gocurtuldukleri ve tarihte ilk devlet kuruluslari hakkinda bilgiler yer almaktadir.
Anahtar Kelimeler: Ermeniler, Rus, Kafkasya.
Abstract
Until now, the natives of Armenian an idea of “Great Armenia†embroidered only by Turkish welds. In this article, it has relied on the welds of Russian and Armenians to be more objective. I wonder about their impressions of this topic? What’s their thought about the right Armenian history and their identities? In the same corner it was aimed in this article to increase new scientific facts to the history. In fact the Armenian history even according to the Armenian historians is mystery. For this reason, Armenians comment mistakes in their scientific factual point of view and looked to the history from different side. Generally, Armenians didn’t write their history as it was but as they wanted to be. So these don’t reflect the real facts that indicate the real science. And in this text, according to Russian and Armenian historians, Armenians were migrated by Russian to the Southern Caucasians and the information about the establishment of their first state is engaged.
Key Words: Armenians, Russian, Caucasians.
* Azerbaycan Milli Ilimler Akademisi, Nahcivan Bolmesi Kafkasya Tarihi Bolumu Baskani (Doktora: Ankara Universitesi, Sosyal Bilimler Enstitusu)

Ermeni bilim adamlari Ermeni tarihini daha eskilere goturmek isteseler de gercekte Ermeni toplumunun eski tarihi hakkinda tam bir gorus birligi mevcut degildir ve karanlik kalmaktadir. Ermeni bilim adami Agop Melik Agopyan, diger adiyla yazmis oldugu “Samvel†adli eserinde Ermeni toplumunun tarihi hakkinda sunlari belirtmektedir:
“….Bizim tarihimizde halk tamamen unutulmustur. Biz Ermeni koylusunun nasil yasadigini bilmiyoruz.
“Agalariyla†hangi iliskide oldugunu, ne yiyip ne ictigini, ne tur elbise giydigini bilmiyoruz.
Biz Ermeni sanatkarlarinin ne ile ugrastiklarini, Ermeni tuccarlarinin hangi ulkelerle ticari iliskiler kurduklarini bile bilmiyoruz.
Bizim tarihimiz butun bunlar hakkinda susuyor… bizim tarihimizde, hatta halkimizin en azametli gucu olan kadinlarimiz hakkinda hicbir bilgi yoktur…1

Daha sonra o, “…Boylece, bizim kuru tarihimiz tarihciye cok az bilgi vermektedir.
Bizim eski edebiyatimiz kilise yazilarindan 2 oteye gidememistir…
Bizim eski edebiyatta yasam tarzlarinin, adetlerin, geleneklerin, ailenin ve toplumsal iliskilerin tasviri yoktur…†,3 diye belirtiyor.
Bu veya diger Ermeni tarihcileri de ornegin; Khorenli Moise, Toma Ardzrouni ve digerleri, kendi aralarinda Ermenilerin eski tarihi ve kokenleri konusunda fikir birligi icinde degillerdir. Bu da onlarin anayurtlarinin neresi oldugunu tartismali kilmaktadir.
Bazi tarihciler, Ermeni tarihini M.O. 2350 yilina, Nuh Tufanina kadar dayandirarak Nuh’un torununun torunu HAY ve HAYK ile basladigini iddia etseler de bu iddialar bilim adina gercekleri yansitmamaktadir.
Ayni zamanda, Ermenileri Urartulara, Trak-Frigya soyun, Guney Kafkasya irkina, Turan irkina, Hititlere vs. dayandiran benzeri gorusleri de destekleyici hicbir kanita rastlanmamaktadir. Bir diger deyisle, bunlar tarafindan temsil edildiklerini Ermenice’de bulduklari birkac soz benzerligine dayanarak ileri surenler varsa da bu varsayim taraftar bulamamistir.4
Ermeni tarihindeki celiskiye dikkat ceken Paul Henze’ye gore, Ermeni tarihinin incelenmesi kolay degildir. Bu tarih uzun, karmasIk, kismen karanlik ve genellikle munakasalidir.
Ermeni tarihi hemen hemen tamamen Ermeniler tarafindan yazilmistir. Cunku kendi tarihini yazan kimse onu yuceltmek ve onun tartismali notlarini objektif bir bicimde incelemekten kacinmak egilimindedir.
Ermenilerde bu durum ozellikle gorulmektedir ve XX. yuzyilin ortalarindan itibaren iyice ortaya cikmistir.5
Ermeniler, tarihlerini gordukleri gibi degil, gormek istedikleri gibi yazmis ve bunun propagandasini yapmislardir.
Kendi tarihlerini daha da eskilere goturerek dunya medeniyetini, yaziyi, astrolojiyi, bakir ve demir madenciligini kendilerinin kesfettigini ve dunyada insan hayatinin Sevan Golu 6 kiyilarindan basladigini iddia etmekte 7 ve ayrica Hiristiyanligi ilk kabul eden topluluk olarak ovunmektedirler. 8
Hai-Tahd 9 ideologlarindan olan ve asiri milliyetci gorusleri ile taninan Ermeni yazar Zori Balayan, Ermenistan’in baskenti Erevan’in yaklasIk 2729 yil 10 once insa edildigini iddia etmektedir. Balayan’a gore Erivan Roma ve Babil kadar antik bir kenttir.
O, Erivan toponimini aciklamaya calisarak soyle bir iddia ileri surmektedir:
“…Efsaneye gore, Nuh Peygamber Tufan’dan sonra ilk gordugu bir kara parcasina “Erevume†, yani “Gozukuyor†, diye bagirmis ve bu kara parcasinin adi Erevan olarak tarihe gecmistir…†Balayan, ayni zamanda satir arasinda Nuh Peygamberin Ermeni oldugunu da soylemektedir. 11
Dr. Hanrich Pudor, Ermenilerin Hiristiyan olmakla beraber Sami irkindan oldugunu, en goze batan niteliklerinin burunlarinin kambur, kalin ve kaba oldugunu;
L. Sufer, Ermenilerin Yahudiler ile birlikte Hititlerden geldigini;
W. S. Monroe, Ermenilerin irk bakimindan Iranli, Beluc ve Cingenelerle hisim olduklari, renklerinin beyazdan zeytin rengine kadar cesitli, sakallarinin lepiska veya kestane renginde, gozlerinin iri siyah ve mavi, burunlarinin Yahudilerinki gibi belirli sekilde cikintili oldugu ve bu sebepten dolayi kendilerine Hiristiyan Yahudiler denildigini one surmuslerdir. 12
Ermenilerin kim olduklarini ve nerede tesekkul bulduklarini Ermeni bilim adami Manuk Abekyan su sekilde belirtmektedir:
“…Ermeni halkinin mensei nedir, nasil ve ne zaman, nereden ve hangi yollardan buralara 13 gelmislerdir, Ermeni olmadan once ve sonra hangi topluluklarla iliskide bulunmuslardir, onlarin diline, etnik kokenlerine kimler nasil etki etmistir?
Bizim elimizde bunlari kanitlayan acik ve kesin bilgiler yoktur…†.14
Rus bilim adami V. L. Velicko, Ermenilerin tarihine ve menseine ait cok onemli bilgiler vermistir:
“… Ermeniler kimlerdir?
Onlarin asil mensei konusu cok az arastirilmistir.
Tarih onlarin Babil esareti devrinde ve Yerusalim’in 15 yikilmasindan sonra Yahudilerin buyuk bir kitlesi ile karistigini ispat ediyor.
Antropolojik bakimdan onlarin buyuk bir cogunlugu brakisefaldir, yani baslarinin eni uzunundan fazladir, kisakafalidir ve Shantr’in, Erkert’in, Pantyukov’un ve diger bilim adamlarinin arastirmalarindan anlasildigi gibi, bu cihetten dag Yahudilerine, hatta Sirogildanilere, yani Asurilere daha cok benziyorlar.
Prof. Dr. D. N. Anucin, Ermenilerin Ari kabilesi degil de, daha kesin olarak dil bakimindan Arilesmis bir kabile olduguna dikkat cekiyor. Butun bunlarin yani sira kendilerini Ermeni zannedenlerin hic de hepsi asil Ermeni kokenine has degildir.
Ermeni dergisi “Murc†, Ermenilerin diger halklari asimle etme basarilarindan bahsederek 1890’li yillarin sonunda asimle edilmis Cingenelerin Ermeniler arasinda cogunluk teskil ettigini gosteriyordu.
Kafkasya antropologu Dr. I. I. Pantyukov, buyuk Ermeni gruplari konusunda daha ilginc bir sonuca varmistir.
O, Turkiye’den yari vahsi gocmenlerin Tiflis’e geldikleri zaman firsattan yararlanarak bazi Turk Ermenisinin antropolojik olcusunu almistir. Sonuc itibariyla, onlarin buyuk bir kisminin vucut niteliklerine gore asil Kurtler olduklari kanisina varilmistir…†16
---------------------
1 Raffi, Samvel, s. 16.
2 Kilise yazilarinin diger adi Evangeliya’dir.
3 Raffi, Samvel, s. 15.
4 Ermeni tarihcilerinin celisen gorusleri icin bkz; Kamuran Gurun, Ermeni Dosyasi, s. 12, 16; Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, S. 22, 100, 101; A. Alper Gazigiray, Osmanli’dan Gunumuze Kadar VesIkalarla Ermeni Terorunun Kaynaklari, s. 12; Halil matin, Turkiye’nin Siyasi Tarihinde Ermeniler, Ermeni Olaylari.
5 Paul Henze, “Ermeni Siddetinin Kokenleri†, s. 173-174.
6 Tarihi adi “Gokce Golu†olan bu gol, Ermenilerce “Sevan Golu†olarak degistirilmistir.
7 Bu konuda daha genis bilgi icin bkz: “Kolibel Celovecesstva na Teritorii Istotoriceskoy Armenii: http://www.azg. Am/RU/20020108/2002010817.shtm.
8 M. Sagniyan, Vajnoye Sobitiye Istorii, Literaturnaya Gazeta, 13 Eylul 1978.
9 “Ermenilerin Davasi†veya “ErmeniUlusal Cikarlari†anlamina gelir.
10 Zori Balayan, 1984 tarihinde yayinlanan “Ocag†adli kitabinda, Erivan’in guya 2702 yil once insa edildigini iddia etmektedir. Kitabina gore, gunumuz acisindan degerlendirildiginde, Erivan’in insasi 2721 yil oncesine dayanir. Gercekte ise Erivan’in asil ismi Irevan olup, 1509-1510 yillarinda Sah Ismail Hatayi, veziri Revangulu Han’a bu topraklarda kale insa etmeyi emretmisti. 7 yil icersinde Zengi nehrinin kiyisinda insa edilen kale “Revan†olarak adlandirilmisti. Azerbaycan Turkcesinde halk dilinde “R†harfi ile baslayan adlarin onunde “I†harfi kullanildigi icin Revan kalesinin ismi de sonralar Irevan olarak degisime ugramistir.
11 Zori Balayan, Ocag, Erivan, Sovetekan Grog Yayinevi, 1984, s. 30, akt: Hatem Cabbarli, Turkiye’nin Ermenistan’daki Imaji, Ermeni Arastirmalari Dergisi, s. 145.
12 Sadi Kocas, Tarih Boyunca Ermeniler ve Turk-Ermeni Iliskiler, s. 42-43.
13 Yazar, “buralari†derken Kafkasya’yi kastediyor.
14 Manuk Abekyan, Istoriya Armyanskogo Literatura, s. 11.
15 Simdiki Kudus.
16 Vasili Lvovic Velicko, KAVKAZ. Russkoye Delo i Mejduplemenniye Voprosi, s.

Monday, January 5, 2009

ÖZÜR DİLEYENLER

Aydın geçinen, ama aydınlığın yanından bile geçmeyen bazı şahısların Ermenilerden özür dilemeye kalktıklarını duyunca ne kadar şaşırdım!!

Hele içlerinde hiç tahmin etmediğim kimseleri görünce nasıl şaşmam!? Herhalde özür dileyenlerin aileleri onları öldürdü, evlerinden, yerlerinden göç etmeye zorladı ki, böyle bir harekete geçtiler.

Başkalarının ve özellikle Devlet’i ilgilendiren bir konuda, Devlet namına konuşmaya kimsenin hakkı yok! Bu şahıslar ya hiç tarih okumuyorlar (ki, tarih bilmeyen zaten kültürlü sayılamaz) ya da bildikleri halde -kim bilir nasıl bir yarar uğruna- uyruğu olduğu Devlet’i küçük düşürmekten çekinmiyorlar.

Özellikle son zamanlarda dış kaynaklar (çoğunlukla Ermeni kaynakları) gösterilerek konuşmalar yapıldı, İngilizce ve Türkçe pek çok kitap yazıldı.Bunların en önemlilerinden biri de Sayın Şükrü Server Aya’nın Genocid of Truth kitabı, bunun Türkçesi de yayınlandı.En son, avukat Sayın Gülseren Aytaş’ın yazdığı Ermeni Talepleri ve Türkiye’nin Hakları (Derin Yayınları, 2008) adlı eser, gayet sade bir dil ile hukuken Ermenilerin bizden bir şey istemeye hakları olmadığını, en azında onların bizden özür dilemesi gerektiğini -hukuksal belgelere dayanarak- yazmış. Onun kitabından öğrendiğimize göre, Ermeniler Osmanlı Devleti’nin güçten düşmesini fırsat bilerek ve dış güçlerin de desteği ile 1878 yılından sonra çeteler, partiler kurarak ülkede çeşitli isyanlar çıkarmış, katliamlar yapmışlar. Yalnız 1895 yılında 27 olay çıkarmışlar. Bu olaylara katılmayan Ermenileri bile öldürmüş, işyerlerini evlerini yakmışlar (s.47).
Bu olayları yapanların cezalanmalarını ise, dış güçler araya girerek derhal önlemişler. (Sonra da isyancı başı İngilizler tarafından kaçırılmış.)
İsyanda yaktıkları Ermeni köylerini Amerika onartmış; ama Türk köylerine hiçbir şey yapmamışlar. 1896 da Van’da Osmanlı Bankası’nı bombalamışlar. Sonra da Van’ı yakıp yıktılar, içindekileri öldürdüler.Suçlular hep dış güçler tarafından korunuyor. Osmanlı Devleti 1915 yılına kadar Ermeni isyanlarıyla uğraşıyor...

Ermeniler, 1915’ten itibaren Osmanlı devleti ile savaşanların tarafına geçerek yüz yıllardan beri birlikte yaşadığı ve kendilerine büyük dostluk gösteren Türk halkını öldürdüler! Rus, İngiliz, Fransız askerlerinin kıyafetine girip binlerce Türk’ü öldüren ve camilere doldurulup yakan (Ardahan’da gördüm) Ermeniler, bizden özür dilemeli: Aslında bizim onları suçlamamız gerek!

Bana bir yabancı gazeteci, ünlü yazarımız Orhan Pamuk’un ağzını kullanarak, “Siz bir milyon Ermeni öldürmüşsünüz.” dedi.

Ben de ona, “1000 yıl onlarla beraber oturduk. Eğer o zaman onları öldürmeye kalksaydık, bugüne bir tek Ermeni kalmazdı. Sizin ülkenizde yaşayan insanlardan bir grup, ülkenize saldıran düşmanlarla birleşip sizleri öldürmeye kalksa siz ne yapardınız?” deyince de adam bir yanıt veremedi ve sadece “Hım...” demekle yetindi.

Devletin uyruğu olup devlete başkaldıranlar idam edilir. Onların bu vahşetine, hıyanetine karşı yine de hepsini hudut harici etmemiş, sürmemiş Devlet... Yurtiçinde haklarını koruyarak yer değiştirtmiş, o kadar...

Sayın Avukat Gülseren Aytaş’ın büyük bir titizlikle -resmi kaynaklar göstererek- yazdığı kitabının 55. sayfasından (“Genelkurmay Başkanlığı Arşiv Belgeleri’yle Ermeni faaliyetleri 1914-18” bölümü) aldığım bir yazıyı buraya geçiriyorum: “Harp bölgelerine yakın yerlerde oturan Ermenilerin bir kısmının, Osmanlı hududunu (sınırını) düşman devletlere karşı korumaya çalışan ordumuzun harekâtını zorlaştırdıkları, erzak ve askeri malzeme nakliyatını güçleştirdikleri, düşmanla işbirliği yapmak ve birlikte hareket etmek emelinde oldukları, yurtiçinde askeri kuvvetlere ve masum halka silahlı saldırı düzenledikleri, düşmanın deniz kuvvetlerine malzeme sağladıkları, müstahkem mevkileri düşmana göstermeye cesaret ettikleri tespit edilmiştir. Bunun için, isyancı unsurların hareket sahasından uzaklaştırılmaları gerekmektedir. (…) köy ve kasabalarında oturan Ermeniler Güney vilayetlere acil olarak sevk edilecektir. Göçmenlerin taşınmaları ve yeni yerlerine yerleşmeleri sırasında güvenlik ve iaşelerinin sağlanacağı, emlak ve arazi dağıtılacağı, kalan menkullerinin ve taşınmaz mal ise değerlerinin kendilerine verileceği...”
Bu ne büyük adalettir!..

Batı’da olsalardı hepsi kılıçtan geçirilir veya hudut harici edilip Ermenistan’a sürülürlerdi. İşin ilginç yanı, yerleştirildikleri güneyde de boş durmamışlar (bu kez Kurtuluş Savaşı’nda), Fransız ve İngilizlerle bir olup dünya kadar insanımızı öldürmüşlerdir. Türk ordusu kazanmaya başlayınca da kendilerine bir şey yapılacak korkusu ile 4000 Ermeni Suriye’de Lazkiye Limanı’na kaçıp onlara yardım edeceklerine söz veren Fransız gemilerini beklemişlerdir. Altı ay boyunca hiçbir Fransız gemisi onları almayınca hastalananlar, ölenler olmuş... Altı ay sonra ancak bir Mısır gemisi onları alıp Mısır’a götürmüş.

Geride kalanlara ise, Türkiye Cumhuriyeti herhangi bir ceza vermemiş ve bulundukları yerde yaşamalarını sağlamıştır. Bu ne büyük adalettir!

Başbakanlık arşivindeki belgelere göre, Ermeniler tarafından 1910-1922 arasında 525 bin 955 Türk öldürülmüştür!

Yüzyıllardan beri uyruğu olduğu Devlete başkaldırıp oturdukları topraklarda komşularını vahşice öldüren, yerini-yurdunu yakan bir halktan özür dileyenler; ancak ve ancak onlar kadar suçlu satılmışlardır! Onların yaptıkları bu büyük hata için milletimizden özür dilemeleri gerek.
Diğer taraftan asıl Ermenilerin bize binlerce defa özür borcu vardır!

Muazzez İlmiye Çığ 1 Ocak 2009 Aktaran: ssaya@superonline.com

YER DEĞİŞTİRME (TEHCİR) - 1

Ermenilerin binlerce Türk'ün canına mâl olan isyan ve katliamları karşısında bile, Osmanlı Hükümeti'nin ortaya koyduğu sakin ve sağduyulu tavır, belgeleriyle sabittir. Ancak, tedhiş hareketleri bir türlü durmak bilmeyince hükümet, ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmek zorunda kalmıştır. Kafkas, İran ve Sina cephelerinin güvenlik hattını oluşturan bölgelerdeki Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi, onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır.

Her şeyden önce, yer değiştirme kararı bütün Ermenilere uygulanmamıştır. Katolik ve Protestan mezhebinde bulunan Ermenilerin yanı sıra, Osmanlı ordusunda subay ve sıhhiye sınıflarında hizmet gören Ermeniler ile Osmanlı Bankası şubelerinde ve bazı konsolosluklarda çalışan Ermeniler devlete sadık kaldıkları sürece göçe tabi tutulmamışlardır. Öte yandan, hasta, özürlü, sakat ve yaşlılar ile yetim çocuklar ve dul kadınlar da sevke tabi tutulmamış, yetimhaneler ve köylerde koruma altına alınarak ihtiyaçları devletçe, Göçmen Ödeneği'nden karşılanmıştır. Bu tablo, Osmanlı'nın yer değiştirme konusundaki iyi niyetini göstermesi açısından önemlidir.

27 Mayıs 1915 tarihli yer değiştirme kanunu ve bu kanuna dayalı olarak çıkarılan emirler çerçevesinde; Erzurum, Van ve Bitlis vilâyetlerinden çıkarılan Ermeniler, Musul'un güney kısmı, Zor ve Urfa sancağına; Adana, Halep, Maraş civarından çıkarılan Ermeniler ise Suriye'nin doğu kısmı ile Halep'in doğu ve güneydoğusuna nakledilmişlerdir.

Bu arada, Ermenilerin sıkça dile getirdiği gibi yer değiştirme sırasında 1.5 milyon Ermeni ölmemiştir. Gerek Osmanlı ve Ermeni, gerekse yabancılara ait istatistikler, I. Dünya Savaşı döneminde Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin nüfusunun en fazla 1.250.000 civarında olduğunu göstermektedir. Ne kadar Ermeni'nin yer değiştirme uygulaması çerçevesinde bulundukları yerden çıkarıldığı ve ne kadarının sağ salim yeni yerleşim bölgelerine ulaştığı da belgeleriyle ortadadır. Osmanlı Devleti'nin son nüfus istatistiği 1914 yılında yapılmıştır. Buna göre Ermeni nüfusu 1.221.850'dir. Yer değiştirmeye tabi tutulmayan nüfus; 82.880'i İstanbul, 60.119'u Bursa 'da, 4.548'i Kütahya Sancağı ve 20.237'si Aydın vilayetinde olmak üzere toplam 167.778'dir.

Ermenilerin yer değiştirme uygulaması büyük bir disiplin içinde yapılmıştır. 9 Haziran 1915'ten 8 Şubat 1916 tarihleri arasında Adana, Ankara, Dörtyol, Eskişehir, Halep, İzmit, Karahisarı sahib, Kayseri, Mamuretülaziz, Sivas, Trabzon, Yozgat, Kütahya ve Birecik'ten toplam 391.040 kişi yerleştirilecekleri yeni bölgelerine sevk edilmiş, bunlardan 356.084'ü yerleşim bölgelerine ulaşmıştır. Yani, Ermenilerin yer değiştirme uygulaması sırasında verdiği kayıplar 35.000 kişi civarındadır. Yer değiştirme uygulamasına tabi tutulan nüfus içerisinde yer alan Halep'teki 26.064 Ermeni nüfusu, göç ettirilenler içerisine dahil edilmemiştir. Bu rakam 35.000'den çıkarıldığında geriye 9-10 bin kişi kalmaktadır. Yani Ermenilerin yer değiştirme sırasında verdikleri toplam kayıp 9-10 bin kişiden ibarettir. Bunlar da, Türkler tarafından öldürülmemiş, 500'ü Erzurum-Erzincan arasıda eşkıya grupları tarafından, 2000 civarında kişi, Urfa'dan Halep'e giden yol üzerinde Meskene'de Urban eşkıyaları tarafından, 2000 kişi Mardin'de eşkıya tarafından öldürülmüştür. Dersim bölgesinden geçen kafilelere bölge halkının saldırıları sonucunda yaklaşık 5-6 bin kişi öldürülmüştür. Ancak bunun kesin rakamları Osmanlı arşivlerinde yer almamaktadır. Toplam 9-10 bin kişinin ölmüş olduğu diğer verilerden tespit edilmektedir. Böylece, yer değiştirme sırasında soykırım maksadıyla Osmanlı ordusu tarafından öldürülen bir tek Ermeni yoktur.

Ayrıca, Anadolu ve Rumeli'nin çeşitli bölgelerinden yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin sayıları ile, yeni yerleşim merkezlerine ulaşanların sayılarının birbirini tutması, yer değiştirme sırasında herhangi bir katliâm olayının olmadığını da ispat etmektedir.
Öte yandan, Osmanlı Devleti yer değiştirme uygulamasına tabi tuttuğu Ermenilerin nakli sırasında, ağır savaş şartlarına rağmen olağanüstü gayret göstermiş, bu gayret, yabancı diplomatlarca da tesbit edilmiştir. Hükümet, göçmenlerin iaşesi ve korunmasına yönelik büyük harcamalar yapmıştır. Uygulamaya ait belgelerde hangi il ve ilçelerde hastane kurulduğu, Ermeni çocuklarından yetim kalanlar için hangi binanın ayrıldığına kadar detaylı bilgiler verilmektedir. Yer değiştirmeye tabi göçmenlerin; sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmaktadır.

Ermenilerin yer değiştirilmeleri, onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır. Şayet, Osmanlı Devleti Ermeni tebaasından kurtulmak isteseydi; bunu asimilasyon yoluyla veya savaşı gerekçe göstererek rahatlıkla halledebilirdi. Osmanlı, yer değiştirme uygulamasıyla savaş şartlarında her an ölümle burun buruna gelebilecek olan yüz binlerce Ermeni'nin hayatını kurtarmıştır.
Nitekim, yeni bölgelere yerleştirilen Ermeniler sağ salim hayatlarını sürdürürken, Rus ordusu saflarında Türklere karşı savaşan Ermeniler, savaş şartları gereği ölmüşlerdir.

Görüldüğü gibi, yer değiştirme uygulaması son derece başarılı bir sevk ve iskan hareketidir.
Bugünün şartlarında bile dünyada bir benzeri daha yoktur.

© Özkan BOSTANCI ozkanbostanci.1@
gmail.comTOPLUMveBARIS@yahoogroups.com

ERMENİ TEHCİRİ YER DEĞİŞTİRME (TEHCİR) SONUÇ -2

Gerçekleştirildiği tarihten günümüze kadar gelen devrede yer değiştirme konusunda çok şey yazılıp çizilmiştir.

Ermeniler, uydurma belgelerin arkasına gizlenerek, dünya kamuoyunu uzun süre kandırmayı başarmışlardır. Başlangıçta 300.000'lerden başlayıp, 3.000.000'lara kadar varan rakamlarla ifade edilen Ermeni katliâmı hikâyelerinin hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. Nitekim İstanbul'un işgali döneminde, gerek İngiliz ve gerekse Fransızlar, Osmanlı arşivini yeterince araştırmış ve soykırımı imâ edecek bir belgeye dahi rastlamamış olsalar gerek ki, Ermeni soykırımına ait hiç bir belgeyi somut olarak sunamamaktadırlar.

Öte yandan kendi arşivlerinde, o zaman Anadolu'ya gelip yer değiştirme uygulamalarını izleyen ve görüntüleyen gazetecilerin çektikleri fotoğraflar olmalıdır. Eğer devletin emriyle böyle bir soykırım olsaydı, bu fotoğraflar da şimdiye kadar çoktan dünya kamuoyuna açıklanırdı. Ayrıca, eğer soykırım iddiacılarının elinde sağlam belgeler bulunsaydı; 1919 yılında Osmanlı Devleti'nin resmen tarafsız bir "hukukçular komisyonu" kurulması önerisi cevapsız bırakılır mıydı? Osmanlı'nın bu resmi teklifi niçin cevapsız bırakılmıştır? Yoksa, Ermeni çetelerinin organize edilmesinde ve kışkırtılmasında bazı batılı devletlerin rollerinin ortaya çıkmasından ve binlerce masum sivil halkı canice boğazlayan Ermenilerin silahlarını aldıkları yerlerin belirlenmesinden mi korkulmuştur?

Soykırım denince akla, Nazilerin II. Dünya Savaşı boyunca Yahudilere ve diğer etnik gruplara karşı giriştikleri ve milyonlarca insanın canına mal olan kitlesel kıyım gelir.

Soykırım denince akla, Fransızların 1954-1962 yılları arasında Cezayir'de en az 1 milyon Cezayirliyi katletmeleri gelir. Soykırım denince akla, 1965-1966 yıllarında Endonezya ordusunun bir milyon komünisti ve ailelerini öldürmesi gelir.

Soykırım denince akla, 1975-1979 yılları arasında Kamboçya'da Kızıl Kmerler'in 2 milyona yakın Kamboçyalı'yı katletmeleri gelir.

Soykırım denince akla, 1994'de Ruanda'da 500.000 Tutsi'nin, Hutular tarafından öldürülmesi gelir.

Ve nihayet soykırım denince akla, 1991'den sonra Bosna-Hersek ve Kosova'da binlerce Müslümanın Sırplar tarafından vahşice katledilmesi gelir. Soykırım suçu, gerçek anlamda bu olaylarda işlenmiştir.

Şayet, Osmanlı devletinin Ermenileri "soykırım"a tabi tutmak gibi bir amacı olsaydı; bulundukları yerlerde bu düşüncesini gerçekleştiremez miydi? Yer değiştirme sırasında yapılan bunca harcamaya, bunca idari ve askeri önleme ne gerek vardı?
Devlet güvenliğinin sağlanması için zorunlu olarak uygulanan ve dünyanın en başarılı sevk ve iskan hareketi olan yer değiştirme uygulaması, hiçbir zaman Ermenileri imha etmek amacıyla yapılmamıştır.

KAYNAK:Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001

© Özkan BOSTANCI ozkanbostanci.1@

gmail.comTOPLUMveBARIS@yahoogroups.com

ERMENİ TEHCİRİ 1948 TARİHLİ BM SOYKIRIM SÖZLEŞMESİ AÇISINDAN ERMENİ İDDİALARI

Soykırım" kavramı, 1948 tarihli "BM Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme" ile tanımlanmıştır. Sözleşmenin 2. maddesine göre;

"Soykırım; ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu toptan ya da onun bir bölümünü yok etmek niyetiyle: Grup üyelerinin öldürülmesi, Grup üyelerinin fizik ya da akıl bütünlüğünün ağır biçimde zedelenmesi, grubun fiziksel varlığının tümü ya da bir bölümü ile yok edilmesi sonucunu verecek yaşam koşulları içinde tutulması, grup içinde doğumları engelleyecek önlemler alınması, bir grup çocukların başka bir gruba zorla geçirilmesi eylemlerinden herhangi birine başvurulmasını kapsamı içine alır. Soykırımda planlı, devlet politikası haline gelmiş eylemler söz konusudur."

Konu soykırım sözleşmesi açısından değerlendirildiğinde, tarihteki bazı olaylara değinmeden geçilemeyecektir. Soykırım gibi vahim bir insanlık suçunun işlenebilmesi için o milletin tarihinde bu suça yatkınlık olması gerekir. Bir şahıs için suça yatkınlık nasıl bir özellik ise, toplumlar için de öyledir. Türk tarihi incelendiğinde soykırıma ve asimilasyona rastlanamaz.
Yayıldığı coğrafyaya baktığımızda Osmanlı; Balkanlarla birlikte Viyana önlerine kadar Avrupa'nın bir kısmını; Akdeniz'e sahil tüm Kuzey Afrika'yı; Ortadoğu'nun tamamını ve Arap yarımadasını uzun yıllar yönetimi altında tutmuştur. Bu süre asgari 200-400 yıl arasıdır. Söz konusu coğrafyadaki, hangi halkın yok edildiği söylenebilir?
Anadolu'da şer'i hükümlerin hakim olduğu dönemde, en eski Hıristiyanlık mezhebi Süryanilik, tavus kuşuna ve ateşe tapan Yezidilik gibi inançlar yaşatılırken, 1800'lü yıllarda şer'i hükümlere aykırı olmasına rağmen Anadolu'da kiliseler açılmıştır. Hatta iki kardeşten biri Osmanlı Sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa iken, diğer kardeş Makarije Sırp Kilisesi'ne Patrik tayin edilmiş ve Sırp halkını diriltmiştir. Aynı dönemde dünyanın diğer bölgelerine baktığımızda; Avrupa'daki mezhepler mücadelesi döneminin soykırımlarını, uzak doğuda dili değişen halkları (Hindular-Peştun), komple dili ve dini değişen Afrika'yı, Güney Amerika'yı görürüz.

II. Dünya Savaşı boyunca Naziler, milyonlarca insanı katletmişlerdir. 1939-1945 yılları arasındaki dönemde, 5-6 milyon Yahudi, 3 milyondan fazla Sovyet savaş tutsağı, birer milyondan fazla Polonya ve Yugoslavya sivil halkı, 200.000 civarında Çingene ve 70.000 özürlü insanın canına kıyılmıştır. İşte soykırım budur.Bunlara ek olarak, Birleşmiş Milletlerin önleyici yönde sözleşmesi olmasına rağmen, modern çağda da sayısız soykırım olayı görülmüştür.
Örneğin, bizzat olayın kahramanı 2 emekli Fransız generalin Le Monde'da yayınlanan itiraflarına göre Fransızlar 1954-1962 yılları arasında Cezayir'de en az 1 milyon Cezayirli'yi katletmiş, 1965-1966 yıllarında Endonezya ordusu bir milyon komünisti ve ailelerini öldürmüş, 1975-1979 yılları arasında Kamboçya'da Kızıl Kmerler 1.7 milyon Kamboçyalı'yı katletmiş, 1994'de Ruanda'da 500.000 Tutsi, Hutular tarafından öldürülmüş ve nihayet 1991'den sonra Bosna-Hersek ile Kosova'da binlerce Müslüman Sırp vahşetine maruz kalmıştır.

Soykırım suçu, gerçek anlamda bu olaylarda işlenmiştir. Ermeni iddialarının aksine, 1915 yılında Doğu Anadolu bölgesindeki Ermenilere yönelik uygulama, sadece güvenliğin sağlanması amacıyla Osmanlı toprakları içinde başka bir bölgeye göç ettirme olup, soykırım ile hiç bir ilgisi yoktur. Türk yönetimi hakim olduğu yörelerde diğer kültür ve soylara sahip halklarla yaşamaya alışıktır. Türk devlet geleneğinde "adalet" vardır, "kültürlerin yaşatılması" vardır; ancak, "katliam" ya da "soykırım" yoktur. Bu husus, Justin McCarthy'nin "Ölüm ve Sürgün" isimli kitabı açıkça ortaya konulmaktadır. Söz konusu kitapta, Balkan ve Kafkas halklarının ölümden kurtulmak için Osmanlı yönetimine nasıl sığındıklarını anlatılır.

Osmanlı yönetimini soykırımla suçlayanlara sormak gerekir: 1469 yılında İspanya ve Portekiz'den Musevi ve Müslümanlar, 1680 yılında Tökeli İmre ve adamları Macaristan'dan, 1711 yılında Rakoczi Ferençh ve adamları, 1849 yılında Layoş Kosuth ve 2000 kişilik Macar grubu, İsveç Kralı Şarl ve 1500-2000 kişilik adamları; 1841 ve 1856 yıllarında Polonya'lı Prens Chartorski, 135 bin kişilik ordusuyla Ekim 1917'de Rus komutan Vrangel ve hatta Troçki, ölümden soykırımından kurtulmak için nereye sığındılar?

Tarih, bütün bu soruların cevabını "Osmanlı" olarak vermektedir. 1915'teki yer değiştirme uygulamasını sözde "Ermeni soykırımı" olarak ilan edenler, 1930'lu yıllardan itibaren Polonya ve Almanya kökenli Musevilerin Türkiye'ye sığındıklarını bilmiyorlar mı? Sözde Ermeni soykırımının üzerinden henüz 20-25 yıl gibi kısa bir süre geçmiş iken, soykırım yaptığı iddia edilen bir milleti kurtarıcı olarak görenler, neden Türkiye'yi tercih etmişlerdir? Bu soruların cevapları da, Türk devlet geleneğinin adil, insani, hoşgörülü, birleştirici, töre ve inançlara saygılı karakterinde saklıdır.

Ayrıca; bugünkü insan hakları normlarını kapsayan 1478 tarihli Fermanı'yla hükümran olduğu topraklarda yaşayan tüm insanlara sahip oldukları değerleri yaşama, yaşatma ve yeni nesillere aktarma imkanı veren Osmanlı Padişahı Fatih'ten yaklaşık 550 yıl sonra Balkanlardaki soykırım ve asimilasyonlar hatırlanmalıdır. Bu ferman ile dili, dini, kilisesi, okulu vs. güvence altına alınan Balkan milletleri; homojen toplumlar oluşturma adına 21. Yüzyıla girildiği bir dönemde Boşnakları, Arnavut asıllı Müslümanları, Makedonları ve Bulgaristan Türklerini yurtlarından söküp atmışlardır.

Bugün Türkiye'yi soykırım ile suçlayanlar, aylarca süren katliamları görmezlikten gelmiş, ırzına geçilen her yaştaki kadının feryadına kulaklarını tıkamışlardır. Son dönemde Türkiye'ye sığınanlar sadece Balkan halkları olmamıştır; Batılı kimyasal silah üreticilerinden sağladığı "hardal gazı" ile soykırıma kalkışan Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in elinden kaçan Irak halkı da kurtuluşu Türkiye'de görmüştür. Türk insanı sınırlı imkanlarına rağmen tarihin her döneminde ekmeğini paylaşmayı bilmiş ve mazlum halklara kucak açmıştır. Türk insanının, Osmanlının ve Türkiye Cumhuriyeti'nin diğer milletlere ve devletlere örnek olacak gayet temiz bir sicili vardır.

© Özkan BOSTANCI ozkanbostanci.1@gmail.com
TOPLUMveBARIS@yahoogroups.com

ERMENİ TEHCİRİ SOYKIRIM İDDİALARINA KARŞI BİLİM ADAMLARININ TAVRI

Tarihi, tarih biliminin ölçüleri ve ilkeleri doğrultusunda algılayan bilim adamları, 1925 yılından bugüne kadar konuyla ilgili bilgi ve belgelerin orijinallerine ulaşmış, canlı şahitleri dinlemiş, olay yerlerinde bizzat gözlemde bulunmuş kişilerdir. Bunlar, 1925'ten beri Osmanlı arşivlerinin yabancı araştırmacılara açık olduğunu bilen ve belgelere bizzat ulaşan bilim adamlarıdır.

Dolayısıyla kanaatleri hakkındaki yorumu veya karşı görüşü, ancak onlar kadar konuyu derinlemesine bilenler yapabilecektir.
Bu nedenle Amerikalı 69 bilim adamının konuyla ilgili olarak Temsilciler Meclisi üyelerine sunduğu bir bildiri son derece önemlidir. Söz konusu bildiride şöyle denilmiştir(1):

"ABD Temsilciler Meclisi Üyelerinin Dikkatine

Türk, Osmanlı araştırmaları ve Ortadoğu üzerine uzmanlaşmış, aşağıda imzaları bulunan Amerikalı akademisyenler, ABD Temsilciler Meclisi'nin 192 sayılı kararında kullanılan dilin birçok açıdan yanıltıcı ve/veya yanlış olduğu görüşündedirler.
'İnsanlıkdışı Davranışları Anma Milli Günü' kavramına tam olarak destek vermemize karşın, söz konusu metinde dikkat çekilen aşağıdaki kısmı kabul edilemez buluyoruz:
... Türkiye'de 1915 ve1923 yılları arasında gerçekleştirilen soykırımın kurbanları olan 1,5 milyon Ermeni kökenli insan..."

Çekincelerimiz 'Türkiye' ve 'soykırım' sözcüklerinin kullanılması konusunda odaklanmakta olup aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

14. yüzyıldan 1922'ye kadar, günümüzde Türkiye olarak, daha doğrusu 'Türkiye Cumhuriyeti' olarak adlandırılan alan, çok dinli, çok uluslu bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğunun bir parçasıydı. Nasıl Habsburg İmparatorluğunu günümüz Avusturya Cumhuriyeti ile eş saymak yanlışsa, Osmanlı İmparatorluğunu, Türkiye Cumhuriyeti ile bir tutmak da yanlıştır.
Günümüz Türkiye Cumhuriyetinin 1923 yılında kurulmasıyla sonuçlanan Türk Devrimiyle 1922'de tarih sahnesinden silinmiş olan Osmanlı İmparatorluğu, şu anda Güneydoğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da bulunan ve sadece bir tanesinin Türkiye Cumhuriyeti olduğu 25'ten fazla devletin topraklarını ve halklarını bünyesinde barındıran bir devletti. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı zamanında gerçekleşen hiçbir olaydan sorumlu tutulamaz. Ancak kararda 'Türkiye' adını kullanarak kararı yazanlar 1915 ve 1923 yılları arasındaki 'soykırım'ın sorumluluğunu Türkiye'ye yüklemek istemişlerdir.

'Soykırım' suçlamasına gelince, bu açıklamayı imzalayanların hiçbiri Ermenilerin çektikleri acıların boyutlarını küçümseme amacını taşımamaktadır. Aynı şekilde söz konusu bölgedeki Müslüman halkın da acılarının farklı şekilde değerlendirilemeyeceği görüşündeyiz. Şu ana kadar ortaya konan kayıtlar, toplumlararası bir iç savasın, (Müslüman ve Hıristiyan gruplar arasındaki) Birinci Dünya Savaşı sırasındaki bulaşıcı hastalıklar, kıtlık ve Anadolu ve çevresindeki alanlardaki katliamlar ve acılar ile daha da karmaşık bir hale geldiğine işaret etmektedir.

Gerçekten de söz konusu yıllar boyunca, bölgede, geçen on yılda Lübnan'da yaşanan trajediden çok farklı olmayan bir sürekli savaş durumu yaşanmıştır Hem Müslüman hem de Hıristiyan nüfus arasındaki kayıplar büyük rakamlardadır. Ancak saldırgan ve masum olanı ayırt edebilmek, çok sayıda Hıristiyan kadar Müslümanın da içinde bulunduğu Doğu Anadolu halkının hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayların nedenlerini belirleyebilmek için tarihçilerin ulaşmaları gereken daha birçok belge ve bulgular vardır.

Tarihi devlet adamları ve politikacılar yapar, bilim adamları ise yazar. Bu sürecin işlemesi için bilim adamlarına, geçmişteki devlet adamları ve politikacıların yazılı kayıtlarına ulaşabilme şansı verilmelidir Şimdiye kadar, konuyla ilgili olan Sovyetler Birliği, Suriye, Bulgaristan ve Türkiye'nin arşivlerinin büyük kısmı tarihçilere kapalı tutulmuştur. Bu arşivlere ulaşılıncaya kadar Temsilciler Meclisinin 192 sayılı kararı kapsamındaki Osmanlı İmparatorluğunun 1915-1923 yılları arasındaki tarihi tam olarak bilinemez.

Biz ABD Kongresinin bu ve bununla ilgili konularda tarih arşivlerinin tam olarak açılmasını teşvik etmesi ve tarihsel olaylar hakkında, tam aydınlığa kavuşturulmadan ithamlarda bulunmaması gerektiğine inanıyoruz. Temsilciler Meclisinin 192 sayılı kararındaki gibi ithamlar kaçınılmaz olarak Türkiye halkı hakkında adaletsiz yargılara varılmasına ve belki de tarihçilerin bu trajik olayları anlamakta kaydetmeye başladıkları gelişmeye zarar verilmesine yol açacaktır.

Yukarıdaki yorumların da gösterdiği gibi, Osmanlı-Ermenileri'nin tarihi tarihçiler arasında sıkça tartışılan bir konundur ve tarihçilerin bir çoğu da 192 sayılı karardaki ifadelere katılmamaktadır. Kongre bu kararı kabul ederse, tarihsel sorunun hangi yanının doğru olduğuna yasa yolu ile karar vermeye çalışmış olacaktır Tarihsel olarak şüpheli varsayımlara dayalı böylesine bir karar, sadece dürüst tarihsel araştırmaya zarar verir ve Amerikan yasama sürecinin güvenirliliğini sarsar.
19 Mayıs 1985 Prof. Dr. Rıfaat Abou-El-HajTarih, California State ÜniversitesiDoç. Sarah Moment AtisTürk Dili ve Edebiyatı, Wisconsin ÜnivertesiDoç. Darl BarbırTarih, Siena Yüksekokulu (New York)İlhan BAŞGÖZUral-Altay Çalışmaları Bölümü Türk Araştırmaları Programı Direktörü, İndiana ÜniversitesiProf. Daniel G. HatesAntropoloji, New York Şehir ÜniversitesiProf. Ülkü BatesSanat tarihi, New York Şehir ÜniversitesiProf. Gustav BayerleUral-Altay Çalışmaları, Indiana ÜniversitesiProf. Andreas G. E. Bodroglifetti Türk ve İran Dilleri, California ÜniversitesiDoç. Kathleen BurrilTürk Araştırmaları, Columbia Üniversitesi Prof. Alan FisherTarih, Michigan ÜniversitesiProf. Timothy ChildsEğitmen, Johns Hopkins ÜniversitesiProf. Shafiga DauletSiyaset Bilimi, Connecticut ÜniversitesiProf. Roderic DavisonTarih, Gorge Washington ÜniversitesiOrd. Prof. Walter DennySanat Tarihi & Yakın Doğu Araştırmaları, Massachussets ÜniversitesiDr. Alan DubenAntropolog, Araştırmacı, New YorkDoç. Ellen ErvinTürkçe Araştırmalar, New York Üniversitesi Prof. Caesar Farahİslam & Ortadoğu Tarihi, Minnesota ÜniversitesiProf. Carter FindleyTarih, Ohio State ÜniversitesiProf. Micfıael FinefrockTarih, Charleston YüksekokuluDoç. William HickmanTürkçe, California Berkeley ÜniversitesiE. Doç. Frederick LatimerTarih, Utah ÜniversitesiProf. John HymesTarih, Glenville State YüksekokuluDr. Heath W. LowryTürk Araş. Ens., Inc. Washington D.C.Prof. Halil İnalcıkOsmanlı Tarihi, Amerikan Sanat & Bilim Akademisi Üyesi, Chicago ÜniversitesiDoç. Ralph JaeckelTürkçe, California ÜniversitesiDoç. Ronald JenningsTarih & Asya Araştırmaları, Illinois ÜniversitesiDoç. Cornell FleischerTarih, Washington ÜniversitesiProf. Peter GoldenTarih, Rutgers Üniversitesi Prof. Tom GoodrichTarih, Indiana ÜniversitesiDr. Andrew CouldOsmanlı Tarihi, Arizona, Flagstaff Prof. William GriswoldTarih, Colorado State ÜniversitesiProf. Tibor Halasi-KuvTürk Araştırmaları, Culombia ProfesörOrd. Prof. J. C. HurewitzOrta-Doğu Enstitüsü eski Direktörü, Colombia ÜniversitesiProf. AvgdorlevyTarih, Brandens ÜniversitesiProf. Bernard LewisYakın Doğu Tarihi, Princeton UniversitesiDoç. Justin McCarthyTarih, Louisville ÜniversitesiProf. Jon MandavilleOrtadoğu Tarihi, Portlant State ÜniversitesiProf. Michael MeekerAntropoloji, California ÜniversitesiDoç. James KellyTürkçe, Utah ÜniversitesiYardımcı Prof. Kerim BeySoutheastem Üniversitesi Prof. Metin KuntOsmanlı Tarihi, New YorkDoç. William OchsenwaldTarih, Virginia Polytechnic Enstitüsü Doç. Robert OlsonTarih, Kentucky ÜniversitesiDoç. William PeachyYahudi ve Yakın Doğu Dilleri & Edebiyatları, Ohio State ÜniversitesiDoç. Donald QuataertTarih, Hauston ÜniversitesiProf. Howard ReedTarih, Connecticut ÜniversitesiProf. Dank Wart RustowSiyaset Bilimi, New York Şehir ÜniversitesiDoç. Ezel Kural ShawTarih, California Üniversitesi Prof. John Masson Simth, JRTarih, California Berkely UniversitesiDr. Svat SoucekTürkolog, New YorkDr. Philip SoddardOrtadoğu Ens. Direktörü, Washington, D.C.Prof. Frank TachauSiyaset Bilimi, Chicago, Illinois ÜniversitesiRobert StaabOrtadoğu Merkezi Direktör Yardımcısı, Utah ÜniversitesiProf. Rhoads MurpheyOrtadoğu Dilleri, Kültürleri ve Tarihi, Columbia Üniversitesi Doç. June StarrAntropoloji, Suny Stony BrookProf. James Stewart-RobinsonTürk Araştırmaları, Michigan ÜniversitesiProf. Thomas NaffTarih, Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Direktörü, Pennsylvania ÜniversitesiDoç. John WoodsOrtadoğu Tarihi, Chicago ÜniversitesiProf. Pierre OberlingTarih, New York Şehir ÜniversitesiDoç. Madeline ZılfıTarih, Maryland ÜniversitesiProf. Metin TamkoçUluslararası Hukuk, Texas Tech. ÜniversitesiProf. Stanford ShawTarih, California Üniversitesi.Dr. Elaine SimthTürk Tarihi, Emekli Dışişleri GörevlisiDoç. David ThomasTarih, Rhode Island YüksekokuluDoç. Grace M. SimthTarih, California Berkely ÜniversitesiDoç. Margaret L. VenzkeTarih, Dickinson Yüksekokulu (Pennsylvania)E. Prof. Donald WebsterTürk TarihiProf. Walter WeikerSiyaset Bilimi, Rutgers Üniversitesi Prof. Warren S. Walkerİngilizce, Türkçe Sözlü Hikayeler Arşivi Direktörü, Texas Tech. ÜniversitesiBatı Avrupa devletleriyle, Rusya destekli Ermeni iddiaları ve Ermenilerin ileri sürdükleri belgelerin doğuluk durumunu tartışmak üzere Türkiye tarafından değişik zamanlarda çağrılar yapılmıştır. Bu çağrılar, hem doğrudan Ermeni bilim adamlarına hem de Ermenilerin propagandasını üstlenen şahıslara yapılmıştır. Ancak bunların önemli bir bölümünün gerekçe göstermeden toplantıya katılmadıkları bilinmektedir. Bunun son örneği 1990 yılında toplanan XI. Türk Tarih Kongresi'nde yaşanmıştır.
XI. Türk Tarih Kongresinde ilk defa olarak bir "Ermeni Seksiyonu" programlanmış ve bu seksiyondaki tartışmalara "Ermeni Davası Savunucusu" yabancı tarihçiler de davet edildiği halde, her biri çeşitli mazeretler ileri sürerek, bu bilimsel tartışmalara katılmaktan kaçınmışlardır.
5-9 Eylül 1990 tarihleri arasında Ankara'da düzenlenen XI. Türk Tarih Kongresi'ne Ermeni sorunuyla ilgili olarak davet edilen yabancı bilim adamlarının listesi şöyledir: Prof. Dr. Heath LOWRY (Katıldı)
Garin ZEDLIAN (Cevap vermedi)
Prof. Dr. Bernard LEWIS (Katılamadı)
Prof. Dr. Justin McCARTHY (Katıldı)
Prof. Dr. Stanford SHAW (Katıldı)
Prof. Dr. Anthony BRYER (Cevap vermedi)
Dr. Andrew MANGO (Katıldı)
Prof. Dr. Salahi R. SONYEL (Katıldı)
Prof. Dr. M.MARMURA (Cevap vermedi)
Prof. Dr. Allan CUNNIGHAM (Cevap vermedi)
Prof. Dr. Robert ANCIAUX (Katıldı)
Prof. Dr. Aryeh SHMUELEVITZ (Katıldı)
Prof. Dr. Jak YAKAR (Katıldı)
Prof. Dr. Hans G. MAJER (Katılamadı)
Prof. Dr. Wolf Dietrich HUTTEROTH (Cevap vermedi)
Prof. Dr. Klaus KREISER (Katılamadı)
Prof. Dr. Jean-Paul ROUX (Cevap vermedi)
Prof. Dr. Paul DUMONT (Katıldı)
Prof. Dr. Robert MANTRAN (Katılamadı)
Prof. Dr. Richard HOVANNISIAN (Cevap vermedi)
Dr. Gerard LIBARDIAN (Cevap vermedi)
Dr. Levon MARASHLIAN (Katıldı)
Prof. Dr. Vahakn DADRIAN (Cevap vermedi)
Christopher WALKER (Katılamadı)
Anahid Ter MIMASSIAN (Katılamadı)
Tessa HOFFMAN (Cevap vermedi)

KAYNAK:1) Yıldırım, Dr. Hüsamettin-; Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Ankara 2000.
© Özkan BOSTANCI ozkanbostanci.1@gmail.com
TOPLUMveBARIS@yahoogroups.com