Thursday, December 18, 2008

Aydın Yaşadığı Çağın Tanığıdır!

Cumhuriyet 18.12.2008
GÜNDEM / MUSTAFA BALBAY
Aydın üzerine pek çok tanım var ama, ben ikisini ayrıca seviyorum:
Aydın, ülkesinin geleceğine harç taşıyan kişidir.
Aydın, yaşadığı çağın tanığıdır...
Bir aydının yaşadığı çağa tanıklık etmesi sanıldığı kadar kolay bir şey değildir. Gerçek aydın, gücünü gerçeklerden alır. O gerçekleri söyleyebilen, kaleme alabilen kişidir aydın...

Türkiye gibi küresel gelişmelerin kavşağındaki ülkelerde aydın olmanın saymakla bitmez zorlukları vardır.

Bunun yanında bir de yaşadığı çağın gerçekleriyle uğraşmak yerine küresel politikaların bir parçası olarak hareket etmeyi “aydın olmak” sananlar var!

Şu metin altında bir imza kampanyası başlattı:
“1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı ‘Büyük Felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.”

İmza kampanyasının bir yıl boyunca devam edecek olması, kısa süreli değil, en azından orta vadeli genel bir planın parçası olduğu izlenimini veriyor.
***
Yukarıdaki metni okuyan bir kişi eğer hiç tarih bilgisine sahip değilse, doğal olarak şöyle düşünecektir:
1- 1915’te sadece Ermeniler acı çekmiş. Bu büyük haksızlığın giderilmesi gerekir.
2- Özür dilemek gerektiğine göre, Ermeniler hiçbir olaya karışmadığı halde büyük bir felaketle karşı karşıya kalmış.
3- Osmanlı İmparatorluğu; bütün gücü elinde tutan, ülkesindeki bütün gelişmelere hâkim bir devlet olarak sadece Ermenilere özgü bir eyleme girişmiş.
4- O dönem ve sonrasında hiçbir ülkenin gücü Osmanlı’ya müdahale etmeye yetmemiş. Osmanlı astığım astık, kestiğim kestik, demiş.
5- Osmanlı’nın ardılı olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti de iddialarla ilgili her şeyi reddetmiş, hiçbir bilgi-belge vermemiş, arşivini açmamış, kulağının üstüne yatıp suçlamalara kayıtsız kalmış.

Oysa yukarıdaki şıkların hiçbiri gerçek değil.

1- 1915 yılı Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı çarpışmalarına sahne olmuştu.

2- 1915 yılındaki Çanakkale Savaşları, Osmanlı’nın varlığını koruma, her şeyiyle kendini savunma mücadelesiydi.

3- Böyle bir ortamda Anadolu’da ortaya çıkan Osmanlı’ya yönelik hareketler karşısında İstanbul, tıpkı Çanakkale Savaşları gibi Anadolu’da varlığını koruma kaygısıyla bir dizi önlem aldı.

4- İngilizler savaş sonrası İstanbul’u işgal ettiğinde arşivleri didik didik ettiler, Ermenilere yönelik toplu kıyıma ilişkin bilgi-belge bulamadılar. Aynı dönemin İngiliz, Amerikan ve Rus arşivleri de böyle bir şey söylemiyordu.

5- Sonraki yıllarda da Türkiye, bu olayın tarihçilere bırakılmasını önerdi, arşivlerinin araştırmacılara açık olduğunu her fırsatta duyurdu.
***
Bugün Türkiye-Ermenistan ilişkilerini iyileştirmeyi değil de, Ermenilerin yedi düveli arkasına alıp Türkiye’ye yönelik harekâtına omuz vermeyi yeğleyenlerin Türkçeye “3 T” diye çevirebileceğimiz bir hedefi var:

Tanıtma, tazminat, toprak...

Önce soykırım tanıtılacak...
Sonra bunun karşılığında tazminat istenecek, ardından toprak...

Gerçek aydının burada görevi, gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamaktır...

1915’lerde olup bitenlerle ilgili özür dilemesi gereken biri varsa, o da dönemin emperyalist ülkeleri ve o politikaların bugünkü uygulayıcılarıdır!

ankcum@cumhuriyet.com. tr
Cumhuriyet 18.12.2008

No comments: