Monday, December 1, 2008

Deja vu Yilmaz Gursoy-Melbourne

Ansızın bir olayı daha önce de yaşamış olduğunuz hissine kapılırsınız ya.. işte buna İngilizcede ‘deja vu’ diyorlar.. Fransızcadan geliyormuş. Türkçede eşdeğer bir ismi var mı bu duygunun bilmem ama 27 yıl önce Avustralya’ya geldiğim günden beri bu duyguyu defalarca yaşadım.

Geçenlerde Konsolosluğumuzdan gelen ve Joe Hockey’in Ermeni iddiaları karşısında verilebilecek mektup örneklerini içeren mesajı okuyunca yine bir ‘deja vu’ yaşadım. Avustralya’daki 27 yılım boyunca SBS ve diğer TV kanallarına, gazetelere, parlamenterlere, yazarlara, radyo istasyonlarına ve toplum kuruluşlarına yüze yakın mektup ve mesaj yollamışım. Bazılarından cevaplar gelmiş, bazılarını dikkate bile almamışlar. Ama hiçbirisi yanlışını kabul edip özür dilememiş.Anglo Sakson kültürünün bir parçasıdır bu.

Olaylara ve yazılanlara olmadan önce veya yazılmadan önce etki etmek zorundasınız. Herhangi bir görüş veya eylem kayda geçtikten sonra onu değiştiremezsiniz. Sözün kısası, Anglo Sakson kültüründe yöneticiler ve yazarlar yanlış yapmazlar ve özür dilemezler.

Yakın geçmimizde de gördük... John Howard, Aborijinlere özür dilememek için 10 yıl direndi. Sonunda iktidardan düştü de onun yerine Kevin Rudd özür diledi.Yine hatırlasınız, NSW eski eyalet başbakanı Rum aşığı Bob Carr zamanında parlamento’ya bir ‘Ermeni Soykırımı’ plaketi asılmıştı. Bunu takip eden yıllarda yine Sydney’in North Ryde isimli zengin bir semtindeki bir parka benzeri bir plaket konuldu.

Avustralya tarihinde ilk terörist saldırıyı bir Türk diplomatına karşı gerçekleştiren ve bu nedenle hiçbir özür dileme ihtiyacını görmeyen Ermeni terör sempatizanlarının bu başarıları düşündürücüdür Parlamento’daki plaketin kaldırılması için Türk desteği ile yeni bir eyalet hükümetinin iş başına gelmesi gerekir.

North Ryde’deki plaketin kalkması için de belediye meclisinde söz sahibi bir yandaşımız gereklidir. Ama görülüyor ki, bunları becerebilsek bile hala savunmada olacağız. Adamlar saldırıyı genişlettiler bile.... Joe Hockey, sağ kanattan taarruza başladı.. bundan sonraki etap, Federal Parlamanto tarafından Soykırımının tanınması, tazminat talepleri ve okul kitaplarında değişiklik olacaktır.Bizler, hala mektup örnekleri ile uğraşıyoruz.

Ermeniler, kendi adamları Joe Hockey ile aynı partiye mensup olan yılların John Howard’ını seçimlerden önce tehdit ediyorlar... “Ermeni soykırımı tasarısı’nı desteklemezsen bu seçimde karşı partiden Maxine Mc Kew’u destekleriz” diyorlar. Gerçekten mi yoksa şans eseri mi tehditlerini yerine getiriyorlar ve Başbakan Howard, bir tekme ile parlamentodan atılıyor. Şimdi de Joe Hockey pabucun pahalı olduğunu daha iyi anlıyor ve toplumuna olan sadakatini göstermek için elinden geleni yapıyor. Taa Amerikalardan soykırım yetkililerini getiriyorlar, parlamentoda senatörlerden randevular alınıyor, soykırım sergisi düzenleniyor, sözler alınıyor..... Herşey olup bittikten sonra da bizler ‘örnek mektuplar’ ile eyleme davet ediliyoruz.

Konsolosluğumuzun iyi niyetinden hiç kuşkumuz yok ama diplomatlarımızı zora itenler asıl bizleriz ... Ermeniler değil...Bu işler artık kişisel mesajlarla halledilecek durumdan çıktı...

İnternet’te de görüyorum... “Biz kaç kişiyiz gurubu’na bilmem kaç yüz bin kişi katıldı... Anayasa’nın ilk dört maddesi değiştirilmesin gurubu bilmem kaç yüz bin kişi olmuş”İnternet ve e-mail kampanyalarının modası ve etkinliği hızla azalıyor.

İnternet’te o kadar çamur dolaşıyor ki insanlar artık bunları takmaz oldular artık. Lobicilik, yine eski kişisel temaslarla dönmeye başladı.Ermeni ve Rum iddialarına karşı eylemlerde bulunabilecek bir Türk Konseyimiz hala yok. Bu ismi taşıyan bir şey var Melbourne’da ama gidip Federal Parlamento’da milletvekilleri ve senatörlerle teker teker görüştüklerini, Parlamento’da Türkiye ile ilgili sergiler açtıklarını, seçim öncesi Türklerin yoğun bulundukları bölgelerde milletvekillerinin kulaklarını çektiklerini duymadım. Ve hatta hatta Avustralya Türk toplumunun ‘çoğunluğunu’ temsil edip etmediklerini bile bilmiyorum.Eğer bu özellikleri taşıyan bir organizasyon kuramazsak boşu boşuna e-mail kampanyaları ile vakit harcamayalım. Testi kırılmadan önce milletvekillerimizin kulaklarını çekmeyi öğrenmeliyiz. Hiçbir partiye veya hiçbir kişiye bağlı olmamalıyız.İmmigration Müzesinde 40.Yıl günü nedeniyle yaptığı konuşmada John Brumby, Türk toplumu sayesinde o gün orada olduğunu söylemişti. Hal böyle iken, kendisi ile boy boy fotoğraf çektiren ‘yetkililerimiz’ kendisine çeşitli konularda Türk toplumunun duyduğu rahatsızlıkları aktardı mı?

John Brumby’nin South Australian partili yandaşı Mike Rann’a Türkiye’ye saldırıları konusunda daha ölçülü olması gerektiğini söylemesi yönünde ikazda bulunduk mu?
Daha önemlisi, toplum temsilcilerimiz Ermeni Soykırımı iddiaları, Rum Patrikhanesi vaveylası, Pontus hikayeleri, Kıbrıs sorunu, Ege kıta sahanlığı ve PKK konularında görüş belirtebilecek bilinç düzeyindeler mi?Bu sorunun cevabı ‘hayır’ ise derhal bu konularda bilinçlenmiş genç Avustralyalı Türkler yetiştirmeye ağırlık vermemiz gerekiyor. Aynı zamanda da toplumun geniş desteğini sağlayacak bir lobi organizasyonu oluşturmak gerekiyor.

Başta iş adamlarımız olmak üzere din kuruluşlarımızın, yayın organlarımızın, arka planda özel okullarımızın ve büyükelçiliğimizin desteğini çekecek böyle bir organizasyona şiddetle ihtiyaç vardır.İntarnet’e girin ve Avustralyalı Rum, Ermeni organizasyonlarına göz atın. Herşeyi yeniden icat etmeye gerek yok.... adamların organizasyonlarını ve yöntemlerini örnek alalım yeter...Sizleri bilmem ama ben bu ‘deja vu’lardan usandım artık.
gursoy49@yahoo.com.au

No comments: