Sunday, December 21, 2008

Türkiye´den ´denizden denize Ermenistan´ talep etmekteydik.

KITAP:
Yazarı: Ovanes Kaçaznuni, Çeviren: Arif Acaloğlu, Kaynak Yayınları, 119 sayfa

Ermenistan'ın ilk başbakanı Ovanes Kaçaznuni'nin 1923 yılı nisan ayında Bükreş'te yapılan ermeni meselesiyle ilgili taşnak partisi toplantısında sunduğu raporun özeti niteliğinde bir kitap. Ovanes Kaçaznuni imzalı bu rapor Ermenistan´da yasaklanmış ve toplatılmış. Bölücü örgüt liderinin itirafları hem Ermeni soykırımı iddialarını birinci elden çürütüyor hem de kimi Ermenilerin global hesaplarına ters düşüyor.´Taşnak Partisi´nin Yapacağı Bir Şey Yok´, Taşnaksutyun Partisi´nin lideri ve Ermenistan´ın ilk başbakanı Ovanes Kaçaznuni´nin, partisinin 1923 yılı Nisan ayında Bükreş´te yapılan Yurtdışı Konferansı´na sunduğu raporun özeti niteliğinde bir kitap.

Kitap, Mehmet Perinçek´in Moskova´da Lenin Kütüphanesi´nde bulduğu Rusça basımının Türkçeye çevrilmiş hâli. Ovanes Kaçaznuni imzalı bu rapor Ermenistan´da yasaklanmış ve toplatılmış. Ermeniler, soykırıma maruz kaldıklarını iddia ediyor. Fakat başbakanları bu olayın bir savaş olduğunu ve emperyalizmin oyununa geldiklerini söylüyor.
kitaptan alıntılar:

Askeri operasyonlara katıldık ´1914 Sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya´da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı... ve sadece birkaç hafta içerisinde Ermeni devrimci Taşnaksutyun Partisi (EDDP) hem bu birliklerin oluşturulmasına hem de bunların Türkiye´ye karşı gerçekleştirdikleri askeri operasyonlara aktif biçimde katıldı....´

Kandırıldık, Rusya´ya bağlandık ´Biz, kayıtsız şartsız Rusya´ya yönelmiş durumdaydık.
Herhangi bir gerekçe yokken, zafer havasına kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışmalarımız ve yardımlarımız karşılığında, çar hükümetinin Ermenistan´ın bağımsızlığını bize armağan edeceğinden emindik...´ ´Aklımız dumanlanmıştı. Biz kendi isteklerimizi başkalarına malederek, sorumsuz kişilerin boş sözlerine büyük önem vererek ve kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık.´

Türkler Tehcire Mecbur Kaldı ´1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tabi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır .(...) bu yöntem en kesin ve en uygun yöntemdi!´

Gerçekleri göremedik ´Kızgınlık ve korku içinde bulunan bizler, ´suçlu´ arıyorduk ve bu suçluyu hemen ´Rus´ hükümeti ve onun kalleşçe politikaları olarak belirledik. Siyasal açıdan olgunlaşmamış ve dengesiz insanlara özgü bir şaşkınlık içinde, bir uçtan diğerine savrulmaktaydık. Rus hükümetine karşı dünkü inancımzı ne denli körü körüne ve temelsiz idiyse, bugünkü suçlamalarımız da o denli körü körüne ve temelsizdi. Siyasal bir parti (Taşnaksutyun) olarak biz, meselemizin Rusları ilgilendirmediğini ve onların gerektiğinde bizim cesetlerimizi çiğneyerek geçip gidebileceklerini unutmuştuk. ´

Olayların sebebi biziz ´Kötü kaderden şikayet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) milli psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve Taşnaksutyun partisi de bundan kaçamamıştır. (...) sanki uzak görüşlü olmamamız bir kahramanlıktı çünkü isteyen herkes, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar, Gürcüler, Bolşevikler tek kelimeyle bütün dünya bizi kolayca aldattı, atlattı ve ihanet etti, oysa bizler safça bu savaşın Ermeniler için yapıldığına inandırılmıştık. (syf. 35)´ ´Türkler´in milli mücadelesi haklıydı´ ´1918 yılında emperyalistlere karşı savaşlarında bozguna uğrayan Türkler, dinlenerek iki yıl içerisinde yeniden canlandılar. Yeni genç ve yurtsever duygularla hareket eden bir nesil ortaya çıkarak, Anadolu´da kendi ordusunu yeniden organize etmeye başlamıştı. Türkiye´de milli bilinç ve kendisini savunma içgüdüsü uyanmıştı.

Onlar Küçük Asya´da istikballerini hiç olmazsa bir şekilde temin edebilmek için Sevr Anlaşması´na askeri güçle karşı koymak zorundaydılar´´Türkler´e karşı ayaklandık ve savaştık´ ´Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile.
Artık hepimiz, Türkler´in düşmanı olan itilaf devletlerinin kampındaydık. Türkiye´den ´denizden denize Ermenistan´ talep etmekteydik. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye´ye göndermeleri ve hakimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika´ya resmi çağrılar yaptık. Nihayet şu da var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak Türkler´le savaştık, öldük ve öldürdük. Artık, Türkler´e ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?´

´Sevr antlaşması gözümüzü kör etmişti´ ´Sevr, Türklere karşı önemli bir kozdu. İngiliz silahlarıyla iyi biçimde silahlanmış ve iyi donatılmış bir ordumuz ve yeterince askeri mühimmatımız vardı. Sevr anlaşması, herkesin gözünü kör etmişti. Savaş ise bir gerçekti. Bir gerçek, affedilmez bir gerçek şu ki, biz savaştan kaçınmak için hiçbir şey yapmadık, tersine ona gerekçeler oluşturduk.

Oysa savaş bizim tam ve kesin yenilgimizle sonuçlandı. Bizim karnı tok, sırtı pek, iyi silahlanmış ordumuz silahlarını bıraktı ve köylere dağıldı.´ ´İsyanımızın temelinde büyük ermenistan vardı´ ´Türkiye´nin yedi ili, Kilikya´da dört sancak ve Karadeniz´den Akdeniz´e Karabağ dağlarından Arap çöllerine uzanan ´Büyük Ermenistan´ tasarlanmakta ve talep edilmekteydi. Bu emperyalist hayal nasıl gerçekleşebilirdi?´´Hiçbir zaman devlet olamadık´
´Adil olursak; yönetmek demek öngörmek demekse, biz kesinlikle öngörü yeteneği olmayan, işe yaramaz Taşnak yöneticileriydik.

Başlıca zaafımız bu noktadaydı. Dahası, faaliyetlerimizin amacını belirli ve net biçimde anlamış değildik; rehber bir ilkemiz ve sürekli uygulanabilen tutarlı bir sistemimiz yoktu. Sanki istemeden, tesadüfi koşulların etkisi altında tereddütle hareket ediyor, kafamızı duvara çarpıyor ve ayaklarımızın altındaki zemini körler gibi denemeye kalkıyorduk. İmkanlarımızın sınırlarını bilmiyor ve çoğu zaman bunları abartıyorduk. Engellerin çağını anlamıyor, karşıt güçlerden nefret ediyorduk.

Devlet ile partiyi ayıramıyor ve parti ideolojisini devlet işlerine karıştırıyorduk. Bizler devlet adamları değildik´ ´Türkiye Ermenistanı diye bir şey yok´ ´Şimdi neyimiz var? Aras ile Sevan arasında küçücük ve sözde bağımsız, gerçekte ise canlanmakta olan Rusya İmparatorluğu´nun özerk bir kenar bölgesi durumundayız. Türkiye Ermenistanı diye bir şey yok; bu konu Lozan´da defnedilmiştir.

Büyük Avrupa devletleri bizi defnettiler.´´Teröre yöneldik´ ´Kişilere karşı suikastler planlayarak ve gerçekleştirerek, bir zamanlar Yıldız köşkünde yaptığımız gibi yapabilir bu kez başkalarını bombalayabiliriz. Ama niçin?

Biz Türkiye´de gürültü çıkarttığımızda bu gürültü sayesinde büyük devletlerin dikkatini Ermeni konusuna çekeceğimizi ve onları bizim lehimize aracı olmaya zorlayacağımızı sandık.
Şimdi ise böyle bir aracılığın kaç para ettiğini artık biliyoruz.´
´Geçmişin kalıntısı taşnak partisi, artık son bulmalıdır´ Parti artık yenilmiş ve otoritesini kaybetmiştir; ülkeden kovulmuş ve geri dönemez kolonilerin ise yapabileceği bir iş yok. Bir parti, ´Madem yaşıyorum öyleyse kendime nasıl olursa olsun bir iş uydurmalıyım´ diyemez.

´Madem yaşıyorum´,´öyleyse´ tarzında bir yaklaşım mantıksal olarak yanlıştır. Cümleyi bunun tersi yönde kurmamız gerekir: ´Madem ki yapacak bir işim kalmamış, yaşamam gerekmez!´ Evet ben intihar öneriyorum!

Taşnak Partisi geçmişin bir kalıntısıdır, gereksiz bir organdır ve vücudun bu organa artık ihtiyacı kalmamıştır, şimdilerde bir koloni (diaspora) partisidir. ´Taşnak partisi, barışa engeldir´
´Yalnız bir konuda ısrar ediyorum. Bir gün gelir de Türkler´le anlaşmak ihtiyacı doğarsa; sahneye başka bir anlayışa, başka bir psikolojiye sahip, en önemlisi de başka bir mazisi olan ya da olmayan insanların çıkması gerekir. Ve bu noktada Taşnaksutyun, değil yardım etmek, tersine engel olur´


ERMENİSTAN BAŞBAKANI KAÇAZNUNİ'NİN TARİHİ KONUŞMASI

"Bu konuşma Ermenistan'nı n ilk Başbakanı Kaçaznuni'nin 1923'te parti konferansında sunduğu tebliğ metni olarak Mehmet Perinçek tarafından Rus arşivlerinde bulunmuş ve Kaynak Yayınları tarafından kitap olarak yayınlanmıştır. Bildiğim kadarı ile su anda İngilizce ve Fransızca olarak ta yayınlanmış, Almanca çevirisi de bitirilmiş olabilir. Daha bir kaç dile çevrileceğini de biliyorum. Hatta İsçi Partisi bu kitabi Avrupa'da parlamenterlere gönderiyor. Umarım devlette ya da sivil toplum örgütlerinde birileri akıl eder de böyle bir kitabı her dilde çevirip tüm dünya yayın organlarına, AB meclisi üyelerinin ev adreslerine, sivil toplum kuruluşlarına, kitapçılara, kütüphanelere gönderirler. Önemli olan dünyanın bilmesi."

Türklere biz savaş açtık.
Uluslararası faaliyet gösteren Ermeni lobilerinin sözde soykırım iddiaları, Ermenistan'ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni tarafından yalanlandı. Kaçaznuni'nin 1923 yılında Bükreş'te yapılan Ermeni meselesi ile ilgili Taşnak Partisi toplantısında sunduğu rapor gerçekleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Kaçaznuni'nin Osmanlı döneminde yaşananları anlattığı kendi imzasını taşıyan rapor, Türk Hava Kurumu (THK) tarafından Rusça'dan Türkçe'ye tercüme edilerek kitap haline getirildi. Kitapta yer alan bilgiler Türkler'in Ermeni soykırımı yaptığı iddialarını kesin bir dille yalanlarken, kitap Türkiye genelindeki bütün kütüphanelere ulaştırıldı.
Kaçaznuni'nin yakın tarihe ışık tutan belge niteliğinde sözlerinin yer aldığı kitap, Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu' na karşı nasıl bir ihanet içinde olduklarını da gözler önüne serdi. Yıllarca sözde soykırıma uğradıklarını iddia eden ve dünya kamuoyunu baskı altına almaya çalışan Ermenilerin bütün ! tezlerini çürüten ilk başbakanları, 128 sayfalık raporunda şu çarpıcı ifadelere veriyor:Operasyona katıldık

1914 sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya'da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Sadece birkaç hafta içerisinde Ermeni devrimci Taşnaksutyun Partisi hem bu birliklerin kurulmasına hem de Türkiye'ye karşı gerçekleştirdikleri askerî operasyonlara aktif biçimde katıldı.Barışı sabote ettik
Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türkler'in düşmanı olan İtilaf devletlerinin kampındaydık. Türkiye'den "denizden denize Ermenistan" talep etmekteydik. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye'ye göndermeleri ve hâkimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika'ya resmî çağrılar yaptık. Nihayet şu da var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak Türkler'le savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?

Gerçekleri göremedik
Askerî operasyonlara katıldık.
Kandırıldık ve Rusya'ya bağlandık.
Tehcir doğruydu ve gerekliydi.
Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz.
Türklerin millî mücadelesi haklıydı.
Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vadettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiç bir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistan'ı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.
Aklımız dumanlanmıştı
Biz Ermeniler kayıtsız şartsız Rusya'ya yönelmiş durumdaydık. Herhangi bir gerekçe yokken zafer havasına kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışmalarımız ve yardımlarımız karşılığında Çar hükümetinin Ermenistan'ın bağımsızlığını bize armağan edeceğinden emindik. Aklımız dumanlanmıştı. Biz kendi isteklerimizi başkalarına mal ederek, sorumsuz kişilerin sözlerine büyük önem vererek, kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık.Türkler doğru yaptı

1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tâbi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadı r. Bu yöntem en kesin ve uygun olanıydı. Kızgınlık ve korku içinde bulunan biz Ermeniler, 'suçlu' arıyorduk ve bu suçluyu Rus Hükümeti ve onun kalleşçe politikaları olarak belirledik. Siyasal açıdan olgunlaşmamış ve dengesiz insanlara özgü bir şaşkınlık içinde, bir uçtan diğerine savrulmaktaydı k. Rus Hükümeti'ne karşı dünkü inancımız ne denli körü körüne ve temelsizse, bugünkü suçlamalarımız da o denli körü körüne ve temelsizdi. Siyasal bir parti (Taşnaksutyun) olarak biz, meselemizin Rusları ilgilendirmediğ ini ve onların gerektiğinde cesetlerimizi çiğneyerek geçip gidebileceklerini unutmuştuk.

Barış teklifini reddettik

1914-1918 yıllarında emperyalistlere karşı savaşlarında bozguna uğrayan Türkler, direnerek iki yıl içerisinde tekrar kendilerine geldiler. Yeni genç ve milliyetperver duygularla hareket eden bir nesil ortaya çıkarak, Anadolu'da kendi ordusunu yeniden organize etmeye başlamıştı. Türkiye'de millî bilinç ve kendisini savunma içgüdüsü uyanmıştı. Onlar küçük Asya'da istiklâllerini hiç olmazsa bir şekilde temin edebilmek için Sevr Antlaşması'na askerî güçle karşı koymak zorundaydılar. Bizim bu dönemde barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Çok geçmeden sınırlarımıza askerî operasyonlar başladığında, Türkler bizimle bir araya gelmeyi ve görüşmelere başlamayı teklif ettiler.
Biz ise onların bu teklifini geri çevirdik. Bu büyük bir hataydı. Bu, görüşmelerin kesinlikle başarıyla sonuçlanacağı anlamına gelmezdi ama bu görüşmelerde barışçı bir sonuca ulaşma ihtimâli vardı.Herkes bizi kandırdı.

"Kaderden şikayet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) millî psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve Taşnaksutyun Partisi de bundan kaçamamıştır.
Sanki uzak görüşlü olmamız bir kahramanlıktı, çünkü isteyen herkes, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar, Gürcüler, Bolşevikler tek kelimeyle bütün dünya bizi kolayca aldattı, atlattı ve ihanet etti. Oysa bizler safça bu savaşın Ermeniler için yapıldığına inandırılmıştık."Barışı sabote ettik

Osmanlı'dan, Akdeniz'e uzanan bir Ermenistan talep ettik. Derhal gönüllü birlikleri oluşturduk, Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde İtilaf Devletlerinin bize vadettiği Ermenistan hayali vardı, gerçeği göremedik.

No comments: