Friday, May 30, 2008

VEFATININ 51. YILDÖNÜMÜNDE KAHRAMAN NENE HATUN’U SAYGI İLE ANIYORUZ

Tarihini-geçmişini bilmeyen geleceğini de bilemez…
Hulusi ŞENEL

Yazımıza Fransız İmparatoru Napolyon’un biz Türkler için söylediği önemli bir sözü aktararak başlamak istiyorum; “ İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır:
Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır.
Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler. "Napolyon’un sözlerini aktardıktan sonra yazımıza, Nene Hatun’un vatan savunmasına nasıl koştuğunu dönelim. 22 Mayıs 1957 de yani 51 yıl once kaybettiğimiz Erzurumlu Nene Hatun, 1877-1878 yılları arasındaki Osmanlı-Rus savaşı sırasında, Erzurum’ daki Azizye Tabyası’nın savunulmasında kahramanca çalışarak adını tarihe yazdıran Türk kadınıdır. 51 yıl önce yakalandığı bir hastalık sonucu 100 yaşında vefat eden Nene Hatun’un kim olduğunu sorsanız bir çok genç hatta orta yaşlı insanlarımız bile bilmez.

“ Geçmişini bilmeyen geleceğini de bilmez “ sözü misali bugün çok insanımız geçmişten ve gelecekten habersizdir.Kahraman Gazi Nene Hatun’un kim olduğunu, neler yaptığını biz bilsekte bilmeyenler için tarih sayfalarına yeniden bir göz attık ve aşağıda okuyacağınız bilgileri derleyip özetledik; “
…Nene Hatun, Aziziye savunmasına katılırken 20 yaşlarında genç bir gelin iken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak vatan savunmasına katılmıştır. 1877 yılında 8 Kasım’ı bağlayan gece, Osmanlı vatandaşı olan Ermeni çeteleri Erzurum'un Aziziye Tabyası'na girmeyi başarıp Tabyayı koruyan Türk askerlerini uykuda yakalayıp kılıçtan geçirdiler.
Bu sırada arkadan gelen Rus askerleri ise hiçbir zorlukla karşılaşmadan Tabyayı ele geçirdiler.
Baskından yaralı olarak kurtulan bir er haberi Erzurumlulara ulaştırdı.
Sabah ezanından hemen sonra "Moskof askeri Aziziye Tabyası'nı ele geçirdi" şeklinde minârelerden Erzurum halkına haber verildi.
Bu haberin ardından Erzurum halkından silahı olan silahını, olmayanlar ise balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak Tabya'ya doğru koşmaya başladılar.
Koşanlar arasında, erkeği cephede çarpışan Nene Hatun da vardı. Ağabeyi Hasan bir gün önce cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti . Nene Hatun üç aylık bebeğini emzirdikten sonra, "Seni bana Allah verdi. Ben de seni O’na emânet ediyorum." diyerek vedâlaştıktan sonra bir kaç saat önce ölen ağabeyinin tüfeğini alarak sokağa fırlamıştı.

Erzurumlular, ölüme gittiklerini bildikleri halde, Aziziye Tabyası'na doğru koşuyorlardı. Tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri, gelenlere yaylım ateşi açtı. Ön sıradakiler o anda şehit oldular. Arkadakiler, geri çekilmek yerine daha bir kararlı ve hızlı olarak ileri atıldılar.
Demir kapılar kırılıp içeri girildi. Göğüs göğüse bir savaş başladı. Mükemmel silâhlarla donanmış Rus ordusu, baltalı-tırpanlı, taşlı-sopalı halk karşısında yarım saat tutunabildi. 2300'e yakın Rus askeri öldürülüp, Tabya geri alınmıştır.Bu mücadeleden sonra Nene Hâtun'un da bulunduğu yaralıların tedâvisine başlandı. Fakat bu sırada Nene Hâtun yaralı olmasına rağmen diğer yaralıların tedavisini yapmak için çalışmıştır.
Nene Hâtun bu özverisiyle tanınıp, saygı ile sevilmiştir.Nene Hatun'un vatan için başlayan mücâdelesi, tüm düşman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum'un her karış toprağında cephâne taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Bugün rahmetle andığımız Nene Hatun o günleri özetle şöyle anlatmış:"
Ağabeyim Hasan cepheden ağır yaralı olarak bir gece önce eve gelmişti. Bir yandan ona bakarken, bir yandan da 3 aylık çocuğumu emziriyordum. Kardeşim o gece kollarımın arasında öldü.
Sabaha karşı minarelerden 'Moskof Aziziye'ye girdi' diye haykırışlar başlayınca, kardeşimin alnını öpüp, 'Seni öldüreni öldüreceğim' diye and içtim. Yavrumu Allah'a emanet ettikten sonra, ağabeyimin tüfeğini ve satırımı alıp dışarı fırladım. Sel gibi Aziziye'ye akıyorduk. Tabyanın mazgallarından düşman ölüm yağdırıyordu. Düşmanda iyi silah vardı, bizde de iman. İleri atıldım. Dadaşlar arasına karıştım. Satırım durmadan kalkıp iniyordu.”
Nene Hatun’un kahramanlıkları duyarak merak edip ölümünden bir yıl önce kendisini ziyaret eden NATO'da görevli Amerikalı subayın bir sorusuna: "
Ben o zaman vatan savunması için gereken şeyi yaptım. Bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım" cevabını vermişti.”
Vatan savunmasında ölümü göze alan Türk kadını sadece Nene Hatun değildi tabii.. Kurtuluş savaşında büyük yararlıklar gösteren Kara Fatma, Ayşe Hanım, Tayyar Rahmiye, Hatice Hatun, Kara Fatma Şimşek, Tarsuslu Kara Fatma, Nazife Kadın,Gördesli Makbule, Asker Saime Hanım ve Kastamonulu Halime Çavuş diye tarihe geçen bu kahraman kadınları-analarımızı-ninelerimizi de unutmamak gerek…… …1857 yılında doğan ve 100 yıl yaşadığı Erzurum'da 22 Mayıs 1957 tarihinde zatürre hastalığından dolayı vefat eden Nene Hatun, kurtuluş mücadelesini verdiği Aziziye Tabyası'na defnedilmiştir.

Yaşamımızı bu gibi kahramanlara borçlu olduğumuzu hiç bir zaman unutmamalıyız.

Bu büyük ve kahraman Türk kadınını-kadınlarını saygı ile anıyor, Tanrıdan rahmet diliyoruz. Hulusi ŞENEL E. Posta- hulusisenel@yahoo.com

Tuesday, May 6, 2008

Kanada Turku'nun 'Soykirim' Dersiyle Sinavi Devam Ediyor

Yalcin Diker
OTTAVA - Kanada Turk toplumunun Toronto liselerinin 11. sinifinda okutulmasi planlanan Sozde Ermeni Soykirimi dersiyle ilgili savasim suruyor. 16 Ocak 2008 tarihinde gerceklestirilen Toronto Bolgesi Okul Yonetim Kurulu (Toronto District School Board, "TDSB") toplantisinin ardindan, bilindigi üzere konu bir Gozden Gecirme Komitesi'ne havale edilmisti.

Konunun oncesi:Edindigimiz bilgilere gore soz konusu dersin verilmesiyle ilgili oneri, 2005 yili Temmuz ayinda TDSB mufettislerinden Gerri Gershon tarafindan gundeme getirilmis. (Gerri Gershon'un bu onerisi nereden ve nasil dusundugunu, nereden ilham aldigini "simdilik" bilinmiyor. Ogrenip bir sonraki sayimiza yetistirmeye calisacagiz) Daha sonraki iki yil icinde oneri gerekli sureclerden gecirilerek yonetmelige uygun olarak Ontario Hukumeti'nin Egitim Bakanligi tarafindan 2007 yilinda onaylanmis ve 2008 - 2009 yilinda egitim ogretim kapsamina alinmasina karar verilmis.

Konunun ilgili web sayfasinda bir Turk veli tarafindan tespiti üzerine ilk tepkiler basladi.Bu noktada kendi kendimize Kanada Turk toplumu olarak bu 2.5 yillik surec boyunca neden hic birimizin bu gelismelerden haberdar olmayisini da sormamizin gerektigini dusunmekteyiz. Bu surec icinde iki kez Kanada Turk Kultur Dernekleri Federasyon Genel Kurul'u toplandi. Ne Yonetim Kurulu uyeleri, ne de toplumumuzun diger birey ve orgutleri olayin farkindaydi. Bu noktada isin kolayina kacip bunun sorumlulugunu Federasyon Yonetim Kurulu'na veya Turkiye'nin resmi temsilcilerine atmak olanakli olsa da, asil yapilmasi gerekenin bu aymazligimizin nedenlerini tespit edip cozum yollarini bulmak gerekir.
Sorun dikkatli bir anne tarafindan tespit edilerek gundeme tasininca, Kanada Turk Konseyi (CTC) "durumdan vazife cikararak", once tum mufettislere, Ontario Milli Egitim Bakani'na ve Eyalet millet-vekillerine mektuplar gondermeye basladi. Ancak bu mektuplarin hicbirine yanit gelmemesi üzerine internet ortaminda bir dilekce (petition) hazirlayip imzaya acti.
Toplu dilekce ve mektuplara mufettis ve Eyalet milletvekillerinden bir ses cikmazken, sadece TDSB'nin denetçisi Nadine Segal isimli bir hanimdan dersi savunan kisa bir mesaj geldi. Isin kotusu, derse yonelik Turk tarafinin itirazlarinin baslamasi uzerine CBC Radyosu konuyu ele alarak tek yanli olarak islemeye basladi. Bu yayinlara Turk tarafi davet edilmedigi gibi, surekli sekilde Ermeni tezlerine yer verildi.

(Bkz: http://www.cbc.ca/radioshows/AS_IT_HAPPENS/20071214.shtml Ikinci bolum.)

Türk tarafinin TDSB'ye ve mufettislere yonelik sikayet ve girisimleri uzerine, bilindigi gibi 16 Ocak 2008 tarihindeki toplantida Türk tezini savunan 2 konusmaciyla Ermeni tezini savunan 4 konusmaciyi dinleyen TDSB, konuyu 'Gozden Gecirmek' uzere bir komiteye havale etti.

(Toplantiyi izlemek için bkz: http://tdsb.turkishcanadians.com )

ref:http://metinozkanvadisi.orgfree.com/haber/kanturk.htm

Saturday, May 3, 2008

Kurtulus Savasi, Ermenilerin tum hayallerini yikti

Kurtulus Savasimizin basarisi, bir cok diger halklarin oldugu gibi Ermenilerin de tum hayallerini yikmis peki de, Turkiye uzerinde emelleri olanlarin devam eden Turkiyeyi yikma fikirleri degisti mi?
Degisir mi?
Ne yapmak gerek?

Sadece Ermenilerin emelleri mi soz konusu olan?

ERMENI MESELESININ GERCEKLERI **Rus Isgal Kuvvetleri Komutani Granduk Nikola, Ermeni Patrigi Nerses Varjabedyan' a "...Size hic kimse kendiliginden vatan kuramaz. Bunu bizden de istemeyin, yapamayiz. Eger bagimsiz bir devlet kurmak istiyorsaniz ayaklanin, isyan edin.

Biz gereken silah ve para yardimini yapariz. Hukumet gucleri ustunuze gelince de 'Muslumanlar Hiristiyanlari katlediyor' diye dunyayi ayaga kaldiririz.. ." demisti.

Kurduklari ihtilalci Hincak (1887) ve Tasnak (1890) partileri ve bunlarin destekleyicileri vasitasiyla dunya kamuoyunu surekli olarak yaniltmislardir.

Her ayaklanma tam bastirilacakken dis guclerin mudahalesini saglamislar, bu guven nedeniyle de her firsatta yeniden ayaklanabilmislerdir.

Dunun sadik milleti artik Osmanli'nin basindaki en onemli gailedir. Bu durum Birinci Dunya Savasi boyunca da butun siddetiyle surmus, tum emperyalist guclerin destegi ve onderligiyle tam hayal ettikleri devleti kurduklarini sandiklari anda bu kez Kurtulus Savasi, Ermenilerin tum hayallerini yikivermistir. Ermeni Patrigi Nerses Varjabedyan , Rus Isgal Kuvvetleri Komutani Granduk Nikola' dan su sozu ve ogudu almistir:"

...Size hic kimse kendiliginden vatan kuramaz. Bunu bizden de istemeyin, yapamayiz. Eger bagimsiz bir devlet kurmak istiyorsaniz ayaklanin, isyan edin.

Biz gereken silah ve para yardimini yapariz. Hukumet gucleri ustunuze gelince de 'Muslumanlar Hiristiyanlari katlediyor' diye dunyayi ayaga kaldiririz.. " demisti. Bu ogudu dinleyen Patrik, bu sozleri Ingiliz buyukelcisine aynen soyleyecek ve ".

..Avrupa'nin bizim bagimsizlik meselemizle ilgilenmesi icin ille de oluk gibi kan akmasini gormesi gerekecekse, yakin bir zamanda tum Anadolu'yu yangin yerine cevirecegimize emin olabilirsiniz" diyecektir. Buyukelci Elliot , bu mesaji aynen Londra'ya bildirecektir. O halde Osmanli hukumeti ne yaparsa yapsin, gelecek gunler karanliktir ve Ermeniler sonu karanlik bir yola girmektedirler. Butun bu hazirliklar surerken ortada ne bir Ittihatci hukumet vardir, ne de bir "zorunlu goc" karari vardir.

Boyle bir kararin zorunlu olarak alinmasi tarihine daha 25 (yaziyla yirmi bes) yil vardir ama gene de oluk oluk kan akmaktadir ve cinayet isleyen Ermeninin isledigi cinayet yanina kâr kalmaktadir, zira derhal dis mudahale ve kapitulasyonlar devreye girmekte ve bu tur olaylari konsolosluk mahkemeleri yargilamakta, cogu kez de failler serbest birakilmaktadirlar.

Tipki gunlerce suren, onlarca kisinin olumune, yuzlercesinin de yaralanmasina yol acan "Osmanli Bankasi Baskini" olayinda oldugu gibi. Hatta PadisahAbdulhamit' e yapilan suikast olayinda oldugu gibi. Her iki olay da dunyanin gozu onunde cereyan etmis ve bu olaylarin failleri ellerini kollarini sallayarak ulkeyi serbestce terk etmislerdir.

Osmanli hukumetleri bunlara bile sabir gostermis ve bir"goc" karari almamistir. 1880 yilindan itibaren Dogu Anadolu'daki Ingiliz konsoloslarindan gelen raporlardan, bolgedeki Ermeni unsuru icerisinde hizli bir orgutlenme ve silahlanma faaliyetinin one ciktigi anlasilmaktadir. Tum Ingiliz arsivleri, soylediklerimizi teyit eden belgelerle doludur ve bu belgeler tum arastirmacilara aciktir. (Bk. F.O. 424/107, No.194, Ek 1; F.O.424/107, No.185 ve 212)

Bu arada sosyal icerikli cemiyetler kurulmaktadir. Bunlarin ilki, 1860 yilinda Istanbul'da kurulan "Hayirsever Cemiyeti" dir (Benevolent Union). Amaci Kilikya'yi kalkindirmaktir. Uyeleri arasinda bulunan Hasip Sismanyan ve Migirdic Besiktasyan'in Zeytun olaylarinda rol oynadigi soylenmistir. (Bak. Louise Nalbandian , The Armenian Revolutionary Movement, sf.71) 1870 ile 1880 arasinda, Van'da "Araratli", Mus'ta "Okulsevenler" ve "Dogu", Erzurum'da "Milliyetci Kadinlar" isimli dernekler kuruldu. Sonra ilk ucu bir araya gelip birleserek "Ermenilerin Birlesik Cemiyeti" ni kurdular.

Bu sosyal amacli derneklerin yani sira, ihtilalci cemiyetler de kuruluyordu. 1878'de Van'da kurulan " Kara Hac" cemiyeti bunlardandi. ABD'deki Klu Klux Klan benzeri bir kurulustu. Ermeni davasina destek vermeyen Ermenileri oldurerek kisa zamanda unlenmisti. Oldurdugu kurbaninin alnina kara bir hac isareti kaziyor, boylece imzasini birakiyordu. Kullandigi slogan "... kurtulmak istiyorsan komsunu oldur " idi.

Bu emri yerine getirmeyen Ermeniyi ise kendileri katlediyorlardi. 1881'de Erzurum'da " Anavatan Mudafileri " (Pashtpan Haireniats) Cemiyeti kuruldu. Bu dernegin de gayesi Ermenileri silahlandirmakti. Ihtilalci bir parti olarak kurulan ilk kurulus ise " Armenekan " partisidir. Kurucusu, ayni zamanda bir ogretmen olanPortakalyan , ihtilalci bir genclik yetistirmis olmakla unlenmistir. Van'da oturmasi yasaklaninca 1885'te Fransa'ya gitmis,Armenia gazetesini yayimlamis ve " kan dokmeden hurriyetin kazanilamayacagi " sloganini yaymaya baslamistir.

Iste Portakalyan' in talebelerinden olan dokuz ogrenci bir araya gelip, Armenia gazetesinin isminden yola cikarak, 1885 yilinda Armenakan Partisi'ni kurdular. (Bk. Kâmuran Gurun , Ermeni Dosyasi, sf. 129) Bu gazetenin Turkiye'ye girmesi 1885, Rusya'ya girmesi de 1886 yilinda yasaklanacaktir.

Armenekan Partisi'nin kurulus amaci, ihtilal yoluyla Ermenilerin kendi kendilerini idare hakkini ellerine almalaridir.

Parti programinda bu husus belirtilmektedir. Partiye sadece Ermeniler girebilir. Halki silahli eyleme hazirlamak, onlara silah saglamak, diger ihtilalci kuruluslarla isbirligi yapmak, partinin amaclari arasindadir ve sene henuz 1885'tir. Yani bu hazirliklar 1. Dunya Savasi'nin baslamasindan 20 sene once yapilmaktadir.

Dikkati cekenler arasinda elbette Ihtilalci Hincak Partisi onde gelir. Bu parti 1887 yilinda Cenevre'de kuruldu. Paris'te okuyan, Marksist ve hali vakti yerinde ogrencilerin kurdugu bir partidir. Portakalyan' in Armenia gazetesinin okurlari cevresinden bir grup, partiyi kurmuslardir.

Katliami kim Aslinda Yapmistir? ...Ermeniler Hayallerine Ulaþsaydý, Ölenler Ýçin Katliam Yerine þehit Diyecekti.

Ya ayni surecte dort bir yandan oldurulen Turkler?

Response to Kurtulus Savasi, Ermenilerin tum hayallerini yikti!

Ne aci!

Futbol istikrarli strateji gelistiremedigimiz gibi politikada da strateji bilmeyen toplum degil miyiz?

Hep savunmadayiz! Madem oyle deyip, ne zaman bize yapilanlarin hesabini sormayi ogrenecegiz?
Ne zaman ataga gececegiz?
Ya 1911 de oldurulen Milyonlarca Turk? Ya 1992 de oldurulen Azeri Turkleri Ya Ermenilerin Isgal altinda tutuklari Azeri topraklari?

BAKIS ACISI KIMLERE/NEYE GORE BELIRLENIYOR?
okuyunuz-ilginize: T

TK Baþkaný Yusuf Halaçoðlu : Ermeniler Hayallerine Ulaþsaydý, Ölenler Ýçin Katliam Yerine þehit Diyecekti.

AYSÝAD’ýn ( Avrasya Sanayici ve Ýþadamlarý Derneði) düzenlediði kuruluþ yýldönümü etkinliðine katýlmak üzere Denizli’de bulunan TTK Baþkaný Yusuf Halaçoðlu ;

“Tarihçiler komisyonunun kurulmasýný istemeyenler sadece Ermeniler deðil, Fransýzlar, Ýngilizler, Ruslar ve ABD’dir. Çünkü Ermenileri kýþkýrttýklarý ve silahlandýrdýklarý kendi arþivlerinde yer almaktadýr”.

“En Güzel Türkçe Ýþyeri Adý” yaryarýþmasýnda dereceye girenlere verilen ödülle baþlayan kuruluþ yýldönümü gecesine TTK Baþkaný damgasýný vurdu. Etkinliðine konuþmacý olarak katýlan Halaçoðlu ise 1915 olaylarý ile ilgili konuþmasýnda þunlarý söyledi.

Ermenilere ve tüm dünyaya çaðrýda bulunuyoruz gelin bir tarihçiler komisyonu kuralým ve belgeleri ile bu meseleyi tartýþalým diyoruz ama yaklaþmýyorlar. Onlarýn iddiasý; 1,5 milyon insaný öldürüp toplu mezarlara gömdünüz diyorlar.

O zamanlar dozer yok, mezarlar kazma kürekle kazýlýyor.Öldürüldüðü iddia edilen insanlar için 300 kiþilik mezar kazýlsa, 5000 tane toplu mezar kazýlmýþ olmasý gerek. 500 kiþilik mezarlar kazýlmýþ olsa 3000 tane toplu mezar olmasý lazým. Buyurun, gösterin yerlerini biz de açalým diyoruz. Ama yanaþmýyorlar.

Neden?

Çünkü haklý olmadýklarýný kendileri de biliyorlar, çünkü silahý da, parayý da verenler Ýngilizler, Fransýzlar ve Ruslardýr. Yaþadýklarý topraklara ihanet etmiþ, o topraklarda baþka bir devlet kurmaya kalkmýþ olan ve bu nedenle göç ettirilen Ermenilerin kimler tarafýndan kýþkýrtýldýðý ortaya çýkacak.

Tarihçiler komisyonu kurulduðu zaman tüm bu gerçekler ortaya çýkacak.Çünkü kendi belgelerinde bunlar yer alýyor. Ben bu belgeleri kendi arþivlerinden derledim. Bu gün Türk Tarih Kurumunda yüz bin sayfadan fazla yabancý arþiv belgesi bulunuyor. Bunlarýn hepsi arþivde yer alýyor.

Bu yüzden yanaþmýyorlar.” dedi Halaçoðlu ayný zamanda katliama uðradýðý söylenen bir buçuk milyon Ermeni’nin 1 milyon300 bininin o tarihte hayatta olduðunun da belgelendiðini belirterek ölümlerin nedenini ise þöyle belirtti. “Göç eden Ermenilerden 160 bini Rusya’da açlýktan ölmüþtür, Rus’lar aç býrakmýþtýr. 37 bin Ermeni koleradan ölmüþtür. Bu ölümlerin bizimle bir alakasý yoktur. Rus ordusunda, Fransýz ordusunda görev alan Ermeniler vardýr. Bunlar savaþa katýlmýþlardýr.

Savaþta hiç mi Ermeni ölmedi. Bunlar okunmuþ, üflenmiþ miydi? Osmanlý döneminde Türk-Ermeni savaþlarý oldu yani Osmanlý döneminde 1917, 1918, 1919’da, daha sonra Kazým Karabekir ile meydana gelen Ermeni savaþlarý var. Buralarda da Ermeniler öldü.

Tehcir sýrasýnda ölenlerin toplamý 8000- 8500 civarýndadýr. Hastalýktan ve açlýktan yollarda ölenler ise 37500 civarýndadýr. Toplasanýz 50 bin etmez.

Oysa 1914’ten itibaren Ermeni Komitelerin öldürdüðü Türklerin sayýsý 122 bindir. Üstelik bu Türkler henüz tehcir yani göç baþlamadan öldürülmüþtür. Bunu neden diyorum. Çünkü diyorlar ki tehcirde ölenlerin intikamý için Ermeniler Türkleri öldürdü. Hayýr bu asla doðru deðil. Çünkü göçten sonra öldürülen Türklerin sayýsý ise 410.000 dir.

Dolayýsý ile Ermeniler tarafýndan yapýlan katliamlarda 530 bin kaybýmýz vardýr. Sadece Van’da 100.000 kiþi. Þimdi tekrar soruyorum. Katliamý kim yapmýþtýr.? Ermeniler baðýmsýz bir devlet kurma hevesine düþmüþlerdir. Bunun için çatýþmaya girmiþlerdir.

Kim olursa olsun, hangi coðrafyada olursa olsun amaçlarý bu ise bunun riskini de kabul etmek zorundadýrlar. Ermeniler bu hayalini gerçekleþtirse idi ölenler için katliam yerine þehit ifadesini kullanacaklardý.”

Türkiye genelinde 41292 aþiret adý olduðunu belirten Halaçoðlu, bu konuda yedi ciltlik bir kitap hazýrladýðýný belirterek eski lakaplarýný bilen herkesin kendi aþiretlerini bulabileceðini belirtti. Halaçoðlu bu çalýþmayý yapmasýnýn sebebini ise Avrupa’nýn ipe sapa gelmeyen bilimsel olmayan çalýþmalarla Türkleri 47 farklý etnik gruplara böldüðünü hatta dini bir takým farklýlýklarý bile bu etnik gruplarýn içerisine aldýðýný söyledi.”

Türkmenler Þii, Alevi, Sünni diye ayrým yapan Avrupalýlar hiç Almanlar Protestan ya da Almanlar Katolik diyorlar mý? Din orda insanlarý farklý etnik gruplara bölmüyor da Türkiye’de neden bölmeye kalkýyorsunuz?“ diye sözlerine devam TTK Baþkaný kendi deðerlerimize sahip çýkmamýz gerektiðini ve birbirimizden korkmamýz, aksine sýký baðlar kurmamýz gerektiðini söyledi.

Konuþmasýnýn sonunda derneðimiz üyelerinden birinin “ Vakýflar Kanunu hakkýndaki görüþleriniz nelerdir? ” sorusu üzerine Halaçoðlu; “ Benden haddimi aþmamý istemeyin ama kýsaca þu cevabý verebilirim. Türklerin Bulgaristan da ve Yunanistan da yüzlerce vakýflarý var. Bizden bu kanunu çýkarmamýzý isteyenler acaba neden diðer ülkelerden böyle bir talepte bulunmazlar? Bunun üzerinde hükümette, yetkililerde, vatandaþlarda çok iyi düþünmelidir” dedi.

Bir baþka izleyicinin ”AB ve ABD’nin, Ermeni meselesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ve sizin gibi uzman kiþilerin görüþlerine itibar etmesi yerine bir romancýnýn (Orhan Pamuk) yazdýklarýný dikkate almasý ve ödüllendirmesi ne kadar ciddidir? Sorusuna ise “ Cevabý zaten sorunuzun içinde verilmiþ durumda ben daha baþka ne diyebilirim ki?” dedi

Kaynak :A.Vanligolu / Kuvayi Milliye Ulusal Güçler

McCarty, 1915'teki Ermeni olaylarıyla ilgili çıkan inanılmaz haberleri anlattı

"Türkler Budistleri katletti mi?" Çatışma bölgesinde yabancı muhabir yoktu. Hepsi Rusya’daydı.

Haberleri Ermeniler’in ağzından alıyorlar, 1 hafta uzaklıktaki Kars’tan güya günlük haber geçiyorlardı.

O dönem ABD basınında “Türkler Suriye’de Budistleri katlediyor”, “Sırbistan’ın Adana kasabasında Ermenileri öldürüyorlar” haberleri bile çıktı. 1998’de Türkiye Cumhuriyeti liyakat madalyasıyla ödüllendirilen Amerikalı tarihçi Justin McCarthy, Türkiye Tekstil İşverenleri Sendikası’nın konuğu olarak geldiği İstanbul’da sözde Ermeni soykırımı üzerine bir konferans verdi.

Konferansı aralarında Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu’nun da bulunduğu birçok tarihçi izledi. 1915 Ermeni tehcirini de içine alan dönemdeki Ermeni olaylarını ABD basınının nasıl değerlendirdiğini inceleyen McCarthy “İnanılmaz yalanlar yazdılar. Bugün de o yalanlar üzerinden tarih anlatıyorlar” dedi. Ünlü ABD’li tarihçinin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle. 1915 olaylarını yazan yabancı gazeteciler için ’Gerçeğin Düşmanları’ diyorsunuz.

Neden?

O dönemdeki batılı gazete ve haber ajansı haberlerinde, komisyon ve parlamentolarda önyargılı ve tamamen yalan üzerine kurulu bir haber akışı vardı. Batılı gazeteler kendilerine mantıklı gelen her şeyi haber yaptılar işlerine gelmeyenleri görmezden geldiler. Maalesef dünya halen bu meseleyi bu kaynaklardan yazılan tarihe göre biliyor. Bu yanlış bilgilendirme nasıl gerçekleşiyordu? 1919’da Ermenilerin ayaklanması sırasında kimse ne olduğunu bilmiyordu ancak işine geleni yazıyordu.

Çatışmaların yaşandığı yerde muhabir yoktu. Tüm haberciler Rusya tarafındaydılar. Haberleri de cepheden dönen Ermenilerden alıyorlardı. Haber günlük verilir ki, habercilerin bulunduğu yerden örneğin en yakın il olan Kars’a o dönemde atla 1 haftada gidiliyor. O halde nasıl hergün haber yazabildiler? Dayanaksız haberler Bu haberlere örnek verir misiniz? Batı medyası hiçbir sayım yapılmadan daha çatışmanın ortasında 716 bin Ermeni öldürüldü diye haber geçti. Amerikalı gazeteler öyle sapıttılar ki, 3300 Ermeni köyünden 2500’ü yok edildi dediler. New York Times’taki haberlerde Ermeni bölgesi denilen yerlerde sadece Müslümanlar yaşıyordu. Aynı gazete hiçbir dayanağı olmadan Türklerin kaç kadına tecavüz ettiğini yazdı.

Misyonerlere bile danışmadılar. Merzifon’da çatışmaların yaşandığı dönemde Fransız araştırmacıları geldi ve “Ermeniler değil, Türkler öldürülüyor” dedi. On binlerce Ermeni öldü denilen bölgede araştırmalar yapıldı sadece 265 Ermeni’nin çatışma esnasında öldüğü anlaşıldı.

Bu düzeltmeyi gazetelere yollayan ABD’li komisyonun talebini gazeteler görmezden geldiler. 1895’te “Tüm Ermeniler İstanbul’dan çıkarıldı. Ermeniler tutuklanıyor” diye haberler yaptılar. Herkes inandı mı bu haberlere? Evet çünkü Türk tarafının yaptığı açıklamalar için oto sansür uygulanıyordu. O dönemde İstanbul’dan haber geçen Amerikalı Associated Press Haber Ajansı vardı.
O da bu furyaya katıldı:

’Türkler, Kudüs yakınlarındaki Kayseri kentinde Ermenilere saldırıyor’ veya ’Sırbistan’daki Haçin kasabasında (Haçin Adana’dadır ) Türkler Ermenileri katlediyor’ gibi haberler verdi. Benim en komiğime giden ise, ’Türkler, Suriye’ye (O dönemde Suriye diye bir ülke yok, oralar henüz Osmanlı toprakları) saldırdı ve Budistleri öldürüyor’ şeklindeki haber oldu.

ABD hükümetindeki Ermeniler etnik bir harita yaptılar. Bu haritaya göre batıda Sivas’a, Güney’de Adana’ya kadar olan bölge Ermeni bölgesi olarak gösteriliyordu. Burada Kürt nüfus da vardı ve nüfusun yüzde 70’i Müslüman’dı. Örneğin haritaya göre, Adana-Çukurova bölgesinde hiç Türk yoktu. Bugün İngiliz Hükümeti ’Mavi Kitap’ı önemsiyor oysa bu kitaptaki bilgilerin yüzde 25’i kaynağı ve yazarı hiç bilinmeyen bilgilerdir. Bunlara da örnek verir misiniz?

Elbette. Güvenilir bir kaynak olan ’Andonyan’ belgeleriyle kitaptaki bilgileri karşılaştıralım. 1915’te toplamda 1181 Ermeni öldürüldü diyor, gerçek rakam 84. Halep Valisi Mustafa Abdülhalik’in imzaları taklit edilip sahte belgeler yaratılıyor.

Osmanlı coğrafyasın nüfusunu veriyorlar en büyük nüfus Ermenilerin çıkıyor. Bu hem mantıken hem de o dönemde o kadar geniş bir coğrafyada imkansız bir varsayım. 1882’de Anadolu’da var olan Ermeni sayısı kitapta 1 milyon 910 bin olarak veriliyor. Ermenistan’a gidenlerin sayısı 1 milyondan fazla. Nasıl oluyor bu? H

ani 1,5 milyon Ermeni öldürülmüştü? Üstelik bu rakamları kim söylüyor? Nereden biliyor? Gerçek şu ki bu olaylarda 1 milyondan fazla Müslüman öldü. Geçenlerde Türkiye-Ermenistan buz hokeyi milli maçı vardı. İki takım futbolda da karşılaşacak. Bunlar ilişkileri ısıtır mı? Ekonomik bağlar, kültürel faaliyetler ve sporun barışa çok büyük katkıları vardır. Ancak Ermenistan en çok diaspora tarafından etkileniyor. Türklerin biraz da doğrudan Ermeni hükümeti yerine diaspora ile ilişkilerini geliştirmesi gerekiyor.
Kaynak: BG

Thursday, May 1, 2008

Rahmi TURAN: Kurtuluþ Savaþý’nda Ermeniler!

En sevmedigim sey gereksiz dusmanlik yaratmak ve bu dusmanlikdan beslenmek.
Ancak zamaninda zoraki yaratilan bu dusmanliklara karsi gerekli olan savunma mekanizmalarimizi gelistirmenin yanisira gerekli donanimi kazanmamak, zamaninda gerekli olacak bilici kazanmak yine insanlik gorevimiz olsa gerek diye dusunuyorum.

Bu arada yazarlarimiz da artik bu konuyu arastirmaya devam ediyorlar, cok gec kalinsa da, artik belgeler konussa da sonuc ne olur belirsiz olsa da... degismeyen kaderimiz bu olsa gerek!Bir yer de din ile uyusturulmus toplum diger yanda ulusal bilic icin didinen bir kac sozde marjinal( dincilerin deyimi ile) ulusal bilinc icin teknik ve bilimsel acidan kanitlara dayanan calismalar yapan ve didinen ulusalcilar- ayni Kurtulus Savasinda oldugu gibi degil mi?

Asagidaki yazida savasmakdan egitimi, sanati, sanayiyi, bilimi, zanaati.. her turlu cagdas endustriyel donanimi ihmal etmis bir imparatorluk halki diger yandan savaslarla, Turk kani ile korunan topraklarda zeginliklerine zenginlik katan toplumlar...Sonra ne olmus?

Bu topraklara goz diken diger yayilmaci misyonerlerinin gudumune girmis yetistirilmis isyancilar...Peki bunun adi neden ancak 80-90 yil sonra konabiliyor?

Peki bunca yil neden beklediniz? emperyalizim yeni rota cizememisti, alinan petrol topraklarindanelde edilen zenginlik bunu henuz gerektirmiyordu, sovyetler dagilmamisti,tek kutupluluk henuz olusmamisti mi dersiniz?

Kurtuluþ Savaþý’nda Ermeniler!

1958’de ölen Kayseri yöresinin halk kahramaný Osman Coþkun, ölümünden 50 yýl sonra yayýnlanan anýlarýnda Kurtuluþ Savaþý sýrasýnda Kayseri ve çevresinde yaþayan Ermeni azýnlýklarýn, iþgalci Fransýzlarla iþbirliði yaparak Türklere nasýl zulüm ve iþkence yaptýðýný þöyle anlatýyor: (Ýkinci Ergenekon-Kurtuluþ Savaþý Baþlarken- GiTa Yayýnlarý- S: 112-113):"

Bu sürgün iþi (1915’teki Ermeni tehciri) ne kadar büyütülüyor!

Bu yüzden bütün Türk milletinin zalim, canavar ve vahþi olduðu ileri sürülüyor. Ýþte resmi belgeler gözümüzün önünde. Dört bin evli koca kasabada ne kadar bayýndýr ve saray gibi ev varsa hepsi Ermenilere aitti.

Memleketin gerçek sahipleri kulübe denilebilecek izbelerde barýnýyorlardý. Servet onlarda, para onlarda, refah onlardaydý. Memleketin en iyi tarlalarýna, en kýymetli bað ve bahçelerine onlar sahipti.

Ticaret ve sanat tamamen onlarýn elindeydi.

Yorucu iþlerde hep Türkler çalýþýrdý. Ermeni zenginler Türklere ödünç para verirlerse aðýr faiz alýrlardý. Ýpoteksiz para da vermezlerdi.

Binlerce Türk, borçlarýn altýndan kalkmak için diyar diyar dolaþýr, aðýr ve zahmetli iþlere katlanýrlardý.

Yine de borçtan kurtulamazlar, en kýymetli tarla, bað ve bahçelerini, canlý mallarýný onlara devrederlerdi."

*"Köylerimizi dolaþýnca görürüz ki, hiçbir kýymetli arazi, hiçbir tarým Türk’e ait deðildir. Bunlarý Ermeni vatandaþlarýmýz parasýný vererek satýn almadýlar.

Köylüleri borçlandýrarak ve aðýr faiz altýnda býrakarak kullanýmlarýna geçirdiler.Türkler evlerinde çavdar ekmeði ve çökelekle, yaþayacak kadar rýzkla yetinirken, Ermenilerin sofralarýný gümüþ çatal kaþýk takýmlarý donatýyordu. Türkler, yamalý partallar içinde dolaþýrken onlar Avrupa tarzýnda giyiniyorlar, kadýnlarýný ipekli kumaþlarla süslüyorlardý.

Türkler evlerine serecek kýl çul dahi bulamazlarken onlar odalarýný ipek halýlarla, atlas perdelerle, aynalý mermer konsollarla beziyorlardý.

Memleketin bütün serveti onlarýndý.... Özgür, serbest, rahat, varlýklý bir hayat sürerlerdi.

Pazar günleri Elbiz’den Babayana, Köþk Pýnar’dan Aþaðý Everek’e kadar su baþlarýný iþgal ederler, fýrýnlanmýþ kuzular, dolmalar, tatlýlar yerler, halis üzümden çifte çekilmiþ rakýlarýný içerlerdi.

Her köþede ut, keman, tef sesleri göðe yükselir, kýzlý gelinli eðlenirlerdi de onlara yan bakan bile olmazdý. Sýrmalý eðerli, altýn iþlemeli baþlýklý, dinç ve güçlü kuvvetli atlarla çekinmeden köyleri dolaþýrlar, odalarýn baþ sedirine kurularak bal, kaymak, tavuk yerlerdi.Ýçleri altýn dolu halý heybelerini korkusuzca odanýn bir tarafýna býrakýverirlerdi.

Mallarý, canlarý, ýrzlarý tamamen güvenlikteydi. Sýnýrsýz bir vicdan özgürlüðüne sahiptiler."

*"Buna raðmen onlar ne yaptý? Ýlk bomba Everek’te patladý. Ýlk isyan hareketi burada belirdi. Taþnak, Hýnçak komiteleri Türk’ü arkadan vurmak için hazýrlanýyorlarmýþ..

.Ruslarla dönen ve sürgün edilmeyen Ermeniler, Doðu’da yüzyýllarca beraber yaþadýklarý ve her zaman iyilik ve þefkat gördükleri komþularýný ve dostlarýný insafsýzca öldürdüler. Çocuklar ve kadýnlar da onlarýn tecavüzlerinden kurtulamadýlar.

Ben oralarda, kafalarý ezilmiþ çocuk cesetleri, memeleri yüzülmüþ kadýn vücutlarý gördüm. Ermeniler, girdikleri köy ve kasabalarda taþ üstünde taþ býrakmadýlar, her tarafý yakýp yýktýlar. O zamanki hükümet ne yapabilirdi? Kendi milletinin hayat ve geleceðini düþünmemeli miydi? Yoksa aydýn ve uygar (!) Avrupalýlar gibi ölüm kamplarý kurarak, toptan katliamlar yaparak mý bu iþin önüne geçmeliydi? Sürgünden baþka ne çare vardý?

"Osman Coþkun anýlarýnda, yaþanan vahþetleri gördükçe isyan ediyor:"Aman Allah’ým! Ýnsanoðullarýný bu müthiþ cinayetlerin iþlenmesine, peygamberlerinle, mukaddes kitaplarýnla sen mi sürüklüyorsun, sen mi özendiriyorsun? Ýnsan ruhundaki bu vahþet nedir? Ýnsanoðlunu neden böyle yarattýn Allah’ým?" diyor.

O acý günleri unutmayalým! "

Rahmi TURANrturan@hurriyet.com.tr