Sunday, December 21, 2008

Her olay kendi dönemi içinde değerlendirilirse, doğruya varılır. Ermeni Tehciri bunlardan biridir. Osmanlı Devleti cephe gerisini emniyete almak için,

Neval Kavcar
21 Aralık 2008 Pazar
Her olay kendi dönemi içinde değerlendirilirse, doğruya varılır. Ermeni Tehciri bunlardan biridir.

Osmanlı Devleti cephe gerisini emniyete almak için, Ermenilerin bir kısmını, yine kendi sınırları içindeki Suriye’ye nakletmiştir. Tehcir denilen şey nakildir. Anadolu’da Ermenilerin katli yoktur. Osmanlı Mebusan Meclisi toplanıyor, yol için harcırah çıkarıyor. Onları katletmeye kararlı devlet, savaş şartlarında yanlarına azıklarını, koruma subaylarını verir mi? Bu nasıl hastalıklı mantık böyle?

Naklin dışındaki ölümler ise, savaş şartlarında oluşmuştur. Ermeni çetecilerin Bugün PKK’lılarda olduğu gibi Batılıları arkalarına alarak saldırdığı Müslüman ahali ya kendini savunmuş, ya da katledilmiştir. Yıllarca Osmanlının sadık tebası olarak önemli görevlere gelen Ermeniler bir anda, kışkırtma ile kendi devletine saldırmıştır. Şimdi böyle bir durumda, Osmanlı Devletinin kendini korumak, iç karışıklığı sonlandırmak için aldığı tedbiri eleştirmek, “Ermenileri katlettik, özür dileriz “demek nedir?

Batı “niye kendini savundun?” gibi ahlâksız soru yöneltiyor. Bizim yazar ve Bizanslı aydınlarda ”Agop’u nakletmişiz, ruhen bunalıma girdim kardeş” türü gafletle işbirlikçiliğe soyunuyor.

1. Dünya savaşında 9 cephede savaşan Osmanlı askerleri vatanı koruma mücadelesi verirken, zenginlemiş azınlıklar Müslüman ahaliye saldırıyor, çeşitli isyanlar çıkarıyor. Osmanlı devleti “Ne güzel isyan ediyorsunuz, helal olsun size sadık tebam” deyip madalya takmalıydı zinhar.

1915 yılında Osmanlı 1. Dünya savaşında. Devlet kaynıyor. Azınlıklar gözünü dışarıya dikmiş, aldıkları sözlerle özgüvenleri yükselmiş şekilde, bir darbe de onlar vuruyor. Ki devlet yıkıldığında onlara da miras düşsün. Sırtlanlar gibi. “Özürcü” kendini bilmezler bugün kalkmış o sırtlanları niye öldürdünüz deyu bize hesap soruyor?

Fatih Altaylı, geçtiğimiz gün “Tehcirde Ermenileri katleden, Kürt çeteleri vardı. özrü sen dile” Diyordu özür diasporası içindeki Şerafettin Elçi’ye.

Osmanlı Devletinin en zayıf olduğu sınır boylarında, çetelerin saldırısına maruz kalmış sadece Ermeniler değildi. Ermenileri korumakla görevli, Osmanlı askerleri de şehit olmuştu. Kendini bilmezliğin bu kadarına, olsa olsa ultra hainlik denir.

O dönemde Suriye’ye varmak üzere olana Ermenileri, bir lokma ekmek için öldüren Kürt çetelerini kimse konuşmuyor. “Kürt Sorunu” demeyi bilen Ahmet Altan biraderler, bu konuyu hiç işlemiyor.

“Soykırım” olsa idi aynı tarihte, Ege başta olmak üzere çeşitli bölgelerde yaşayan Ermeniler sistemli bir şekilde katledilirdi. Böyle bir durum yoktur.

Durduk yerde bu özür nereden çıktı? 6 milyonluk sanal seçmeni konuşmayalım ilki. Olurda AKP 29 Martta sandıktan çıkmazsa, iktidara “Sözde soykırım” yolunda adım attıralım diye. Benzeri geçtiğimiz haziranda yaşanmış, Başbakan alel acele kamuoyu bilgilendirilmeden Bağdat’a gitmişti. Oradan da “PKK” dayanışması için, “Bölgesel Kürt Yönetimine” teşekkür etmişti yeni sayfayı açarken.

Konu Türkiye’nin dağılması, parçalanması hadisesidir.


Agop’u azdırıp Mehmet’in boğazına bıçağını dayatan batı, işinin bitirmesine niye müsaade etmediniz? Sorusunun hıncını alıyor.

No comments: