Tuesday, April 29, 2008

Isyanlarin bir tertibin urunu oldugu acikca belliydi

**Osmanli devleti savasa girince, Ermeniler bekledikleri firsatin dogmus oldugu inanciyla toplu olarak harekete gecerler ve Kafkas Ordusu'nun geri hatlarini vururlar. Rus ordulariyla isbirligine giderler ve Van icerden vurularak 15 Nisan 1915'te Rus ordularina teslim edilir.

Ermenilerin baslattigi isyanlarin Akhisar'dan sonrakiler ise soyleydi.


Erzincan Isyani ( 21 Ekim 1895), Gumushane Isyani (25 Ekim 1895), Bitlis Isyani (25 Ekim 1895), Bayburt Isyani (26 Ekim 1895), Maras Isyani (27 Ekim 1895), Urfa Isyani (29 Ekim 1895), Erzurum Isyani (30 Ekim 1895), Diyarbakir Isyani (2 Kasim 1895), Siverek (Diyarbakir) Isyani (2 Kasim 1895), Malatya Isyani ( 4 Kasim 1895), Harput Isyani (7 Kasim 1895), Arapkir Isyani (9 Kasim 1895), Sivas Isyani ( 15 Kasim 1895), Merzifon Isyani (15 Kasim 1895), Gaziantep (Ayintap) Isyani (16 Kasim 1895), Maras Isyani (18 Kasim 1895), Mus Isyani (22 Kasim 1895), Kayseri Isyani (3 Aralik 1895), Yozgat Isyani (3 Aralik 1895), Zeytun Isyani (1895-1896), Birinci Van Isyani (2 Haziran 1896), Osmanli Bankasi Baskini (14 Temmuz 1896), Ikinci Sasun Isyani ( Temmuz 1897), Sultan Abdulhamit'e Suikast (Yildiz Suikasti) (21 Temmuz 1905), Adana Isyani (14 Nisan 1909).

Olaylarin birbirine ne kadar yakin tarihlerde cereyan ettigi gorulurse, hepsinin bir tertip eseri oldugu kolaylikla anlasilacaktir. Sadece 1897'ye kadar 40'a yakin ilde tedhis ve cinayet eylemlerine tanik olunacak, gene de sabir gosterilecektir.

Boyle bir hukumetin, bir de ustelik 1. Dunya Savasi gibi, var olup olmama savasinin verildigi bir ortamda, benzer tedhis hareketleri ne maruz kalinca, Ermenileri savas alaninin disina toplamasi veya surmesi kadar dogal ne olabilir? Hangi devlet benzer durumda ayni karari almazdi, sormak gerekir.
Iste 1. Dunya Savasi gunlerine bu kosullarla gelinir. Osmanli devleti savasa girince, Ermeniler bekledikleri firsatin dogmus oldugu inanciyla toplu olarak harekete gecerler ve Kafkas Ordusu'nun geri hatlarini vururlar. Rus ordulariyla isbirligine giderler ve Van icerden vurularak 15 Nisan 1915'te Rus ordularina teslim edilir, buyuk bir Musluman kiyimi yasanir.

Bunun uzerine 24 Nisan 1915'te hukumet, Ermeni ileri gelenleri olarak 2345 kisiyi tutuklar. Bu olayi Ermeniler sanki bir kiyimin yildonumuymus gibi, her yil 24 Nisan'da protesto eylemlerine donustururler.

Oysa o gun kimsenin burnu bile kanamamistir. Olaylarin yatismayip, ustelik daha da artmasi uzerine hukumet, 27 Mayis 1915 gunu, zorunlu olarak, bazi Ermenileri " zorunlu goce " tabi tutar. Cikan yasanin adi " Sevk ve Iskân Yasasi "dir ve yukarida aciklanan sebeplerden dolayi zorunlu olarak cikarilmistir.

Ermeniler hukumetin aldigi bu karari " bir soykirim " olarak nitelemekte ve bu israrlarini inatla surdurmektedirler.
Oysa olaylarin bir soyu kirma amacini tasimadigi son derecede aciktir ve aksini kanitlayacak tek bir belgeye rastlanmamistir.
Esasen benzer iddialar Lozan Konferansi esnasinda da dile getirilmis, olayi 3.5 yil boyunca inceleyen ve arastiran Ingiliz Harp Divani, Malta'da tutuklu bulunan tum zanlilari serbest birakmistir.
Avrupa Adalet Divani, 29 Ekim 2004 tarihinde aldigi bir kararla Marsilya'daki bir Ermeni derneginin actigi davayi reddetmis, Ermenilerin ortaya attiklari "soykirim" iddialarinin hicbir " hukuki " dayanagi olmadigini, Avrupa Parlamentosu' nun 1987 yilinda aldigi ve ".

.. Turkiye soykirimi tanimadigi takdirde Avrupa Birligi'ne giremez " yolundaki kararin da siyasi bir karar oldugunu, hukuki bir temele dayanmadigini, bir fiilin soykirim olup olmadiginin hukuki bir konu oldugunu ve ancak buna bir mahkemenin karar verebilecegini, oysa Avrupa Parlamentosu' nun bir yargi organi olmadigini ifadeyle davanin reddine karar vermistir.

Bu sonuc da Ermenilerin hâlâ ne bos hayaller pesinde kostuklarini gostermektedir.

No comments: