Thursday, May 1, 2008

Rahmi TURAN: Kurtuluþ Savaþý’nda Ermeniler!

En sevmedigim sey gereksiz dusmanlik yaratmak ve bu dusmanlikdan beslenmek.
Ancak zamaninda zoraki yaratilan bu dusmanliklara karsi gerekli olan savunma mekanizmalarimizi gelistirmenin yanisira gerekli donanimi kazanmamak, zamaninda gerekli olacak bilici kazanmak yine insanlik gorevimiz olsa gerek diye dusunuyorum.

Bu arada yazarlarimiz da artik bu konuyu arastirmaya devam ediyorlar, cok gec kalinsa da, artik belgeler konussa da sonuc ne olur belirsiz olsa da... degismeyen kaderimiz bu olsa gerek!Bir yer de din ile uyusturulmus toplum diger yanda ulusal bilic icin didinen bir kac sozde marjinal( dincilerin deyimi ile) ulusal bilinc icin teknik ve bilimsel acidan kanitlara dayanan calismalar yapan ve didinen ulusalcilar- ayni Kurtulus Savasinda oldugu gibi degil mi?

Asagidaki yazida savasmakdan egitimi, sanati, sanayiyi, bilimi, zanaati.. her turlu cagdas endustriyel donanimi ihmal etmis bir imparatorluk halki diger yandan savaslarla, Turk kani ile korunan topraklarda zeginliklerine zenginlik katan toplumlar...Sonra ne olmus?

Bu topraklara goz diken diger yayilmaci misyonerlerinin gudumune girmis yetistirilmis isyancilar...Peki bunun adi neden ancak 80-90 yil sonra konabiliyor?

Peki bunca yil neden beklediniz? emperyalizim yeni rota cizememisti, alinan petrol topraklarindanelde edilen zenginlik bunu henuz gerektirmiyordu, sovyetler dagilmamisti,tek kutupluluk henuz olusmamisti mi dersiniz?

Kurtuluþ Savaþý’nda Ermeniler!

1958’de ölen Kayseri yöresinin halk kahramaný Osman Coþkun, ölümünden 50 yýl sonra yayýnlanan anýlarýnda Kurtuluþ Savaþý sýrasýnda Kayseri ve çevresinde yaþayan Ermeni azýnlýklarýn, iþgalci Fransýzlarla iþbirliði yaparak Türklere nasýl zulüm ve iþkence yaptýðýný þöyle anlatýyor: (Ýkinci Ergenekon-Kurtuluþ Savaþý Baþlarken- GiTa Yayýnlarý- S: 112-113):"

Bu sürgün iþi (1915’teki Ermeni tehciri) ne kadar büyütülüyor!

Bu yüzden bütün Türk milletinin zalim, canavar ve vahþi olduðu ileri sürülüyor. Ýþte resmi belgeler gözümüzün önünde. Dört bin evli koca kasabada ne kadar bayýndýr ve saray gibi ev varsa hepsi Ermenilere aitti.

Memleketin gerçek sahipleri kulübe denilebilecek izbelerde barýnýyorlardý. Servet onlarda, para onlarda, refah onlardaydý. Memleketin en iyi tarlalarýna, en kýymetli bað ve bahçelerine onlar sahipti.

Ticaret ve sanat tamamen onlarýn elindeydi.

Yorucu iþlerde hep Türkler çalýþýrdý. Ermeni zenginler Türklere ödünç para verirlerse aðýr faiz alýrlardý. Ýpoteksiz para da vermezlerdi.

Binlerce Türk, borçlarýn altýndan kalkmak için diyar diyar dolaþýr, aðýr ve zahmetli iþlere katlanýrlardý.

Yine de borçtan kurtulamazlar, en kýymetli tarla, bað ve bahçelerini, canlý mallarýný onlara devrederlerdi."

*"Köylerimizi dolaþýnca görürüz ki, hiçbir kýymetli arazi, hiçbir tarým Türk’e ait deðildir. Bunlarý Ermeni vatandaþlarýmýz parasýný vererek satýn almadýlar.

Köylüleri borçlandýrarak ve aðýr faiz altýnda býrakarak kullanýmlarýna geçirdiler.Türkler evlerinde çavdar ekmeði ve çökelekle, yaþayacak kadar rýzkla yetinirken, Ermenilerin sofralarýný gümüþ çatal kaþýk takýmlarý donatýyordu. Türkler, yamalý partallar içinde dolaþýrken onlar Avrupa tarzýnda giyiniyorlar, kadýnlarýný ipekli kumaþlarla süslüyorlardý.

Türkler evlerine serecek kýl çul dahi bulamazlarken onlar odalarýný ipek halýlarla, atlas perdelerle, aynalý mermer konsollarla beziyorlardý.

Memleketin bütün serveti onlarýndý.... Özgür, serbest, rahat, varlýklý bir hayat sürerlerdi.

Pazar günleri Elbiz’den Babayana, Köþk Pýnar’dan Aþaðý Everek’e kadar su baþlarýný iþgal ederler, fýrýnlanmýþ kuzular, dolmalar, tatlýlar yerler, halis üzümden çifte çekilmiþ rakýlarýný içerlerdi.

Her köþede ut, keman, tef sesleri göðe yükselir, kýzlý gelinli eðlenirlerdi de onlara yan bakan bile olmazdý. Sýrmalý eðerli, altýn iþlemeli baþlýklý, dinç ve güçlü kuvvetli atlarla çekinmeden köyleri dolaþýrlar, odalarýn baþ sedirine kurularak bal, kaymak, tavuk yerlerdi.Ýçleri altýn dolu halý heybelerini korkusuzca odanýn bir tarafýna býrakýverirlerdi.

Mallarý, canlarý, ýrzlarý tamamen güvenlikteydi. Sýnýrsýz bir vicdan özgürlüðüne sahiptiler."

*"Buna raðmen onlar ne yaptý? Ýlk bomba Everek’te patladý. Ýlk isyan hareketi burada belirdi. Taþnak, Hýnçak komiteleri Türk’ü arkadan vurmak için hazýrlanýyorlarmýþ..

.Ruslarla dönen ve sürgün edilmeyen Ermeniler, Doðu’da yüzyýllarca beraber yaþadýklarý ve her zaman iyilik ve þefkat gördükleri komþularýný ve dostlarýný insafsýzca öldürdüler. Çocuklar ve kadýnlar da onlarýn tecavüzlerinden kurtulamadýlar.

Ben oralarda, kafalarý ezilmiþ çocuk cesetleri, memeleri yüzülmüþ kadýn vücutlarý gördüm. Ermeniler, girdikleri köy ve kasabalarda taþ üstünde taþ býrakmadýlar, her tarafý yakýp yýktýlar. O zamanki hükümet ne yapabilirdi? Kendi milletinin hayat ve geleceðini düþünmemeli miydi? Yoksa aydýn ve uygar (!) Avrupalýlar gibi ölüm kamplarý kurarak, toptan katliamlar yaparak mý bu iþin önüne geçmeliydi? Sürgünden baþka ne çare vardý?

"Osman Coþkun anýlarýnda, yaþanan vahþetleri gördükçe isyan ediyor:"Aman Allah’ým! Ýnsanoðullarýný bu müthiþ cinayetlerin iþlenmesine, peygamberlerinle, mukaddes kitaplarýnla sen mi sürüklüyorsun, sen mi özendiriyorsun? Ýnsan ruhundaki bu vahþet nedir? Ýnsanoðlunu neden böyle yarattýn Allah’ým?" diyor.

O acý günleri unutmayalým! "

Rahmi TURANrturan@hurriyet.com.tr

No comments: